Arama

Zekeriya Erdim
Ocak 15, 2021
Bir ipte bin cambaz
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Genel kabule göre; atasözleri ve vecizeler, yaşanmışlıkların yansımasıdır. Hemen hemen tamamı; uzun bir hikâyeyi, kısa bir cümle ile anlatır.

Dilimize Farsçadan giren ve günlük hayatımızda çokça gündeme gelen "cambaz" kelimesinin; birden fazla anlamı, açılımı var. Bunlardan biri, "ip üzerinde gösteri yapan akrobat"; diğeri ise "kurnaz, düzenbaz, hilekâr".

Atalarımız, bu iki anlamı birbirine ekleyip; "bir ipte iki cambaz oynamaz" demişler. Lisan-ı münasiple; aynı sahnede, birden fazla göstericinin arz-ı endam etmeyeceğini söylemişler.

Ancak, devir değiştikçe; kültürler ve anlayışlar da değişebiliyor. "Düşmanımın düşmanı dostumdur" kavli mucibince; ortak amaçlar için, bin cambaz bir ipte birleşebiliyor.

Son günlerde, Türkiye'nin gözde yükseköğretim kurumlarından Boğaziçi Üniversitesi'nde; böyle bir "gösteri" izliyoruz. Parçaları birleştirdiğimizde; bir "cambazlar ittifakı" ile karşı karşıya olduğumuzu, açıkça görebiliyoruz.

Buluşma yahut dayanışma noktası; "yerli kültür" değerlerine ve temsilcilerine karşı olmak. Yüz altmış yıl önce temeli atılmış bir "yabancı misyon" hakimiyetinin; sembolik ve stratejik kalesini, ölesiye korumak.

Bunun için; her yol ve yöntem meşru görülüyor. Devlete ve millete muhalif olan herkesle; legal ya da illegal ittifaklar kuruluyor.

SAHNEDE HANGİ AKTÖRLER VAR?

Mevcut mevzuata göre yeterlilik kriterleri açıklandıktan, başvurular alınıp mülakatlar yapıldıktan, öne çıkan adaylar YÖK tarafından Cumhurbaşkanlığı makamının takdirine sunulduktan sonra; içlerinden biri seçilerek, ataması yapıldı. Sanki daha önce hiçbir üniversitede olmamış ve Boğaziçi'ne has kasıtlı uygulama varmış gibi; geniş kapsamlı protesto kampanyası başlatıldı.

Sözde, eylem yapanlar üniversitenin kendi öğrencileri. Gerçekte ise; gözaltına alınanların çoğu, illegal terör örgütlerinin tescilli üyeleri.

PKK'ya yardım ve yataklık yaptıkları için görevden alınan HDP üyesi Belediye Başkanları'nın diliyle ve üslubuyla; "kayyum rektör istemiyoruz" diyorlar. Olayların kontrolden çıkmasını engellemeye çalışan güvenlik görevlilerine saldırıp, "katil polis defol" diye sloganlar atıyor; "her yer Boğaziçi, her şey direniş" pankartlarıyla, içeride ve dışarıda "geniş cephe" oluşturma çağrısında bulunuyorlar.

Sonra CHP, HDP, EP gibi siyasi partilerin; DİSK, EĞİTSEN gibi sendikaların; CUMHURİYET, SÖZCÜ, EVRENSEL gibi gazetelerin; FOX TV, ODA TV, HALK TV gibi medya kuruluşlarının sahne aldıklarını görüyoruz. İllegal terör örgütleriyle diyaloğu ve iş birliği bilinen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun, alelacele olay mahalline gidip eylemcilere gaz verdiğine; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, destek açıklaması yaptığına şahit oluyoruz.

Buna bir de Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi AB ülkelerinin medyası ve bazı üniversiteleri ekleniyor. İçeride ve dışarıda, aynı dil ve üslup kullanılarak; kıvılcımı yangına dönüştürme gayreti sergileniyor.

Güya, üniversitelerin akademik özgürlüğünü ve özerkliğini savunuyorlar. Yeni göreve gelen Rektörün "ne" yapacağına ve "nasıl" iş tutacağına bakmadan; "kim" olduğuna atıfta bulunarak, ön yargılı bir tavır içinde olduklarını gösteriyorlar.

Gezi olayları sırasında, eylemcilere destek açıklaması yapan sözde sanatçı birinin; "mesele ağaç değil, hala anlamadınız mı" dediğini hatırlıyoruz. Buna, 12 Mayıs 1994 tarihinde, aynı üniversitede, dönemin İBB Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, davetli olduğu konferansta protesto edildiği bilgisini de ekleyip; "Boğaziçi eylemlerinde, meselenin Rektör ataması olmadığını" açıkça anlıyoruz.

KİMİ, NEYİ TEMSİL EDİYORLAR?

Asıl amacın ne olduğunu anlamak için; satır aralarına saklanan mesajlara bakmalıyız. Sahnenin kulis bölümüne geçip; olayın arka planını aydınlatmalıyız.

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Özlem Yüzak, Boğaziçi Üniversitesi'ni bütün bir ülkeye eşitleyerek; "Türkiye'nin kaderi, bu protestolarda" diyor. Aynı gazeteden Miyase İlknur ise, Ayasofya'nın ibadete açılması ile Boğaziçi'ne rektör atanmasını birbirine benzeterek; buranın da İstanbul'un fethinin "kılıç hakkı" olarak görüldüğünü söylüyor.

Ayrıca, yeni rektörün "ben sizin zannettiğiniz gibi biri değilim" mesajı veren açıklamalarıyla; "eğlendirici" tanımı yaparak, açıkça alay etmiş. "Öğrencilere şirin görünmek için çaba gösteren bu adamın, Boğaziçi'nin geleneksel bira partisini ayran partisine dönüştürüp dönüştürmeyeceğini merak ettiğini" belirtmiş.

Evrensel Gazetesi yazarlarından Yusuf Karataş'a göre; ABD'deki "kongre baskını" ile Türkiye'deki "Boğaziçi eylemleri" arasında bir benzerlik yahut paralellik var. Her ikisi de, önümüzdeki dönemin iki temel yönelimini gösteriyorlar.

Öte yandan, sürecin HDP ile irtibatını kuruyor. Meclis'in üçüncü büyük partisine, durmadan terör operasyonları düzenlendiğini savunuyor.

Eylemcilerin, Kadıköy'de yaptıkları basın açıklamasında; kimi, neyi temsil ettikleri özetlendi. "Bilinsin ki, yalnız Boğaziçi'nden ibaret değiliz" girişinden sonra; "İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını isteyenlerin ve LGBTİ artıların da sözcüsüyüz, temsilcisiyiz" dendi.

Belki yahut umulur ki; bu ateş de sönecek, söndürülecek. Ancak, görünen o ki; cambaz ittifakının hilekâr kalkışmaları, devletimiz ve milletimiz var oldukça, sanal gündemler ve kurgusal bahaneler öne çıkarılarak sürdürülecek.

Burada, "niçin Boğaziçi" sorusunu da kendimize soralım. Cevabını ise nasipse bir sonraki yazımızda verelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN