a. Değişme ile ortama uyma
Canlılar, 'tarih'i olan açık sistem niteliğini gösteren varolanlardır. Belli bir biçime, duruma, seviyeye ulaşmış her canlı, o belirli biçimine, durumuna, seviyesine bir bireysel ile soysal —türsel— gelişmenin sonucunda varmıştır. Bu bireysel ile soysal gelişme çizgileri, birarada göz önüne alınmadıkca, canlı, bütün yönleriyle anlaşılamaz.
Evrim açısından gelişme, belli bir türün bir yahut birkaç bireyinde beliren değişikliklerin, soyaçekim yoluyla atadan döldöşe aktarılmasıdır. Söz konusu değişiklikler, canlının, ortamına uyabilirliğini arttırabilecekleri gibi, azaltabilirler de. Bu bakımdan evrim biliminde (evolution) geçen 'gelişme'yi, her zaman gündelik dildeki olumlu anlamıyla almamalı. Gündelik dilde 'gelişme', ilerileme, yükselme, büyüyüp serpilme anlamlarını taşır. Evrim biliminde bu anlamlara geldimi, söz konusu olan bir 'olumlu gelişme'; gelmedimi, 'olumsuz gelişme'den söz edilebilir. Buradan da, eskiden sanılanın tersine canlılar biliminde, özellikle de evrimde 'gelişmenin, yer aldığı türü, mutlaka olumlu sonuca ulaştırmayacağı artık anlaşılmıştır. Demekki gelişme, her türde ne olursa olsun olagelir. Ama bu, ya ortama uygun düşen, yânî 'ilerileme' ya da ortama uymayan, demekki 'gerileme' şeklinde olur. Buradan da bir canlıda meydana gelen değişikliklerin, ortama uyma yahut uymama konusunda 'kayıtsız' kaldıkları öne sürülmektedir.
Canlı türlerinde ilerilemelere yahut gerilemelere yol açan değişiklikler, canlı bireylerin kalıtım malzemesinde meydana gelirler.
Bütün hücreler gibi, canlının kendilerinden neşet ettiği döllenmiş-yumurta hücreleri de, iki temel unsurdan oluşur: Çekirdek ile hücreplasması (Fr cytoplasme). Böylece başlıca iki ana kalıtsal değişiklikten, mutasyondan söz edilebilir. Değişiklik, ya hücreplasmasında ya da çekirdekte ortaya çıkar. Ne var ki her ikisinde aynı ânda değişikliğin ortaya çıkabileceği de düşünülebilir.
Deneyler, plasmada ortaya çıkan değişikliklerin pek önemli sonuçlara yol açmadıklarını göstermişlerdir. Süs bitkilerinin klorofil sisteminde gösterdikleri değişiklikler gibi; buna daha ziyâde bitkiler âleminde rastgelinir. Hâlbuki asıl mutasyondan söz edildimi, hücre çekirdeğinde meydana gelen kalıtsal değişiklik anlaşılır. Bundan sonra daha genişce ele alınacağı üzre, kalıtımın ana taşıyıcıları, hücre çekirdeğindeki kromosomlardır. Kalıtsal özelliklerin imkânları, bahsedilen kromosomlarda yer alan genlerdir. Bir kromosomsa, belli sayıdaki genin yanyana dizilmesinden oluşan zincirdir. İşte buradaki başlıca değişiklikler, ya genlerin sıralarında yer değiştirmeleriyle, ya her türiçin belirli olan kromosom sayısının değişmesiyle ya da belli sayıdaki genin ortadan kalkmasıyla meydana gelirler.
Nitekim Bertalanffy, sözü edilen kalıtsal değişmelerin ayrıntısını şöyle açıklamıştır: "Genlerin hepsi, kimyaca nükleoprotein özelliğini taşır. Nükleoproteinler ise, doğada tanıdığımız en büyük, en karmaşık moleküllerdir. Bu moleküller, belli bir çekirdek asit (Fr acidenucleique) sınıfını içerirler: Desoksiribonükleik." 'Ç' Altbölümünde yeniden temâs edileceği üzre, desoksiribonükleik asit, birtakım virüslerin dışında, bütün hücrelerde bulunur. "Bu bakımdan, esâsında, mutasyon, bir nükleoprotein molekülünde meydana gelen değişikliktir..." Böylesi değişiklikler, her çeşitten, hem de çok sayıda olagelirler. Nükleoprotein molekülünün yapısı akla durgunluk verecek raddede karmaşıktır. Daha buradan, moleküllerdeki ısı hareketlerinin sonucunda bu yapının nasıl değişebileceği anlaşılır. Bunlar işte, birdenbire kendiliğinden beliren mutasyonlardır. Belirli bir mutasyonun genellikle belirme sıklığı, büyüklük oranı bakımından l:l milyondur."[1]
Deneye dayalı canlılar biliminde kalıtsal değişiklik sonucunda 'değişim' (Frİng mutation) ile 'uyarlanma' (Fr-İng adaptation) olaylarıyla karşılaşılır. Wallace ile Darwin den bu yana gelişegelen evrim bilimi bunlarsız anlaşılmaz. Charles Darwin bundan aşağı yukarı yüz elli yıl önce uyarlanmanın, evrimdeki önemine işâret etmiştir. Bu varsayım, yüzyılımızda birtakım düzeltmelerle pekiştirilmiş bulunuyor. Doğal ayıklanmaya dayanarak evrim sürecini açıklamağa girişen Darwin varsayımının günümüzdeki yorumu uyarınca, elverişsiz değişimler, yaşama mücâdelesinde doğal ayıklanma yoluyla giderilirler. Buna karşılık, elverişli mutasyonlar, taşıyıcılarına öncelik sağlayıp onların üremesini olabilir kılarlar. Bu da, elverişli değişimin, gittikce yerleşmesine önayak olur. Buna örnek olarak Ludwig von Bertalanffy, bir kelebek türünde tesbit edilmiş olan değişimi verir: Bir kelebek türünde beliren değişimler, söz konusu türün kapsamına giren bireylerin, tatca düşmanlarının hoşuna gitmemeleri, o türün doğal ayıklanma bakımından kayırılmasına yol açmıştır. Böylelikle bahsi geçen kelebek türü, yaşama mücâdelesinde kendine güvenli bir yer sağlamıştır.[2]
Burada aktarılan örnek, vermiş olduğu başka açıklamalarla birleştirildiğinde, Bertalanffy'nin, evrim bilimi hakkındaki görüşünü, günümüzde birçok biyologun yadırgamayacağı bir uslupla şöyle belirler: "Durmadan başgösteren bu değişim ile doğal ayıklanma (Alm natürliche Auslese) yollarıyla, uzun yeryüzü tarihinde en basit canlılardan beşere varana dek şaşırtıcı raddede karmaşık, görünüşe bakılırsa gâyeye yönelik tarzda örgütlenmiş canlılar âlemi ortaya çıkmıştır... Söz konusu ayıklanma teorisi, özellikle iki yönden doğrulanıyor: Gözlem ile deney. Gerçekten de gözlem ile deney, ayıklanmanın kendinde varsayılan etkileri sahiden gösterdiğini kanıtlamaktadırlar. Bir böcek türünün sözgelişi, iki çeşidi bulunsun: Bunlardan biri yeşil, öbürü de kahverengi olsun. Rengi toprağınkinden zor ayırtedilen çeşidin bireyleri, kuşlarca algılanmadıklarından, dolayısıyla, yenilemediklerinden, doğal ayıklanma bakımından kayırılmış olurlar... Bahsolunanın teorik dayanağına gelince; bu, yakın zamanlarda geliştirilmeğe başlanan matematik teoridir. Doğal ayıklanmanın ufak çapta öncelik tanıdığı bir mutantın, soyu mutasyona uğramamış öteki bireylerini bir yana itebileceği kabulü bile hesaplanabiliyor."
Yukarıda kısaca belirtilen olaylar ile ilkelerin sarsılabilir yanlarının bulunduğu öyle bir çırpıda öne sürülemez. "Bir yanda değişimlerin, evrim sürecinin malzemesi oldukları, öte taraftan da bir değişimin, yalnızca doğal ayıklanma yönünden kayırılırsa, demekki ayıklanma (Fr selection) değeri gösterirse, teori yetesiye kanıtlanmış olur. Burada belirtilene karşı çıkan varsayımlar şimdiye değin hiçbir şekilde desteklenmemişlerdir. Bu sözgelişi, canlıların çevrelerine uyma özelliklerinin, doğrudan kalıtım yoluyla döldöşe aktarıldığını öne süren Lamarkcı öğretiçin olduğunca, evrimin kendine bağlı süreçleri belli bir gâyeye yahut mükemmelleşmeye doğru iten güdücü güçleri barındırdığını söyleyen varsayımlariçin de söz konusudur."
b. Evrimin süregiden sorunları
Her nice canlıların evrimiyle ilgili şimdilik en bilimsel önermeler, doğal ayıklanma varsayımında geçiyorsa da, von Bertalanffy, bu önermeleri, her şeye rağmen, evrimiçin son söz olarak benimsememek eğilimindedir. Bu bağlamda evrim sorununun, doğal ayıklanma varsayımını, gerçekten eksiksizce çözebiliyormu diye sormak yerindedir. Çözemiyorsa, bu varsayımın dışında başka çözüm yolları bulunabilirmi? Nitekim Simpson, bu konudaki sorularını özetle şöyle sıralamış: Evrim, mekanikci—maddeci açılardan açıklanabilirmi? Başka bir anlatımla, canlıolmayan ile canlı doğada aynı kuvvetlermi iş başındadır? Yoksa evrimde, fizikte geçen mekanik kuvvetlerden özce ayrılan ve canlı denilebilecek gâyeye yönelik, böylece nedene oranla yaşamanın ilerilemesine öncelik tanıyan, başka bir deyişle, neden ile etki arasındaki maddeci bağıntının tersyüz edilmesini zorunlu kılacak kuvvetlermi etkilidir? Simpson'un da çağımızın öteki biyologlarının büyük bir bölümünün de, bu sorulara cevabı kısaca şöyle: Yalnızca yönelimsiz mutasyonlara dayalı doğal ayıklanma, doğa bilim anlayışına uygun açıklama sunabilir. Geri kalan her şey spekulasyon, bilimdışı bir canlılıkcılık, gâyecilik olarak reddedilmeliymiş. Hâlbuki biraz daha dıkkatlı incelendiğinde, sorun'un hiç de öyle basit olmadığı anlaşılır.[3]
Bertalanffy, bu sorunu daha yakından şöyle belirler: "Yönelimsiz (Alm richtungslos) değişim ile ayıklanmanın, başka bir söyleyişle, rastlantı temeline oturmuş evrimin, biricik bilimsel açıklama olduğu; buna karşılık, her çeşit örgütlenme ilkesinin, canlılıkcı, bilimdışı, spekulativ nitelik taşıdığı öne sürülmektedir. Oysa bu, zamanı çoktan geçmiş bir görüştür. Bugünkü fizik, araştırmalarına konu olan bütün seviyelerdeki sistemlerde örgütleşmenin bulunduğunu bildiriyor: Atom çekirdeklerinden atomlara, billurlardan proteinlere v.ö. dek çıkıyor bu. İşte, söz konusu durum, canlılar biliminde de böyle. Canlıda binlerce enzim tepkimesinden birinin fire vermeksizin yürümesi, bir hormon bezinin görev yapması, refleks yahut içgüdü davranışıçin gerekli sinirsel düzenlemeler gibi daha nice başka canlılık görünümlerinin hepsi bir türe has olağanüstü çeşitliliği şart koşar. Bu çeşitliliği örten peçeyi yavaş yavaş gerek biyokimya gerekse fizyoloji, aralamaktadırlar. Ancak, bunun ardından, kalkıp da sözü edilen eksiksizce örgütleşmiş yapının, yânî canlının, örgütlenme yasalarına uymadığını, buna karşılık, evrimsel rastlantının sonucu olduğunu öne sürmek, inandırıcı gelmiyor. İşte, evrim sorununun canalıcı noktası da burada yatıyor; yoksa niçin birtakım kelebekler, kurumuş yaprakları andırıyor yahut niye antiloplar, değişik boynuz taşırlar, sorularında değil."[4] Evrimin, tamamıyla rastlantılı doğal ayıklanmalardan ibâret değişmeler süreci olduğunda karar kılanlariçin, yukarıda Ludwig von Bertalanffy'nin dile getirdiği sorunsallık, yersiz olmalı. Şu var ki bu gibi salt deneyci/empirik[5] kişiler, ne derse desinler, böyle bir sorunun, insan düşünce dünyasının gündeminden çıkarılmasını başaramamışlardır. Bu da, bilimde sorunların, kestirmeden çözülemeyeceklerini göstermeğe yetiyor. Aslında burada, çalışmanın başlangıcından beri söylenegelen bir hakıkatı yeniden vurgulamakta yarar var: Gerek bilimde gerekse bilimdışı alanlarda, doğrular, hiçbir vakıt bir indirgemeci görüşün tekelinde bulunamaz. Bundan dolayı, özellikle çağımızdaki biçimiyle canlı sorunu deşilirken, bu çalışma boyunca her bağlamda mekanikci- deneyci yahut Darvinci ve mekanikci—deneyci-olmayan veya Darvinci-olmayan bakış açıları, karşılıklı olarak tekrar gözden geçirilmişlerdir.
Daha önce de yeri geldiğinde belirtilmiş olduğu üzre, olay tabanı deneye sürülerek yerine göre doğrulanıp yanlışlanabilen her canlılar bilim önermesi yahut önermeler kümesi, biyolojinin dağarına katılır. Ancak, adı üstünde önerme,[6] yalnızca olay değildir. Ham olayın, işlenmiş hâle sokulma işlemidir. Öyleyse 'önerme'de olayların kendileri kadar, olaydışı unsurlar da önemlidir. Bu olaydışı olanlarsa, dil unsurlarıdır. Nitekim, işlenmiş olay derken ham olay ile dil unsurlarının biraraya getirilmeleri, bağdaştırılmaları kastediliyor. Görüldüğü gibi, günümüz bilimlerinde, öncelikle de canlılar biliminde çözümlemenin yanında bir başka açıklama tutumunun daha gelmesi gerekiyor: Birleştirim. Bu, günümüzün canlılar bilimi teoricilerinden birçoğunun yalnızca önermeleri çatarken başvurduğu arac olmayıp aynı zamanda biyoloji teorilerini oluştururken yürüdüğü yol, izlediği yöntemdir.[7] Bunlar nitekim, genel anlamda evrime ilişkin sorunlar karmaşasını üç önerme öbeği hâlinde derleyip toparlamak eğilimindedirler. Şöyle ki:
- Evrim süreçlerinin gerçekten de olageldiklerini ileri süren önermeler. Bunlar, paleontoloji bulgularının ışığında bütünüyle doğrulanabilir cinstendirler.
- Varolan canlılar çokluğunun evriminin, hangi genel yahut özel yataklardan akıp geldiğini söyleyen doğal ayıklanmaya ilişkin önermelerdir ki, bunlar, ya bir türün bir başkasına dönüştüğü değişim ya da birçok türün ortak bir atadan türediği soyoluş (Yfilogenesis) varsayımından kalkarlar.
- Canlıların kendi içlerinde birbirleriyle olan, bir de, çevreleriyle kendileri arasındaki süreçleri, evrimin akışında irdeleyen önermeler. Bu son önermeler öbeği, öncelikle evrimin kuvvetleri, nedenleri, etkenleri ile işleyişleri türünden sorunları ele alır. Ancak, böylesi belirlemeler, her zaman yanlış yorumlanma tehlikesini de birlikte getirirler.[8]
Sonuç:
- Önermeler öbeği, paleontoloji
- Öbek genetik, karşılaştırmalı embriyoloji, bir de, sistematik
- Önermeler öbeği de, canlılar coğrafyası ve çevrebilim ile ilişkilidir.
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[1] Ludwig von Bertalanffy: "Mutation undEvolution", 106. s.; "Genetik"te.
[2] Ludwig von Bertalanffy: a.g.e., 106. s.; "Genetik"te.
[3] Bkz: Ludwig von Bertalanffy: a.g.e., 110. s.; "Genetik"te.
[4] Ludwig von Bertalanffy: a.g.e., 111. s.; "Genetik"te.
[5] 'Salt deneycilik', son raddesine dek tutarlıca savunulabilirmi?
[6] Krz: Bu Bölümün 'B' Altbölümündeki I. kesimin 'f' altkesimiyle.
[7] Çalışmamızda birleştirimci/sentezci teoriden değişik bağlamlarda birkaç kere söz edilmiştir —bkz: Bu Bölümün 'B' Altbölümündeki I. kesiminin 'g' altkesimine; yine bu Bölümün 'Ç' Altbölümündeki II. kesimine.
[8] Bkz: Felix Mainx: "Foundations of Biology", 613. s.
Prof. Dr. Ş. Teoman Duralı