Hat san'atı'nın büyük isimleri - 56
Boğaziçi'nin Anadolu yakasındaki âsude semtlerinden Kanlıca'da doğan Mustafa Efendi'nin babası Yusuf Efendi, Osmanlı ordu teşkilâtında kādı olarak vazîfe yaptığı için, o da bunu imzalarına Mustafa bin Yusuf el-Kādî el-Kanlıcavî ibâresiyle aksettirmiştir.
Ağabeyi İsmail'le beraber sülüs-nesih yazılarında Tokadî İmam Mehmed Efendi'ye (bkz. Hat San'atının Büyük İsimleri-3) talebe oldu ve icâzet aldı. Kendisi, Şeyh Hamdullah (Hat San'atının Büyük İsimleri-1) vâdisini taklîden yazmayı tercîh etti. Vefâtında Anadoluhisarı civarındaki kabristana 1672 tarihinde defnolunduğunu kaydeden Tuhfe, Mustafa Kanlıcavî'nin eserlerinden bahsederken: "biraderinden dûn, ammâ el-hak yine hoş-nümûn" (kardeşinden daha aşağı seviyede, ama hakçası güzel örnekler) bıraktığını yazıyor. Ağabeyi İsmail Kanlıcavî'nin hicrî 1085 (1674) tarihli mushafı Süleymaniye Kütübhânesi-Fatih 15'te mahfuzdur.
Mustafa Kanlıcavî'nin burada söz konusu edilen mushafının, kendi imzasında belirttiği üzere, hicrî 1057 yılının Şâban ayı sonunda (Eylül 1647) yazılması tamamlanmıştır. Mushafın etrâfı herhalde zamanla yıprandığı için, vassâle usûlüyle başarılı derecede yenilenmiş; serlevha (Resim 1), sûrebaşları, güller (hızib, nısıf, secde, aşere...) câzib bir şekilde bezenmiştir (Resim 2). Yazık ki ismini bile yazmayan müzehhib, bir başka hünerini gösterip mushaf kabının şemse, köşebend ve kenarsuyu kısımlarını mülemma olarak hazırlamış (Resim 3); ayrıca kab içini de yazma şemse olarak işlemiştir.
Resim 1: Mustafa Kanlıcavî mushafının serlevhası.
Resim 2: Aynı mushafdan bir ara sahife.
Resim 3: Aynı mushafın mülemmâ şemseli kabı.