Kur'ân-ı Kerim ibadet ve amellerin Cenab-ı Allah tarafından Mi'râc gecesinde Rasûlullah'a tebliğ edildiğini bize haber vermektedir. İslâm âlimlerinin hemen hemen ittifakla kaydettikleri husus el-Bakara Sûresi'nin son iki ayetinin Mi'râc'ta nazil olduğudur. Ayrıca o güne kadar sadece sabah ve akşam saatlerinde günde iki vakit kılınan namaz günde beş vakte çıkarılarak farz kılındı. Nitekim el-İsrâ Sûresinin 78. Ayetinde: "Güneşin (öğle vaktinden sonra batıya doğru) kaymasından gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı gerektiği gibi dosdoğru kıl. Özellikle de sabah (namazını) Kur'an'ı (dikkatle okuyarak kıl). Çünkü sabah namazında okunan Kur'an (ve kılınan namaz) tanık olunan (bir namaz) dır." buyruğuyla beş vakit namaza işaret edilmiştir. Bir sonraki ayette de gece namazının önemine ve bundan elde edilecek sevaba işaret edilmiş olup makbul ibdetler arasında sayılmaktadır.
Mi'râc gecesinde Rasûlullah, ümmetinden Allah'a şirk koşmaktan uzak olanların cennete girecekleri müjdesini almıştır:
Amellerin en kötüsü şirktir Affedilmez: "(Ey İnsan!) Allah ile birlikte (sakın O'na ortak koşarak ilah gibi gördüğün) başka bir ilah(lar) edinme. Sonra kınanmış, terkedilmiş ve yalnızlığa mahkûm edilmiş olursun. Rabbin kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, hükme bağladı." Dünyadaki herhangi bir şeye bağlanıp tutulmak, ilah gibi tapınacak düzeye getirmek şirk kabul edilir. İnsanın hayatında Allah sevgisinin üstünde bir sevgi olmamalıdır. İnsan, Allah'ı sevme derecesinde bir dünya malına, şahsa, oyun ve eğlenceye bağlanıp gösterdiği sevgiden dolayı ibadetlerini ihmal ederse farkında olmadan Allah'ın sevgisi ve ibadetine başka sevgi ve ibadetleri karıştırmış olur. Buna dikkat etmek müminlerin son derece önemli bir görevidir.
Ebeveyn ve Akraba Hukukuna Dikkat: Şirki anlatan ayetin hemen ardından ayetin devamında anneye ve babaya karşı olan görevleri yerine getirme konusunda bir emir vardır. Hz. Peygamber, anne ve babaya bakmanın cihada gitmekten daha önemli olduğunu, "Annesi babası yanında yaşlanıp da onlara güzellikle davranarak, bakımlarını üstlenerek, her konuda yardımcı olup rızalarını kazanamayana ve bununla da cennete gidebilecek imkânı elde etmek için gayret etmeyene yazıklar olsun" buyurduğu hadislerle, konunun önemini dile getirmiştir (Buhârî, Mevakit, 5; Tirmizî, Birr, 3; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, VI, 176).
"Anne ve babana iyi davran, eğer onlardan biri veya ikisi yanında ihtiyarlık dönemine ulaşırsa sakın onlara "öf" (bile) deme. Onları azarlama; onlara hep tatlı ve güzel sözler söyle. Merhametle onlara alçak gönüllülük (şefkat ve merhamet) kanadını ger ve (sağlık ve güven içinde yaşamaları için): "Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl yetiştirip büyüttülerse Sen de onlara öyle merhamet eyle" diye dua et. Rabbiniz iç dünyanızdaki her türlü duyguyu en iyi bilendir. Eğer Allah'ın razı olacağı davranışlarınızla iyi kimseler olursanız kesinlikle O, kendine dönüp tövbe edenleri gerçekten bağışlayıcıdır.
Genelde rahmet yukarıdan aşağıya aktığı için bazen insanlar kendi evlatlarına olan şefkat ve sevgilerinden dolayı onlara gerektiği ilgiyi gösterirken kendi anne ve babalarını ihmal eder ve onları seyrek hatırlar. Hâlbuki eceller Allah'ın elinde olmakla birlikte yaşlıların aramızda kalma süreleri sünnetullah gereği gittikçe azaldığından bu neredeyse misafirlerimiz gibi olan anne ve babaya gerekli bakım ve ilgiyi arttırmamız gerekir. Bizi küçükken besleyip büyüttükleri ve bize merhamet ve şefkat gösterdikleri gibi Allah'ın da onlara merhamet etmesi için sürekli dua etmeliyiz.
Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Fakat (kendini başkalarına muhtaç duruma düşürecek kadar da İsrâf edip de gereksiz yere malını) saçıp savurma! Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı nankörün biridir. Şayet elin dar olup da Rabbinden umduğun bir rahmeti beklerken elde edememiş ve o hak sahiplerine karşı görevini yerine getirememiş (elde olmayarak) onlardan uzak kalmışsan o zaman (en azından) anne ve baba ile akrabalara yumuşak ve tatlı bir söz söyle! Elini (zincire vurulmuş gibi) boynuna bağlanmış kılma (cimrilik etme). Ancak onu büsbütün de açma (gereksiz İsrâf da etme). Yoksa sonra herkes tarafından kınanır yaptığına pişman olur, açıkta ve çaresiz kalırsın. Rabbin dilediğinin rızkını genişletip bol bol verir ve (dilediğinin rızkını da) daraltır. Allah kullarından gerçek anlamıyla haberdardır, yaptıkları her şeyi en iyi şekilde hakkıyla görendir."
Gösteriş, insanların beğenisi ve takdirini çekmek, itibar kazanmaya çalışmak niyetiyle yapılan infakların kişiye hiçbir faydası yoktur. Ama gösterişten kaçınarak İslâm'ın yücelmesi uğruna yapılan bütün bağışlar, Allah tarafından takdir edilecek infaklardır. Akrabanın, çevredeki uzak ve yakın komşu ve yoksulların, yolda kalmış ihtiyaç sahibi yolcuların ihtiyaçlarını infaklarla gidermek müminlerin görevidir. Bunun yanında kişinin, kendisini fakir ve muhtaç duruma düşürmeyecek şekilde infak etmesi gerekir. Elindeki her şeyi saçıp savurmak ve muhtaç duruma düşmek de yanlış bir davranış olur.
Anne ve baba hukukunu ve israfı anlatan ayetin ardından emir ve tavsiyeler geleceği için insanın dikkati "Allah'ın her şeyi bildiğine" çekilerek insanoğlu uyarılmaktadır. Kişinin yaptığı her şeyden, ağzından çıkan her bir kelimeden sorumlu olduğuna dikkat çekilerek yanlışlıklardan, kusur ve hatalardan uzak durulmasının gerekleri hatırlatılmaktadır. Bir kimse, etrafında bulunan yoksul, fakir ve muhtaçların ihtiyaçlarını gideremiyor ve onlara karşı bir sorumluluk duymasına rağmen yardım edemiyorsa hem bu muhtaçlara hem kendisine bol rızık vermesi için Allah'a dua etmelidir. Bunun yanında onlar kendisinden bir talepte bulunduklarında ve yardım etme imkânı olmadığı takdirde en azından onlara tatlı bir dille darlıktan kurtulmaları için dua ettiğini söylemesi İslâmi bir görevdir. Rızkı veren Allah'tır. Hiçbir kurum, hiçbir devlet veya herhangi bir iş sahibi asla rızık veremez.
Allah kime ne ve ne kadar ve nasıl bir nal mülk vereceğini kendisi takdir eder. Allah'ın vermesi ve vermemesi de insanlar için hayırlı sonuçlar doğurur. Aynı zamanda varlık da yokluk da bir dünya sınavıdır. Allah insana mal mülk verirken bunu nasıl kullanacağını da izler ve görür, O her şeyden haberdardır. Bu dünyalığı veren Allah malın tüketilmesi ve dağıtılmasında da ölçülü olmayı emretmektedir. Aynı zamanda insanlık hâli olarak yanlışlık ve hataların işlenmesi durumunda da derhâl tövbe edilmesini tavsiye eden Rabbimiz, tövbe edenleri bağışlayacağını da açıklamaktadır.
Kız çocuklarının hakkına dikkat etmek: "Yoksulluk korkusuyla (câhiliye devrinde olduğu gibi kız) çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da sizin de rızkınızı Biz veriyoruz." Rızık endişesiyle çocukların doğumuna engel olmak makbul olan bir davranış değildir. Çocuk doğmadan ve doğduktan sonra bazı haklara sahip kılınmıştır Cenin, bebek ve çocuklarını her ne suretle olursa olsun hukukunu korumak mü'minlerin görevidir. "Onları öldürmek gerçekten büyük bir suç ve büyük bir günahtır." Onun için Allah "Onların rızkını da sizin rızkınızı da Biz veriyoruz" buyurarak bu cahilî yanlış davranış ve geleneği ilahi bir hükümle -yani indirdiği bu Kur'ân ayetiyle- yasaklamaktadır. Rızık korkusuyla çocuk öldürmek ile anne karnına düşen bir cenini aynı endişe ile aldırmak arasında bir fark yoktur. Böyle bir cinayeti işlemek büyük bir suç ve büyük bir günahtır.
Zina Ahlaksızlıktır: Zinâya (ve zinaya götürecek yollara ve ortamlara sakın) yaklaşmayın; O gerçekten çirkin bir hayâsızlık ve son derece kötü bir yoldur."
Bu yollar çağımızda alabildiğince çoğalmış ve tehlikeli bir hâl almıştır. İnsanlarımızın buna dikkat etmeleri gerekir. Allah bu ayette "Zina etmeyin" buyurmamış, "Zinaya yaklaşmayın" emrini vererek bu yollardan uzak kalınmasını istemiştir. Toplumun temeli olan aile yapısını olumsuz etkileyen, hatta nesebin karışmasına ve ahlâkın da bozulmasına sebep olan zinanın yasaklanması İslâm'ın önemli bir ilkesidir. Bu da toplumu sağlam bir şekilde ayakta tutar. Arka arkaya gelip zinaya yaklaşmama ve insan öldürmeme emrini veren bu ayetler arasında sıkı bir bağ vardır. Zina ürünü olan ve gayr-i meşru bir rahme akıtılan bir hayat suyunun ürünü ceninlerin veled-i zina olarak dünyaya gelmemeleri için aldırılması onların öldürülmesi demektir. Kasten insan öldürmekle veled-i zina bir cenini aldırmak arasında bir benzerlik kurulmuş ve insanlar uyarılmıştır. İşte bütün bu hususlara dikkat çekilmiş ve müminler ve genel olarak bütün insanlık uyarılmış neyin kötü neyin iyi bir davranış olduğuna dikkat çekilmiştir.
(Gelecek yazımızda bu konuya devam edeceğiz).
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça