Arama

Zekeriya Erdim
Ocak 28, 2020
İnsanlığın rütbeleri, makamları
Sesli dinlemek için tıklayınız.

En etkili ifade ve iletişim aracımız olan dilimizde; birbirleriyle "komşu" yahut "akraba" sayılabilecek kelimeler, kavramlar var. Her birinin anlamları ve açılımları; aynı manayı ve muhtevayı tamamlıyor yahut tekrar ediyorlar.

Çokça kullandığımız "rütbe, makam, mevki, mertebe" sözcükleri; bu cinsten komşu yahut akraba kelimeler. Bir bütün olarak ele alındıklarında; "görev, görev yeri ve görevin seviyesi yahut derecesi" anlamına gelirler.

Malum olduğu üzere, devlet ve toplum hayatı içinde; muhtelif rütbeler, makamlar, mevkiler, mertebeler var. İnsanlar; bulundukları yahut temsil ettikleri konumun, durumun karşılığı olan sıfatlarla anılıyorlar.

Dini değerler açısından bakıldığında; "islam, iman, ihsan" makamlarından söz ediliyor. Bir makamdan öteki makama geçişin; "kulun Allah'a yaklaşması, yakınlaşması" anlamına geldiği belirtiliyor.

İdari anlayış ve işleyiş yönünden ele alındığında; siyasette, bürokraside, sivil toplumda, özel sektörde, hâsılı hayatın bütün alanlarında ve konularında, yatay ve dikey boyutları bulunan bir "hiyerarşik yapı" olduğunu biliyoruz. Kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarını, oranlarını; bu yapı içindeki yerlerine ve önemlerine göre belirliyoruz.

Biz burada; "sosyal" içerikli rütbelerden, makamlardan, mevkilerden, mertebelerden söz edeceğiz. Bir nebze de olsa; insanın aile ve toplum içindeki konumunu, durumunu değerlendireceğiz.

ORTAK ALTYAPIMIZ "ASKER"

Geçen gece, sahur vakti; bizim hanımefendinin cep telefonu çaldı. Bu saatte arandığına göre; muhtemelen, "olağan dışı" bir durum vardı.

"Hayırdır inşallah" diye diye kalkıp, gözlerini ovuşturarak cevapladı. Bir tarafını, merak ve endişe ile dinleyip duyduğum; öteki tarafından, daha sonra haberdar olduğum bir diyalog başladı:

- Alo, kimsiniz?

- Bir derdim var, beni dinler misiniz?

- Önce kim olduğunuzu ve niçin bu saatte aradığınızı öğreneyim. Ondan sonra, derdiniz neyse dinleyeyim.

- Sizi televizyonda izleyip, şefkatli ve merhametli birisi olduğunuzu anladım. Bıçak kemiğe dayandığı ve çaresizlik içinde ancak şimdi cesaretimi toplayabildiğim için bu saatte aradım.

- Peki, anlıyorum. Buyurun, sizi dinliyorum.

- Benim özel ve sıkıntılı bir durumum var. Annem, babam, kardeşlerim kabullenemiyor; öldürüp kurtulmaktan söz ediyorlar.

- Affedersiniz, sesinizden anlayamadım; siz kadın mısınız, erkek misiniz?

- Bu sorunuza, şimdilik "insanım" diye cevap versem; bunu yeterli görebilir misiniz?

- Bu ifadenizden ve üslubunuzdan, "cinsel kimlik" sorununuzun olduğunu anlıyorum.

- Evet, "kadın" olmak ile "erkek" olmak arasında, hayatta kalmak ile ölmek arasında git-geller yaşıyorum.

Müsaadenizle, hikâyenin devamını da sorunun çözümünü de bir başka zamana bırakalım. Sadece, "insanım" sözcüğünü ele alıp; oradan tekrar yola çıkalım.

Bilindiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bulunan herkesin ortak adı ve altyapısı; kısaca, "asker" olarak ifade edilir. Bunun üzerine konulacak rütbeler, makamlar ise; askeri yönden "general", idari yönden "Genel Kurmay Başkanı" seviyesine kadar gidebilir.

Yaratılmışların en mükemmeli ve aynı zamanda en şereflisi olan "insan"; ortak adımız ve altyapımız. "Yeryüzünün halifesi" olmak ise; Allah'ın bize layık gördüğü genel ve temel görev sıfatımız.

Ayrıca; bunun altını dolduran, alt başlıklarını oluşturan pek çok görevimiz ve görev yerimiz var. Her biri; bize ayrı bir önem, değer, derece katıyorlar.

Ortak adı ve altyapısı "insan" olan varlık; cinsiyet açısından, "kadın" ve "erkek" kimliği, kişiliği ile ikiye ayrılır. Bunlar; bir kuşun iki kanadı gibi, müşterek hayatımızın ayrılmaz parçaları ve tamamlayıcı unsurlarıdır.

Kadın ile erkeğin evlenip "eş" olmaları, birlikte bir "yuva" kurmaları; ilave rütbeler, makamlar anlamına gelir. Çünkü; toplum ağacının tohumu bu toprakta yeşerip filizlenecek, çiçek açıp meyve verecektir.

Eşlerin ortak değer üretip birinin "anne", ötekinin "baba" olması; daha yüksek ve yüce bir rütbe. Dini yönden, "ihsan" dairesine girmek; idari yönden, "general" seviyesine gelmek gibi bir mertebe.

İnsanı kadın, erkek, eş, anne, baba sıfatlarından soyutlayıp sadece "insan" seviyesine indirgemek; generalin rütbelerini, nişanlarını söküp atmak gibi bir şeydir. Bu haliyle; dalı-budağı olmayan, çiçek açıp meyve vermeyen kuru bir ağaç haline gelir.

KARA GÜNÜN AK YÜZLERİ

Bu işin; bir de devlete, millete bakan yönü var. Uzmanlar buna, "sosyal sorumluluk" algısı ve "ötekini düşünme" kurgusu diyor; "birlikte yaşama" bilinci olarak tarif ediyorlar.

Geçtiğimiz günlerde, Elazığ depremi vesilesiyle; bu bilincin yeni örneklerine ve öykülerine şahit olduk. Dünya kamuoyu nezdinde; eşine az rastlanabilecek rütbeler, makamlar, mevkiler, mertebeler aldık.

Devletin ve milletin tüm birimleri, kurumları; hem hızlı, hem de koordineli bir şekilde seferber oldu. Kardeşlik, iyilik, yardımlaşma ruhu zirve yaptı; Türkiye, "tek yürek-tek bilek" haline geldi.

Suyu bulandırmaya, çalıyı dolandırmaya çalışanlara rağmen; çok iyi bir "imtihan" verdik. Olay yerinde; yıkıntılara bakınca kederinden, birileri enkaz altından sağ çıkınca sevincinden ağlayan, sızlayan, nara atan, tekbir getiren sade vatandaşlar, askerler, polisler, sivil toplum temsilcileri ve koskoca devlet adamları gördük.

Evet, en azından "insan" olalım ama bununla asla yetinmeyelim. Bizi yükselten ve yücelten diğer rütbelerimizi, makamlarımız, mevkilerimizi, mertebelerimizi de yitirmeyelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN