Arama

Prof. Uğur Derman
Nisan 10, 2020
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hat san'atı'nın büyük isimleri - 55

İstanbul'da doğan ve paşazâde olduğu için "mîr" veya "bey" unvânıyla anılan Ömer Bey, gaddarlığıyla meşhur Osmanlı sadrâzamı Nasuh Paşa'nın (îdamı:1614) oğludur. Tophâneli Mahmud Efendi'den (ö.1669) aklâm-ı sitteyi meşk edip hocasının takdîrini kazandı. Saray'da kapıcıbaşılık gibi mühim bir vazîfedeyken Girid seferine "tevkıî" olarak gönderildi. Tuhfe, ayrıca Uyvar seferine katıldığını kaydediyorsa da, bunda zuhûl olsa gerektir. Çünkü anılan sefer, Ömer Bey'in hicrî 1068 (1658)'deki vefatından sonra hicrî 1074 (1663)'de gerçekleştirilmiştir. Bu vesîleyle Mîr Ömer için düşürülen vefat tarihini kaydedelim:

"Mushaf-ı ömrü Ömer ibni Nasuh Paşa'nın

Çün tamâm oldu nefes-i âhır olup, vâh, meded!

Hüsnü Şeyhâne iken şeş-kalemde, rûhu

Düşdü kürsî-i cesedden, belî nâgâh, meded!

Dedi târih, kalem, hüsn-i hitâmına ânın:

Yazdı Bey, Mushaf-ı ömre ketebe, âh, meded!"

Hicrî 1068 (1658)

(Nasuh Paşa oğlu Ömer Bey'in ömür mushafı, son nefesiyle tamam oldu, vâh yazık! Altı cins hattının güzelliği Şeyh Hamdullah'ınki gibiyken, sonunda rûhu cesedinden düşdü. Kalem, onun sona eriş güzelliğine tarih söyledi: Ömer Bey ömür mushafının sonuna ketebesini yazdı, âh, yazık! )

1643 yılında Osmanlı Devleti'nin başına dertler açan Hüseyin Paşa isimli ahlâksız kardeşine mukābil, Mîr Ömer, "Ömrî" mahlasıyla şiirleri olan, bestekâr ve hânende, kalem sâhibi bir zât idi. Hüsn-i hat eserlerinden pek azı zamanımıza gelmiştir. Hatîce Turhan Sultan'ın Yeni Câmi Vakfiyesi de onun tevkî' hattıyladır (Süleymaniye Kütübhânesi-Hatîce Sultan K, 150). Elinden kolay iş çıkmadığına misal vermek gerekirse, Şam'da bulunduğu sıralarda Emîrü'l-Hac Mehmed Paşa için yazmaya başladığı ve hediyesini peşin aldığı En'âm-ı Şerîf'i bir türlü bitirmeyince, Paşa onu çağırtıp tamamlayana kadar bir hücrede hapsetmiştir!

Mîr Ömer'in mûsıkıyle meşguliyetinin mahsûllerinden biri olan ve "Her gönülde neş'e-i aşk u muhabbet bir değil" mısraıyla başlayan eviç makāmındaki murabba' bestesi Ali Ufkî'nin Mecmûa-i Sâz ü Söz'ünde yer alarak zamanımıza erişmiştir.

Mîr Ömer'in Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi-YY 781'de yer alan mushafı ise, türbesinden çıkartılmamak ve orada tilâvet olunmak üzere Pertevniyal Vâlide Sultan tarafından 1868'de vakf edilmişdir. Bu mushaf, düzgün ve ferah bir nesih hattıyla yazılmış; satır altlarına surh mürekkeble tecvîd kāideleri eklenmiştir (Resim 1). Satırlar, herhalde bundan dolayı sık değil de, gevşek bir edâ ile yazılmış. Tarihi belirsiz olan mushafın tezhîbi tamamlanmakla beraber, işçiliği kaba kalan bir serlevhası vardır (Resim 2). Sûrebaşlarındaki rıkā' yazılarının üstübeç mürekkebi solmuş, cüz, hızib, secde, aşere ve hamse gülleri mevcuddur. Kabı îtibâriyle de şemse, salbek, köşebend ve paftalı kenarsuyu bölümleri, alttan ayırma uygulamasıyla pek göz alıcıdır (Resim 3).


Resim 1: Mîr Ömer bin Nasuh Paşa'nın yazdığı mushafın ferağ kaydı ve satır aralarında görülen tecvid kâidelerine örnek.


Resim 2: Mîr Ömer bin Nasuh Paşa mushafının serlevhası.


Resim 3: Aynı mushafın alttan ayırma şemseli kabı.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN