Müslümanlar söz konusu olduğunda, batı dünyasının her türlü insan hakkını rafa kaldırdığını biliyoruz. Irak hapishanelerinde ve başka birçok yerde neler yaptılar, sayılamayacak kadar insanı nasıl buharlaştırdılar, vicdanlarda kayıtlıdır. İçlerinden çıkan istisnalar, kişisel çabalar, bireysel itirazlar sonucu zerre değiştirmiyor maalesef.
Örneği günümüze getirelim: Avrupa'nın birçok ülkesinde Kur'an-ı Kerim'i kameralar eşliğinde yakabilirsiniz fakat Filistin lehine, İsrail aleyhine gösteri düzenleyemezsiniz. Sadece bu misal bile hem batı dünyasının gerçek yüzünü ortaya koyuyor hem de bize şu hakikati söylüyor: Tartışmasız bir biçimde Hak ile Batılın mücadelesine şahitlik ediyoruz.
Batı, intikamcıdır. Hepimizin dâhil olduğu İslam tarihi bize hep bunu hatırlatmaktadır. Kendimizden anlatalım: Meşrutiyet'in ilanından sonra Adana Ermenileri, kargaşadan faydalanmak ve dış müdahaleyi hızlandırmak için Türk mahallelerine saldırı düzenler. Müslüman ahali haklı olarak galeyana gelir. Hadise çok büyür. (Nisan 1909) Batının baskısıyla Adana ve Osmaniye'de mahkemeler kurulur. Mahkeme heyetinde Ermeni üyeler de vardır ve sonuç tam bir adaletsizlik olur. Bahçe Müftüsü İsmail Hakkı Efendi dâhil birçok Müslüman asılarak idam edilir. Suçları sabit olan Ermeniler ise 'mecburen' affedilir. Fakat konumuz bu değil, şu: Mütarekeden sonra Fransızlar Adana ve civarını işgal ederler. (24 Aralık 1918) Hem işgali pekiştirmek hem güvenliği sağlamak için gönüllü Ermenilerden lejyonlar kurarlar. Devamını yazıp daha fazla üzülmeyelim. İşte o Fransa, bu Fransa'dır.
…
Gâvur kelimesinin sözlük manası, 'acıması olmayan' demektir. Acımasız. Merhametsiz. Yani bu kelime dinî olmaktan ziyade insanî bir ifadedir. Mutlaka biliyorsunuzdur, bizimle aynı ismi taşıyan birinin lakabı gâvur olabiliyor. Anne babasına kötü davranmıştır, canlılara merhamet etmemiştir, belalıdır vs.
İslam ümmeti ve Filistin milleti bir asırdır görülmemiş bir acımasızlığa, tahammül sınırını aşan bir gâvurluğa maruz kalmaktadır. Bugün İsrail terörüne hangi ülkeler destek veriyorsa, öncelikle ve özellikle onların eliyle.
Çocukları acımasızca katletmek ancak gâvurluk ve korkaklıkla açıklanabilir. Evet, batıl korkaktır. Bilekle ve cesaretle değil, bizim eksiğimiz olan teknikle ilerliyorlar.
…
Siyonistlerin Filistin topraklarında yaptığı mezalim, gâvurluğun geldiği son noktadır. Hiçbir gerekçe göstermeden istediğini katlediyor, dilediğini rehin alıp hapishaneye kapatıyor, evleri ve toprağı çalıyor, aleni bir şekilde etnik ve kültürel temizlik yapıyor; özetle bir milletin yüzlerce yıllık birikimi dünyanın gözü önünde ve malum devletlerin nezaretinde yağmalanıyor. Birikim kelimesine bir ilave yapalım: Sistemli bir şekilde çocukları ve gençleri katlediyorlar. Zürriyet, bir milletin en kıymetli birikimidir, varlığıdır.
Şu sıralar 'yetişmek' kelimesi üzerine düşünüyorum. Meğer bu kelimenin ne çok anlamı varmış. Babam bir keresinde, dört kızdan sonra dünyaya gelmiş olan bana çok güzel bakarak, "çocuklar yetişti" demişti. Oysa henüz on yaşındaydım. Yetişmek, hem büyümek hem koşarak yardıma gelmek anlamları taşıyor. İçimizden bir ferahlık ve niyet olarak geçen şudur: Türkiye büyüyor. İnşallah vakti zamanı geldiğinde Filistinli mazlumların yardımına yetişecektir.
İbrahim Tenekeci