Allah'ın 99 isminden birinin "Hay" olduğunu biliyoruz. O'nun, yoktan var edip varlık âlemine çıkardığı her şeye "hayat" diyoruz.
Sözlükler, ansiklopediler; "doğumdan ölüme kadar geçen süre" yahut "yaşamak, canlı olmak" diye tarif ediyor. "Hayata dokunmak" ise; yaratılanların yaşama, var oluşlarını devam ettirme süreçlerine olumlu yönde katkıda bulunarak "ihya etmek" anlamına geliyor.
Aslında tüm varlıkların; birbirlerini desteklemeye, tamamlamaya ihtiyaçları var. Çünkü her biri, hayatın farklı bir yanına dokunma göreviyle ve ona uygun özelliklerle donatılmışlar.
Yaratılmışların en üstünü olan insan, hayat denkleminin ana unsuru durumunda. Çadırın orta direği, âlemin çarpan yüreği konumunda.
Onun tercihleri, dengenin ve düzenin bozulmasına da düzelmesine de sebep olabilir. Dünya, cehennem çukuru yahut cennet bahçesi haline gelebilir.
Bunun için, fıtratına iyiliğin de kötülüğün de tohumları yerleştirilmiş. Doğru tercih yapsın diye; yolunu aydınlatacak elçiler ve ilahi öğretiler gönderilmiş.
Hayata dokunmanın, sayılamayacak kadar çok yolu var. Bu sorumluluğu hissedenler, kendi şartlarına ve imkânlarına uygun olanı yapıyorlar.
İnsanlara, hayvanlara, bitkilere, havaya, suya, toprağa, canlılara veya cansızlara "iyi gelecek, iyilik olacak, fayda sağlayacak, zarardan koruyacak her şey" diye özetleyebiliriz. Dağa, taşa, kurda, kuşa selam vermeyi; yola düşmüş taşı yahut çalıyı alıp kenara koymayı; mazlumun ahını duymayı, mağdurun elinden tutmayı; tebessümü sadaka saymayı, birinin halini-hatırını sormayı; yolcuya azık vermeyi, yoksulun ihtiyacını görmeyi; hastaya şifa bulmayı, yaralının yarasını sarmayı: kuşlar için yuva kurmayı, kediler-köpekler için yiyecek-içecek kabı koymayı ve daha pek çok şeyi bu listeye ekleyebiliriz.
Bütün bunlar; "önem vermek, değerli görmek" anlamına gelir. Olumlu dokunuşlar, muhataplarımızın kendilerini iyi hissetmelerini sağlar; hayatı iyileştirir, güzelleştirir.
Bir kelebeğin kanat çırpması, bütün dünyanın iklimini etkiler. Bir dereye atılan iyilik ya da kötülük damlaları; denize ulaşıp, bin sahile kadar gider.
Sonuçlarıyla hepimiz muhatap oluruz. Çünkü aynı gök kubbenin altında birlikte yaşar ve aynı havadan soluk alırız.
Hayata dokunmak; ilk bakışta, "başkaları için yaşamak" gibi gelir. Ancak, aynı zamanda; "kendimiz için yaşamak" anlamına geldiği de söylenir.
Bilimsel deneyler; birilerine yardım etmenin yahut bir şeylere destek olmanın, beynimizdeki keyif ve mutluluk merkezlerini besleyip aktif hale getirdiğini gösteriyor. İnsan kendisini daha anlamlı ve değerli hissediyor.
Meşhur bir rivayete göre; Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Aişe'ye "Kurbanın etini ne yaptın?" diye sormuş. O da "Ya Resulallah; iki kolu kendimize ayırdım, gerisini fakirlere dağıttım" diye cevap vermiş.
"Hayır ya Aişe" hitabı ile itiraz edip, bakış açısını düzeltmiş. "Aslında bize kalan, o dağıttıklarındır" diye devam etmiş.
Çünkü işlenen her hayırlı amel, sahibinin defterine sevap olarak yazılır. Ahiret azığı olur ve Allah indindeki değerini artırır.
Demek ki; hayatı ihya etmenin, hem dünyevi hem de uhrevi sonuçları var. Bunu yapanlar yahut vesile olanlar; zerre miktarı kadar bile haksızlığa uğramadan, amellerinin karşılığını alıyorlar.
En makbulü de talep edilmeden yapılan iyiliktir, güzelliktir. Gönülden gelen gönüle gider ve küçük dokunuşlar, büyük kurtuluşlara vesile olabilir.
Allah (cc), Fussilet suresi ayet 34'te; "İyilikle kötülük bir değildir. Sen, (kötülüğü) en güzel şekilde (iyilikle) sav. O zaman, aranızda düşmanlık bulunan kimse bile yakın bir dost olabilir" diyor. Böylece; iyi niyetin, iyilik yapma yolundaki gayretin, düşmanlığı azaltmaya ve dostluğu çoğaltmaya vesile olabileceğini söylüyor.
Bu noktadan hareketle; bizim din, devlet, kültür, medeniyet geleneğimizde de iyiliği kötülüğe tercih etmek var. Uluslararası ölçekli araştırmalar ve sosyal yardım verileri; "Türkiye'nin iyilik ve yardımda örnek ülke olduğunu" söylüyorlar.
O halde; kendimizden, evimizden, ailemizden başlayıp uzak diyarlara kadar ulaşacak şekilde hayata ve içindekilere olumlu dokunuşlar yapalım. Kişisel, kurumsal, toplumsal olarak; yaşadığımız çevreye ve ortama değer katalım.
Ektiğimiz tohumlar başak, diktiğimiz fidanlar meyve versin. Elimiz, dilimiz, halimiz herkese huzur ve güven getirsin.
Zekeriya Erdim