Doğrusu, yeteri kadar farkında olmadığımız, onun için özel olarak ilgilenme gereği duymadığımız bir mesele; "salgından korunma tedbirleri" vesilesiyle, bizim de gündemimize geldi. Azıcık ilgilendikten sonra, "acil ve vahim" diye tanımlayabileceğimiz dertlerimizden biri oldu.
İlgili ve yetkili kişiler, kurumlar "Evde Kal Türkiye" mesajını verdikçe; birileri, "Evi olmayanlar ne yapsınlar?" sorusunu sordular. Özellikle sosyal medya üzerinden; her gün her saat sokaklarda yaşayan ve içinde kalabileceği evi olmayan insanlar için de bir çözüm bulunması gerektiği üzerinde durdular.
Konuyla ilgili haberleri ve yorumları okumaya, görsel materyalleri incelemeye çalıştık. Yüreği yanık dostların talebiyle, bir istişare toplantısına katılıp; sorunları ve çözüm yollarını konuştuk.
Anlaşılan o ki; dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de önemli bir "sosyal sorumluluk" alanı ve konusu var. Çeşitli nedenlerle sokakları yurt ve yuva edinmek zorunda kalan insanlara; içeride ve dışarıda, kısaca "evsizler" diyorlar.
DURUM TESBİTİ
Kesin bir sayısal veri olmamakla birlikte; Türkiye genelinde, çoğu büyük şehirlerde, "yetmiş-seksen bin" civarında evsizin olduğu tahmin ediliyor. Halini belli etmeyen "gizli evsizler" ile sığınmacıların sokaklarda yaşayanları da ilave edildiğinde, çok daha büyük bir kitlenin oluştuğu belirtiliyor.
Temel sebepler yahut gerekçeler arasında; işsizlik, parasızlık, hastalık, sakatlık, bağımlılık, cinsel taciz, fiziksel şiddet, ekonomik iflas, sosyal sarsıntı, psikolojik travma, boşanma yahut ölüm sonrası sahipsiz kalma gibi olaylar, durumlar sayılıp sıralanabilir. Detaylara inildiğinde; içlerinde, muteber meslek mensuplarından ve gördüğü günden geri kalmış meşhurlardan birileri bile bulunabilir.
Çocuklar, gençler, yetişkinler, yaşlılar, kadınlar, erkekler, toplumun her kesiminden insanlar var. Her birinin savrulma, sarsılma, yıkılma, dağılma süreçleri farklı; ancak, sonuçları bakımından, aynı ortak kaderi paylaşıyorlar.
Sofraları; çöplükler, ekmek ve yemek artıklarının atıldıkları yerler. Yatakları; hastanelerin acil servisleri, köprü altlarının kuytu köşeleri, camilerin avluları, şehir merkezlerindeki parklar, bahçeler.
Yazın yakıcı sıcaklıklarının, kışın dondurucu soğuklarının, gecenin korkutucu karanlıklarının içindeler. Uyuşturucu şebekeleri, dilenci çeteleri, seks tacirleri, organ mafyası katilleri; "avlamak" için onların peşindeler.
Ayrıca, içinde bulundukları zorluklar yahut zaruretler sebebiyle; "potansiyel suç ya da suçlu" riski oluşturuyorlar. Hatta bazıları, güvenli bir yerde kalabilmek için ufak tefek suçlar işleyip, kendilerini içeri attırıyorlar.
Biz sıcak yuvalarımızda, yumuşak döşeklerimizde, karnımız tok sırtımız pek yatarken; onlar, barınaksız ve korunaksız sokaklara emanet. Hem büyük ayıplarımızdan, hem acı kayıplarımızdan bir bu; hani nerede din, nerede devlet, nerede millet?
ÇÖZÜM TEKLİFİ
Giderek daha fazla "sosyal devlet" oluşumuza, toplumun mağdurları ve mazlumları için nice "koruyucu ve kollayıcı tedbirler" alışımıza bakıldığında; bu meselenin çoktan halledilmiş olması gerekirdi. Sosyal politikalardan sorumlu Bakanlık, Kaymakamlıklar bünyesinde kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, İlçe-İl-Büyükşehir Belediyeleri; pek çok alanda ve konuda olduğu gibi, bu işe de el atıp kurumsal bir çözüm üretebilirdi.
Şimdi, geçmişin niçinini ve nasılını bir kenara bırakıp; bu güne ve yarına bakalım. Devlet-millet iş birliği ile uygulamaya konulabilecek, mümkün ve muhtemel çözüm tekliflerini özetlemeye çalışalım.
Öncelikle, ilgili kurumların ve kuruluşların önderliğinde; konuya dikkat çekilerek, bir "farkındalık" oluşturulmalı. Geniş kapsamlı bir "araştırma" yahut "istatistik" çalışması ile kesin tespitler ve tasnifler yapılarak; hazırlanacak "evsizler raporu", kamuoyunun bilgisine sunulmalı.
Bu insanları, serseri sokaklarda savrulmaktan kurtarmak için; ilgili Bakanlık ya da yerel yönetimler eliyle, "evsizler evi" cinsinden bir sığınak, barınak zinciri oluşturmaya ihtiyaç var. Oralarda korunma, barınma, beslenme, temizlenme, tedavi edilme gibi temel ihtiyaçları karşılanır; müsait olanlar, kamuda ya da özel sektörde üretim süreçlerine dâhil edilerek, yeniden hayata kazandırılırlar.
Ayrıca, bu derde deva olmak niyetiyle kurulmuş ya da kurulacak "sivil toplum kuruluşları" ile onlara destek olmak için yola çıkmış ya da çıkacak "gönüllüler" kesiminin önü açılmalıdır. Kapsama alanlarını genişletecek, hizmetlerini daha kaliteli hale getirecek şekilde; doğrudan ya da dolaylı sosyal, ekonomik, idari destekler sağlanmalıdır.
Şüphesiz, "önleyici tedbirler" bağlamında; sebepleri azaltacak yahut ortadan kaldıracak eğitim, danışmanlık, çözümleme hizmetleri de verilmelidir. Orta ve uzun vadede; hiç kimsenin evsiz olmayacağı, sokakta kalmayacağı bir ülke ve toplum hedeflenmelidir.
Tarih boyunca zor durumda kalan yahut yardıma ihtiyacı olan her mazluma ve mağdura el uzatmayı genel ahlak ve anlayış haline getirmiş bir devlet ve millet; kendi bünyesinde bulunan ve giderek daha büyük bir sorun haline gelen evsizler konusuna, asla kayıtsız kalamaz. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen bir peygamberin ümmeti; evsizleri ev sahibi yapmadan, kendi evinde rahat uyuyamaz.
Zekeriya Erdim