Hat san'atı'nın büyük isimleri - 19
Şimdiye kadar tanıttığımız hattatlar arasında bir âile berâberliği kurmuş kimselerden bahsetmemiştik. Zâten bunların başka bir benzeri de yoktu. Bugün size tanıtacağımız Mahmud Celâleddin Efendi ve zevcesi Esmâ İbret Hanım, âile kurmuş hattatların tarihteki yegâne örneğidir.
Kafkasya'nın Dağıstan bölgesinde doğan Mahmud Celâleddin, babası Şeyh Mehmed Efendi'yle İstanbul'a geldi. Doğum târihi belli olmamakla birlikde, 1774 yılında yazılmış mükemmel bir murakkaası görüldüğünden, 1750 senesi civârında doğduğu tahmîn edilebilir. Bir rivâyete göre, Abdüllatîf Efendi'den (ö.1777) meşk almışdır. Diğer bir rivâyete göre, Yamak Salih (ö.1784) ve Ebûbekir Râşid (ö.1783) efendilerden yazı meşk etmek istemesine rağmen, dikbaşlılığı yüzünden hocaları tarafından kabûl görmemişdir. Bunun üzerine Şeyh Hamdullah'ın ve Hâfız Osman'ın eserlerine bakarak kendi gayretiyle san'atını gelişdiren ve çok beğenilen bir üstâd olmuşdur.
Hattatımızın, önceleri bâzan Mahmûdü'l-Mevdûd imzâsıyla yazdığı, görülen eserlerinden anlaşılmakdadır; sonradan dâimâ Mahmud Celâleddin ismini tercîh etmişdir. Mushaf, duâ kitâbları, kıt'a, murakkaa, hilye ve levha şeklinde mükemmel yazıları çokdur. Eski hattatların eserlerine taklîd olarak yazdığı kıt'a ve murakkaaları da dikkate değer (Resim 1). Ancak, onun celî sülüs hattı, sert ve durgun ifâdesinden, ayrıca harekelerinin zayıflığından dolayı Râkım'ın olağanüstü hareketli ve gergin görünüşlü tavrına karşı pek tutunamamışdır (Resim 2). Sultan Abdülmecîd'in, hüsn-i hattı Mahmud Celâleddin'in önde gelen talebesi Mehmed Tâhir Efendi'den (ö.1846) meşk etmesi sebebiyle, bu yola rağbetinden dolayı bir müddet daha devâm edebilmişdir. Celâleddin üslûbunda yürüyen hattatların çoğu, Sultan Abdülmecîd'in vefâtından sonra Râkım yoluna dönmüşlerdir. Eyüb'deki Mihrişâh Vâlide Sultan türbesinin 1207/1793 târihli, mermer üzerine celî sülüs yazıları Mahmud Celâleddin Efendi'ye âiddir.
Resim 1: Mahmud Celâleddin'in sülüs-nesih bir kıt'ası.
Resim 2: Mahmud Celâleddin'in celî sülüs zer-endûd bir levhası.
Hattatımız hayâtını Boğaz'ın İstavroz semtinde (Beylerbeyi'nin şimdiki Abdullah Ağa mahallesi) sürdürürken, 1829 yılında vefât edince Eyüb Sultan semtindeki Şeyh Murad Dergâhı hazîresine gömüldü. Orada nereye defnedildiği belli olmamakla beraber, kabir taşı hâlen dergâhda muhâfaza olunmakdadır.
Şimdi Mahmud Celâleddin'in zevcesi Esmâ İbret'i tanıtalım. İstanbul'da doğan Esmâ, Serhâsekiyân-ı Hâssa Ahmed Ağa'nın kızıdır. Küçüklüğünden îtibâren tanınmış hat üstâdı Mahmud Celâleddin Efendi'den sülüs - nesih ve rıkā' yazılarını meşk etmeğe başladı (Resim 3). Hakkında bilinenler az olmakla beraber, hâlen Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphânesi'nde bulunan ve kendisi tarafından yazılmış olan 1209/1795 târihli büyük eb'addaki (97 x 50 cm.) hilye levhasının (GY 423) arkasında yer alan bilgiler, onun hayatına dair bazı ipuçları vermekdedir. Buna göre, hilyeyi yazdığı târihde on beş yaşlarında bulunan Esmâ'nın hat meşklerini hocası Mahmud Celâleddin'in meşk cüzdanında gören Mehmed Sâlim Ağa adlı bir kaftancı, bu hilyeyi Esmâ'ya yazdırmış, ancak küçük bir kızın bu kadar güzel yazabileceğine inanmadığı için tahkîk etdirip sonunda onun elinden çıkdığına kanâat getirmişdir. Bir hanımın böyle bir hilye yazmasından ibret duyulması için hattatlıkdan icâzet aldığı sırada ismine "İbret" ilâve edilerek bu hilye Sâlim Ağa tarafından Sultan III. Selim ve vâlidesi Mihrişah Sultan'a gönderilmişdir. Karşılığında Pâdişahdan 500 kuruş ve gümrükden sağ 40 akçe yevmiye ihsan edilip Esmâ İbret, hocası Mahmud Celâleddin Efendi'ye nikâhlanmışdır.
Resim 3: Esmâ İbret'in sülüs-nesih bir kıt'ası.
Bu hanım san'atkârımızın müzelerde ve husûsi koleksiyonlarda sülüs - nesih hattıyla yazdığı birkaç hilyesi mevcuddur. Bunlardan biri yukarıda zikredilen hilyenin aynı târihli bir benzeri olup Türk ve İslam Eserleri Müzesi, nr. 2763'de bulunmakdadır. Ancak her iki hilye de klasik biçimde yazılmış olmayıp, içinde esmâ-yı hüsnâ ve Hz. Peygamber'in isimleri bulunan iki servi ağacı sağ ve sol tarafına yerleşdirilmişdir (Resim 4). Esmâ İbret'in Suûdî Arabistan'ın başşehri Rıyad'daki Naifa el-Fayez'in koleksiyonunda 1223/1808 târihli bir mushafının olduğu da tesbît edilmişdir. Bugüne kadar celî sülüs hattına rastlanmayan Esmâ İbret, kadın hattatlar arasında ilk hatırlanacak olanıdır ve İbnülemin Mahmud Kemal İnal'ın (1871 – 1957) deyişiyle: "Kadıncağız merdâne yazmışdır".
Resim 4: Esmâ İbret'in muhakkak-sülüs-nesih bir hilyesi.
Yazısının ulaşdığı seviyeyi gösteren şöyle bir hâdise nakledilir: Yüksek mevkî' sâhibi bir zat, Ramazan ayının bir gününde Mahmud Celâleddin Efendi'den bir En'âm-ı Şerîf ister. Hazırda böyle bir eseri bulunmadığı için canı sıkılan Mahmud Celâleddin'in üzüntüsünü akşam eve geldiğinde fark eden hanımı Esmâ İbret, bunun sebebini öğrenince: "Ben sizin yazınızı taklîd ederek bir En'âm-ı Şerîf yazmışdım, ama istenilen derecede güzel ve san'atlı olmasa gerekdir" diyerek tevâzû ile En'âm'ı hocasına gösterir. Mahmud Celâleddin, hanımının nesih hattındaki mertebesine hayran olup bazı yerlerini tashih ederek kendi imzâsını koydukdan sonra En'âm-ı Şerîfi sipariş sâhibine ulaşdırır. Durumu da gizlemediği için hanımının bu başarısı takdir edilir.
Esmâ İbret'in ölüm târihi belli değildir. Eyüb Sultan civarındaki Şeyh Murad Dergâhı hazîresinde kocası Mahmud Celâleddin'in yanına defnedildiğine dâir bir rivayet mevcuddur.