Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar bazında eskiden beri yapılagelen, tekrar edilen doğru ve güzel alışkanlıklara; kısaca "gelenek, görenek" diyoruz. Dinimizin, dünya görüşümüzün temel değerlerini "kültür ve medeniyet" haline getirip devam ettirerek; geleneğin ihyasını, geleceğin inşasının altyapısı haline getiriyoruz.
Mesela; bizim "karşılama, ağırlama, uğurlama" diye özetleyebileceğimiz bir geleneğimiz vardır. Bu anlayışımız ve alışkanlığımız; misafir ettiğimiz kişiler gibi, idrak ettiğimiz olayları ve durumları da içine alır.
Hanelerimize gelen misafirlerimizi de hayatlarımıza giren önemli günlerimizi, haftalarımızı, aylarımızı da hoş karşılar, iyi ağırlar, "gene buyur" diyerek uğurlarız. Her birini, kendimiz için bir "ihya" fırsatı yahut vesilesi sayarız.
Şimdilerde, yeniden, bir "Ramazan iklimi" içine girmekteyiz. Onu hoş karşılamanın, iyi ağırlamanın ve rahmetinden, bereketinden azami derecede istifade etmiş olarak uğurlamanın aşkını, şevkini, heyecanını idrak etmekteyiz.
Zamanlar, mekânlar, makamlar, imkânlar; ona göre vaziyet alıyorlar. İnsanlar ve toplumlar; iyilik ırmağının suyundan, kana kana içmeye hazırlanıyorlar.
Oruç ayında, sadece sahur ile iftar arasındaki zamanlarda yemeyi, içmeyi değil; dilimizden ve halimizden sadır olabilecek tüm kötülükleri terk edeceğiz. Yurdumuzla, yuvamızla birlikte; akıllarımızı, ruhlarımızı, bedenlerimizi yıkayıp temizleyeceğiz.
Güçlüler zayıflara, zenginler fakirlere; "iyilik ve yardım" yarışı içine girecekler. Sarhoşlar, ayyaşlar, hırsızlar, yolsuzlar, kumarbazlar, ahlaksızlar bile; bu ayın hürmetine, kendilerine ve çevrelerine zararı dokunan amellerini ya temelli bırakacak yahut ara verecekler.
Minareler mahyalarla donatılacak; ayetleri, hadisleri, güzel sözleri hatırlayacağız. Çocukları hem sürece dâhil etmek, hem de sorumluluk çağına hazır hale getirmek için; "tekne orucu" tutmalarını sağlayacağız.
Camiler, türbeler, mektepler, medreseler, aşevleri, misafirhaneler, hastaneler, hapishaneler ziyaret edilecek. Ortalık hayli hareketlenecek, bereketlenecek; hayatın ritmi, birkaç basamak yükselecek.
Kadir Gecesi; arınma sürecinin zirvesi yaşanacak. Kur'an ayının kadim geleneklerinden biri olarak; yapılan hatimlerin duaları okunacak.
Yakarışlar ve ibadetler, pişmanlıklar ve tövbeler, barışmalar ve helalleşmeler, zekâtlar ve infaklar, iyilikler ve yardımlaşmalar ; "kişisel, kurumsal, toplumsal arınma" vesilesi haline gelecek. Şeytanın alanı daralacak, Rahmanın adamları dört bir yanı dolanacak; gökler ağaracak, gönüller sükûna erecek.
Birileri, bir yerlerde; "huzur sohbetleri" organize edecekler. İftar sofralarında, şeref misafiri olarak ağırlananlar; yedirilip içirildikten sonra, "diş kirası" verilerek gönderilecekler.
Ramazan davulcuları, mahalleleri dolaşıp; güzel maniler söyleyerek, insanları sahura kaldıracaklar. Bayramdan önce hane kapılarını çalıp; bahşişlerini, hediyelerini alacaklar.
Bu arada, borcunu ödemekte zorlananları rahatlatmak için; alacağını silenler, bağışlayanlar da çıkacak. Bazıları, esnafları dolaşıp, veresiye listelerine bakacak; "zimem defteri" geleneğini ihya ederek tanımadığı, bilmediği insanların yükünü alacak.
İftarlar yetmeyecek, sahurlarda buluşacağız. Sofralarda, sahralarda; dini, diyaneti, iyiliği, ibadeti konuşacağız.
Uzak diyarlara, "iyilik kervanları" gidecek yahut gönderilecek. Amel defterlerine yeni sevaplar yazılacak, cümle günahlar silinecek.
Kapımızın önünden, kalbimizin içinden; rahmet ve bereket ırmağı akacak. Kirlenmiş caddeleri ve sokakları yıkayacak; boynu bükük fideleri, fidanları sulayacak.
Testisi olanların suyunu doldurduğu bir devran geçecek. Hangi dağdan gelir, hangi dereden giderse gitsin; sonuç olarak, "bütün sular bizim denize aksın" istenecek.
Dört mevsimin iyilikleri, güzellikleri bir araya gelecek; "Her günümüz oruç, her ayımız Ramazan olsa" diyeceğiz. Hasretine doyamadığımız hatırlı misafirlerimiz gibi; daha uğurlarken özleyeceğiz.
Kendimiz ve sevdiklerimiz için; bu fırsatı iyi değerlendirelim. Geleneği ihya, geleceği inşa edelim.
Ramazanla birlikte, diğer on bir ayımız da "mübarek" olsun. Kendisi bırakıp gitse bile; kazandırdığı değerler bize kalsın.
Biz orucu tutarken, o da karşılık verip bizi tutsun. Bir ayın rahmeti, bereketi; bir ömrü abat etmeye yetsin.
Bu iyiliği ve güzelliği; yakından uzağa doğru, herkesle ve her kesimle paylaşalım. "Zararı engelleme ve faydayı temin etme" anlayışını, alışkanlığını kesintisiz devam ettirip; huzurlu, güvenli bir ülke, toplum, dünya, insanlık âlemi hedefine doğru koşalım.
İşe evimizden, ailemizden başlayabiliriz. Fikren ya da fiilen her seyahati "umre", her ziyaretgâhı "Kâbe" ve her hareketi "tavaf" haline getirip; içimizde ya da dışımızda bulunan cümle şeytanları taşlayabiliriz.
Zekeriya Erdim