Arama

Prof. Uğur Derman
Haziran 17, 2022
Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi ve Osmanlı Kitâbelerine Getirdikleri – 2

(Bu makālenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Sultan III.Selim, Sultan II.Mahmud ve Sultan Abdülmecîd devirlerinde yazılan celî ta'lîk kitâbelerin pek çoğu onun kaleminden çıkmış, bunlardan bir kısmına imza koymamıştır. Ancak üslûbundan fark edilmeleri mümkündür. Rastlanan en eski imzalı kitâbesi, daha önce bahsi geçen 1209/1794 tarihli olanıdır; 1264/1848 tarihli Sünbül Efendi kitâbesi de bilinenlerin sonuncusudur (Resim 1). Topkapı Sarayı dâhilinde (Resim 2-3) hâlen mevcud olanlar dışında, yıkılan bâzı âbidelerin Yesârîzâde'ye âid kitâbeleri de Saray'ın taş kitâbeler bölümünde korunmakdadır. Ok Meydanı'nda onun yazdığı birçok nişan taşı ise, bu meydan 1950'lerde gecekondu işgāline uğradığında kırılıp yok edilmişdir. Onun, hâlen İstanbul'da mevcûd kitâbelerinden bâzılarını tarih sırasıyla aşağıya derc ediyorum:

1215/1800: Şah Sultan sebîli. Eyüp Sultan;

1217/1802: Selimiye çeşmesi. Üsküdar-Çiçekçi;

1226/1811: Beşiktaş Ihlamur'da iki baş taşı, Topağacı'nda ve Teşvikiye Câmii avlusunda bunların ayak taşları (tüfek atışı kitâbeleri);

1229/1814: Hidâyet Câmii, Eminönü;

1233/1818: Sultan II.Mahmud bendi, Bendler;

1234/ 1819: Nakş-dil sebîli. Fatih;

1235/1820: Cevri Kalfa mektebi ve sebîli (bu kitâbe 1928'de kısmen kazınmışdır);

1241/1825: Nusratiye Câmii ve sebîli;

1243/1827: Bâbıâlî;

1244/1828: Bâyezid yangın kulesi (Resim 4);

1245/1829: Beylerbeyi tüneli, Beylerbeyi Sultan II.Mahmud çeşmesi (Resim 5);

1246/1830: Arpacılar Câmii, Eminönü;

1247/1831: Hadım Hasan Paşa medresesi, Cağaloğlu;

1248/1832: Darphâne; Tevfîkıye Câmii (Arnavutköy); Kuruçeşme (Bağlarbaşı);

1250/1834: Galata Mevlevîhânesi (Resim 6); Sünbülefendi Câmii; Selimiye tekkesi;

1251/l835: Selimiye tekkesi (Resim 7), Büyük Çamlıca çeşmesi;

1252/1836: Merkezefendi Câmii, Ali Bey çeşmesi (Beşiktaş);

1254/1838: Tevfîkıye Câmii (Arnavutköy);

1255/1839: Sultan II.Mahmud bendi (Bendler); Sultan II.Mahmud türbesi (Dîvanyolu);

1259/1843: Bâbıâlî.

Yesârîzâde, celî ta'lîk kitâbeleri hayret edilecek derecede çabuk yazmaktaydı. Bu hususda nişan taşlarındaki kitâbeleri misâl olarak gösterilebilir: Sultan II. Mahmud Okmeydanı'nda ok, Ihlamur gibi o zamanın meskûn olmayan semtlerinde de tüfek atışları yaptığında, devrin şairleri tarafından hemen o gün inşâd edilerek, en sonunda da tarih düşürülmüş olan en az 20-30 beyitlik manzumeler hemen Yesârîzâde'ye gönderilir; kendisi de bunların celî ta'lîkle yazdığı kalıplarını ertesi günü mermere işleyecek olan taşçıya teslim eder; iki hafta sonraki cuma günü Pâdişah nişan taşını dikilmiş olarak yerinde görürmüş. Acele yazılmış olmasına rağmen mükemmeliyetinden bir şey kaybetmeyen bu tarz kitâbe kalıplarında, Yesârîzâde'nin siyah kâğıda zırnık mürekkebiyle yazdığı satırların tashîhini is mürekkebiyle kapatarak değil de, zaman darlığından, kalıbın iğnelenmesi sırasında iğneyi harfin içinden veya dışından batırma yoluyla yaptığı, hayretle müşahede edilmişdir. Böyle örnekleri üstâd Okyay kalıplar üzerinden bana da göstermişdi. Bunlardan bâzıları Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi'ndedir (TSMK). Aslında harekesiz olarak yazılan ta'lîk hattının celîsinde Arapça şiirler için, gerektiği zaman, zarif hareke işaretleri ihdas ettiğine de, bu kalıplarında rastlanmaktadır.

Yesârîzâde celî ta'lîkle yazdığı -adedi belirlenemeyen- kitâbe ve levhaların yanısıra talebe yetişdirmeğe de zaman ayırdı; evinin, babasınınki gibi, haftanın birkaç günü sayısız talebeyle ve kapısının önünde hat malzemesi satanlarla dolu olduğu bilinmekdedir. Bilhassa saray mensupları arasında birçok kimseye Enderûn'da hat meşk etdiği, zamanımıza kadar gelen icâzetnamelerden anlaşılmakdadır. Ancak, eser bırakan ve yeni nesillere öğreten esas talebeleri arasında Melekpaşazâde Ali Haydar ve Hazîne kâhyası Hasan Şevkı (1248/1832-1321/1903) beylerle Kādıasker Mustafa İzzet (1216/1801-1293/1876), Kıbrısîzâde İsmail Hakkı (1200/1785-1279/1862), Abdülfettah (Resim 8, 1230/1815?-1314/1896), Bursalı Ali Rıza (1231/1816-1323/1906) efendiler sayılmağa değer.

Kendisinin hüsn-i hatla ilgilenmeyen üç oğlu arasında en meşhur olanı, Hamidiye marşının bestekârı ve Muzıka-i Hümâyûn Kumandanı Ferîk Necib Ahmed Paşa'dır (1815-1883).

Yesârîzâde ta'lîk hattıyla mâil kıt'a yazmağa pek meyl etmemişdir. Halbuki kendisine gelene kadar bütün ta'lîk-nüvisler en ziyade bu biçime uyan eserler vermişlerdir. Yesârîzâde'nin mâil olarak yazdığı, gençlik yıllarına âid, sâdece "Belega'1-ulâ" ve "Lî hamsetün" kıt'aları zamanımıza gelmiştir (Resim 9); bunlar o devirde kalıbdan mükerreren çoğaltılmış eserlerindendir. Onun, talebe için hazırlanmış olan düz satırlı meşk kıt'alarına da sıkça rastlanır (Resim 10).

Yesârîzâde, babası gibi hurde ta'lîk ile hilye yazmağa da rağbet etmiş, birbirinden farklı en az üç eb'âdda hilyesi görülmüştür. Hilye için tertiplediği hurde ta'lîk kalıbı mevcûddur. İs mürekkebiyle yazdığı birçok hilye dışında, devrinin mâruf müzehhibleri Hezargradî Ahmed Atâ (Dîvan Edebiyatı Müzesi,486 ) ve talebesi Hüsnî (TİEM, 2718) efendiler de bu iğneli kalıbı kullanarak ilk defa 1237/1821 yılında mükemmel zer-endûd hilyeler hazırlamışlardır. Hattâ zer-endûd ta'lîk hilye hazırlamakdaki başarısından ötürü Ahmed Atâ Efendi'ye Hattî mahlasının verildiği, 1237 tarihli bir başka hilyesinden (TSMK, HS, 21/219) anlaşılmakdadır (Resim 11). Son Hattatlar'da (s.569) İbnülemîn Mahmud Kemal İnal'ın Yesârîzâde'ye atfetdiği 1253/1837 tarihli hurde ta'lîk mushaf ise (Sabancı Müzesi, 281) Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'nin gençlik yıllarına âiddir. Yesârîzâde'nin doğrudan is mürekkebiyle bizzat yazdığı, yahud zırnıklı kalıbından müzehhiblerce zer-endûd olarak hazırlanmış birçok celî ta'lîk levhasına da müze ve husûsi koleksiyonlarda rastlanmakdadır.

Müdekkık üstâdımız Necmeddin Okyay, koleksiyonunda bulunan, is mürekkebiyle yazılmış -nazmı da Yesârîzâde'ye âid- bir levhayı pek beğenir ve onun, şîve îtibâriyle en mükemmel devri olduğunu söylerdi. Ancak, levhada yazılış târihi bulunmadığı için senesini öğrenememiştik. 1961 yılında bu levha -hocanın diğer eserleriyle birlikde- TSMK'ne intikāl etdi. Bu târihi bulamamak benim içimde ukde olarak kaldı. Levhanın muhtevâsı Mustafa Paşa'nın "kâtib-i sır" olmasıyla ilgiliydi ve şöyleydi (Resim 12):

Semiyy-i Fahr-i Âlem, kâtib-i esrâr-ı Sultânî,
Ki olmuş zât-ı pâki zîver-i dergâh-ı Hâkānî

Anı kutb-i cihân çün devletinde ıstıfâ etmiş,
Anınçün Mustafa olmuş mubârek nâm-ı zîşânı

Muammer îde Hak zıllinde zıllullâh-i devrânın
Yesârîzâde olmuşdur, hulûs üzre senâhânı

Necmeddin Efendi'nin 1976'daki vefatından yıllar sonra, Târih-i Atâ'yı (c.III, s.2) karıştırırken Mustafa Nûri Paşa'nın 1240/1825 yılında Sultan II. Mahmud'a sır kâtibi tâyîn olunduğunu gördüm. Şu hâle göre, Yesârîzâde'nin bahse konu yazısı 1240/1825 senesine âiddir ve Necmeddin hocanın hayranlığını kazanışı elhak yerindedir.

Yesârîzâde'nin Bebek'de bir yalısı bulunduğu (resmi için bkz. Sedad Hakkı Eldem, Boğaziçi Anıları, İstanbul 1979,s.112-113), hattâ bunun bahçesine bitişik olan karakolhânenin de 1259/1843 tarihli kitâbesini (hâlen Deniz Müzesi'ndedir, 3167) yazdığı bilinmekdedir. Muhtemelen, yalıya yakınlığından dolayı Yesârîzâde'nin annesi, hanımı ve gelini de Rumelihisarı kabristanına defnedilmiş; fakat kitâbeleri zamanımıza gelmemişdir. Vefatından sonra bu yalıyı adaşı ve talebesi Kādıasker Mustafa İzzet Efendi satın almış ve yaz aylarını burada geçirmişdir.

Mûsıkî ve kemankeşlik dışında arasıra nazımla da uğraşan Mustafa İzzet Efendi, aşırı mübalağaya düşkünlüğüyle mizah târihimize geçmişdir; bâzı fıkraları hâlâ anlatılır. Bebek'den karşı sahildeki (Kandilli) bir yalıda okunan mushafı dürbünüyle kendisinin de okuyabildiğini söyleyen Yesârîzâde'ye, Hekimbaşı Behçet Efendi'nin: "Her hâlde gördüğünüz âyet 'Veylün yevmeizin lilmükezzibîn' (0 gün yalanlayanların vay hâline!) olmalıdır!" (Kur'ân-ı Kerîm, LXXVII,"el-Mürselât") cevabını verdiği nakledilir. Husûsi hayâtında bu kadar sevdiği ve neş'elenme vesîlesi olarak gördüğü mübalağaya, san'at hayâtında hiç yer vermemiş olan Yesârîzâde'nin celî ta'lîk levha ve kitâbeleri, elinden dâima ölçü ve âhenk kāidelerine uygun olarak çıkmışdır. Ancak son yıllarında yazdığı meşk ve bâzı kitâbelerinde (meselâ Serencebey'deki Bezmiâlem çeşmesi, 1262/1846; Sünbül Efendi, 1264/1848) çanaklı harfleri ufaltıp uçlarını daha içe kıvırmak gibi alışılanın dışında bâzı yazıları görülmekteyse de, bunlar, ilerleyen yaşından doğma ârızî farklılıklar olarak sayılabilir.

"Yesârîzâde Osmanlı-Türk tavrındaki celî ta'lîk hattına disiplin ve intizâmın âzamîsini getiren hattatların ilkidir" denilse, bu söz mübalağa sayılmamalıdır (Aynı hal celî sülüsde Mustafa Râkım için vâriddir). Her ne kadar babası Mehmed Es'adü'l-Yesârî'nin 1190/1775'den îtibâren yenilik arayışları belirgin bir şekilde görülürse de, bu hal onun ömrünün sonuna kadar devam etmiş değildir. Oysa, Yesârîzâde celî ta'lîkın harf ölçülerini ve bunların birbirlerine karşı duruş ve mesafelerini kesin olarak zabt ü rabt altına almış; hele Îran nesta'lîkınde -hattatına göre bâriz farklılıklar gösteren- harflerdeki en-boy ölçü anlayışına hiç iltifat etmemiştir. Makālede verilecek kitâbe örnekleri bunu isbâta yeterlidir, sanırım.

Yesârîzâde'nin yukarda isimleri sayılan tilmîzleri arasında ön sırayı alanlardan Kādıasker Mustafa İzzet Efendi, Ali Haydar Bey ve Abdülfettah Efendi, hocalarının yolundan giderek mükemmel celî ta'lîk kitâbeler yazmışlarsa da, hiçbirisi keyfiyet ve kemmiyet îtibâriyle onun kâbına varamamışlardır. Ancak daha sonraki nesilden olup da, Kıbrısîzâde İsmail Hakkı Efendi ile Ali Haydar Bey'in yetiştirdiği Sâmi Efendi, bırakdığı eserler bakımından sayı îtibâriyle Yesârîzâde'ye erişmekden çok uzaksa da, celî ta'lîk şîvesi bakımından onun yolunu daha da kemâle erdirmiştir denilse, sezâdır. Celî sülüsdeki Mustafa Râkım üslûbunun da Sâmi'de müntehâ noktasına vardığını belirterek sözlerimizi tamamlamamız hakkın teslîmi olur.

Prof. Uğur Derman


Resim 1: Yesârîzâde'nin 1264/1848 târihli bilinen en son kitabelerinden. (Sünbül Efendi Câmii).


Resim 2: Yesârîzâde'nin Topkapı Sarayı dâhilindeki kitabelerinden (1232/1816).


Resim 3: Yesârîzâde'nin Topkapı Sarayı dâhilindeki kitabelerinden (1238/1823).


Resim 4: Yesârîzâde'nin Bâyezid Yangın Kulesi kitâbesi (1244/1829).


Resim 5: Yesârîzâde'nin Beylerbeyi tüneli içindeki çeşme kitâbesi (1245/1830).


Resim 6: Yesârîzâde'nin 1250/1834 târihli Galata Mevlevîhânesi kitâbesi.


Resim 7: Yesârîzâde'nin 1251/l835 târihli Selimiye tekkesi kitâbesi.


Resim 8: Yesârîzâde'nin talebelerinden Abdülfettah Efendi'ye verdiği ta'lîk icâzetnâmesi (1262/1846).


Resim 9: Yesârîzâde'nin çokça rastlanan mâil ta'lîk zer-endûd kıt'alarından biri.

Resim 10: Yesârîzâde'nin, talebesine mürekkebât meşkı olarak yazdığı ta'lîk kıt'alarından biri.


Resim 11: Yesârîzâde'nin yazıp Hezargradî Ahmed Atâ Hattî Efendi'nin zer-endûd olarak işlediği ta'lîk hilye (TSMK, HS-21/219).

Resim 12: Yesârîzâde'nin is mürekkebiyle yazdığı latîf levhalardan biri.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN