Medeniyet tarihinde derin izler bırakan kadim medeniyetlerin etkili olduğu dönemlerden sonra, çağdaş medeniyetin temellerini atan İslam Medeniyeti'nin etkisi diğer medeniyetlere göre farklı ve daha derin olmuştur. Vahyi bilgiyi insanlığa aktaran peygamberlerin öğrettikleri bilgiler, medeniyet tarihinin son halkası olan İslam ve dolayısıyla vahiy medeniyetini oluşturmuştur.
İslam'ın ilk döneminin ardından ulaştığı bölgelerde yayılması yeni kültürlerle karşılaşmasına zemin hazırlamıştır. İslam'ın özünde var olup ilme verilen önem ile bu bölgelerdeki ilmi çalışmalar bir araya gelince insanlık adına büyük bir ilmi hayat başladı. İslam'ın İlk dönemlerdeki bilgileri aynı şekilde insanlık adına büyük gelişmelere yol açmıştır. Bu gelişmeler de İslam Medeniyetini ortaya çıkarmıştır.
İslam Medeniyeti bütün ilmi alanlarda ve özellikle dil, edebiyat, matematik, astronomi, fizik, kimya, mimarlık, tıp ve eczacılık alanlarında o gün için elde edilebilecek bilgileri keşfetmiş ve bütün bu ilimlerde zirveye ulaşmıştır.
İlmi inkişafların en önemli unsuru olan kitap yazımını kolaylaştırmak için tarihinde ilk kağıt fabrikasını kurmuş ve ilim dünyasına büyük bir hizmet zemini hazırlamıştır. Kağıt birkaç asırdan beri Çinliler tarafından kullanılıyordu. Ancak Batı dünyası bundan tamamen habersizdi. Müslümanlar, bu tarihten itibaren kağıt imalatını gerçekleştirmiş ve bunu önce Bağdad'tan Endülüs'e kadar taşımış ve daha sonra bizzat Beytü'l-hikme'nin Bağdad'ta geliştirdiği ilmi çalışmalara paralel olarak İslam dünyasının her tarafına yaymışlardı. İşte bundan dolayı neredeyse her köşe başında bir kütüphane vardı. İlk dönemlerden beri kütüphanelerin katalogları yapılmıştı. Bağdad'tan Kurtuba'ya ve oradan Semerkand'a kadar bütün şehir merkezlerinde sayısız kütüphanelerin ve binlerce ilim adamının onbinlerce öğrenci okuttuğu herkes tarafından bilinmektedir. Beytü'l-hikme içinde ve dışında yetişen ilim adamlarının en meşhur olanlarından Huneyn İbn Ishak başta olmak üzere Sabit İbn Kurre, Muhammed İbn Musa el-Harezmi, el-Battanî, Ebu Bekr er-Razî, Ebu'l-Vefa el-Buzcanî, İbn Sina, el-Birûnî ve sayamayacağımız kadar çok ilim adamı bütün dünyayı aydınlatacak ilmi çalışmalarını gerçekleştirmiş ve Avrupa aydınlanma çağına zemin hazırlamışlardı.
Tarih boyunca birçok medeniyet, komşusu veya ilişkide bulunduğu medeniyetten daima etkilenmiş olduğu bilinen bir husustur. Ancak etkilenmeler ve bilgi alış verişi sırasında ister istemez daha güçlü ve daha çok bilgi sahibi, daha sağlıklı bir toplum oluşturmuş olan daha çok telif eser vücuda getiren taraf diğerlerini daha çok etkilemiş ve uzun yıllar baskın olmuştur.
İslam ikinci asırdan itibaren kendi bünyesinde muazzam bir gelişme ve inkişaf göstermişti. Bu inkişafın toplum içinde çok büyük bir ilmi bir merak uyandırdığını, insanların öğrenime daha büyük önem vermeye başladığını görüyoruz. Bu alanlardaki araştırma ve çalışmalar çok ileri bir düzeye ulaştığından artık komşu medeniyetlerin ortaya koyduğu ürünleri de tanıma merakı uyandırmıştır. İşte bu ilmi inkişaf ve ilk merak eski Grek ve Hind medeniyetinin ve öncelikle Grek kesiminin eserleri Arapça'ya çevrilmeye başlanmış Abbasiler bu tercüme olayını bizzat destekleyerek Halife ve vezirlerin büyük katkılarıyla adeta bir devlet politikası haline getirilmiştir. Harun er-Reşid'in Bağdad'a hastahane kurması özellikle tıp alanında gelişmelerin öne çıkarılmasını sağlamıştır. Me'mun zamanında Beytu'l-Hikme'nin kurulmasıyla birlikte İslamî yani Kur'an ve sünnet kaynaklı ilimlerin yanı sıra eski Yunan felsefesinin Arapça'ya intikali gerçekleşmişti.
Beytu''l-Hikme'nin tercüme faaliyetlerinin yanında hatta bundan daha çok ilmi araştırmaların yapılması için kurulmuş olması ilme ve ilim adamlarına verilen değeri ve o dönemde ilmi gelişmelerin düzeyini göstermesi bakımından büyük önemi haizdir. Beytu'l-Hikme'deki tercüme görevlilerinin devlet bürokratı olması, ister istemez bu işin daha güçlü olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Huneyn İbn İshak ile başlayan bu çalışmalar tıp, astronomi ve matematik alanında yazılmış eserlerin Arapça'ya intikalini gerçekleştirdi. Bu tercüme faaliyetleri tarih boyunca gelişecek ve büyük bir canlılıkla ortaya çıkacak olan yeni bir medeniyetin ilk adımlarıdır. Gerçekten bu tercüme faaliyetlerinin iki büyük katkı ve faydası oldu. Birincisi İslam medeniyetinin ilk adımlarını atıp geliştireceği ve uzun asırlar insanlığının hizmetine sunacağı ilimleri ortaya çıkardı. İkincisi de eski Grek eserlerinin kaybolmasını önledi.
Hz. Peygamber'in tıp ve tedavi ile ilgili hadislerinin tıp ve eczacılık alanındaki gelişmelerin en önemli ilk muharriki olduğu muhakkaktır. "Her hastalığın bir ilacı ve bir tedavi usulü vardır" mesajını peygamberlerinden alan Müslüman tabipler, bu ilaç ve tedavi yönteminin peşine düşerek "hikmet Müslüman'ın yitiğidir, onu gördüğü yerde alır" anlayışı ve yaklaşımıyla Grek tıbbını incelemiş ve zerreleri kürre, habbeleri kubbe yaparak Grek tıbbının üzerine bire bin katıp muazzam gelişmeler sağlamışlardı.
İlmi araştırmaların sürdüğü III-IX (IX-XV.) yüzyıllarında İslâm dünyasında tıp zirvesine ulaşmış iken Avrupa'da son derece ilkel bir düzeyde bulunuyordu. Birçok büyük ameliyatın yapıldığı, o güne kadar bilinmeyen tıp ve cerrahi aletlere sahip olunduğu, yeni hastalıkların ve sebeplerinin keşfedildiği, bulaşıcı hastalıkların tespit edildiği son derece gelişmiş hatta branşlaşmış hastahanelerin bulunduğu İslam dünyasında tıp alanında büyük bir medeniyet ortaya çıkarılmış iken Avrupa bu düzeyin çok gerisinde idi.
Avrupa'da tıbbın yayılmaya başlaması İslam dünyasında zirvesine tırmanmasından çok sonraki dönemlerine rastlar. Bu noktada olan İslam Medeniyeti ve İslam dünyası ile ilk defa temasa geçen Avrupalı ilim adamları hayallerinin ulaşamayacağı bir medeniyet ve ilmi düzey ile karşılaşınca bu medeniyetin ürünlerini tercümelerle kendi dünyalarına taşırken o gün için en çok ihtiyaç duydukları alan tıbbi bilgiler ve çalışmalar olduğundan bu ve buna bağlı olarak matematik vb. ilimleri de öğrenmişlerdi. Dolayısıyla İslam Medeniyetinin Avrupa'ya taşınan ilk ürünleri tıbbi bilgiler idi. Müslümanlar tarafından dünya tıp tarihinde açılan çığırlar ve yapılan keşif ve buluşlar en üst zirvesine taşınmıştı. Tıp tarihinde ilk dispanserler ve ilk eczahaneler Müslümanlar tarafından açılmıştır. Birçok hastalık ile ilgili ilk buluş ve çalışmalar Müslüman tabipler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bugün insanlığın ulaştığı medeniyetin temellerini oluşturan İslam Medeniyetinin zirvesine ulaştığı on iki ve on üçüncü yüzyıllara kadar biriken ürünleri Avrupalı ilim adamları tarafından Latince'ye tercüme edilerek batıya aktarıldı ve bugünkü dünya medeniyetinin başlangıç noktası olan Avrupa aydınlanma çağı başlatıldı. İslam tıbbı ile ilgili olarak Arapça'dan Latince'ye yapılan tıp tercümeleri bugünkü Avrupa tıbbının temelini oluşturmuştur. Batılı ilim adamları ve özellikle İslam tıbbı üzerinde çalışanlar, bu hususu açıkça itiraf etmektedirler.
Bir sonraki yazıda devam edeceğiz…