Kısaca

Bolu'daki otel yangını, Narin cinayeti gibi, millî hafızamızda derin izler bıraktı. Yetmiş sekiz vatan evladı acı bir şekilde dünyaya veda etti. Yanarak hayatını kaybeden insanlar üzerinden siyaset yapmak, ahlaktan uzaklaşmaktır. Bu büyük felakette ihmali olan, kusuru bulunan her kimse, kimlerdense, bedelini tartışmasız bir biçimde ödemelidir.

İhmaller zinciri bir yerde kopar ve olmayacak şey olur. Yasal boşluklar, yetki karmaşası, yetersiz mevzuat; başka acılar yaşamamak adına, sorun neredeyse acilen giderilmelidir.

Artık yeni bir çağdayız. İnsanlık tarihinin on bin yılı + son çeyrek asır. Dijital bir dünyaya doğru gidiyoruz. Herkeste cep telefonu, her yerde güvenlik kamerası. Yaşanan hiçbir şey orada kalmıyor. Görüntüler, fotoğraflar, videolar önümüze geliyor. Hayatını kaybeden insanlar sayı olmaktan çıkıyor, birer hakikate, dokunaklı hikâyeye dönüşüyor. İşte, sosyal medya üzerinden yanan, binadan atlayan insanları seyrediyoruz. Haliyle, olayların tesiri, yankısı daha derin ve yüksek oluyor. Toplum hayatındaki tahribatı da öyle. Kahredici kayıpların karşılığında gerekli cezalar gelmezse, işin sonu adalet duygusunun zedelenmesine kadar varıyor.

Bolu faciasından sonra, Konya'da bir evin çökmesini canlı olarak izledik. Aklımız çöken binanın altında kaldı. Enkazda insanlar olduğu söylendi. Televizyonu açıp bekledik. Kurtarma çalışmalarını takip ettik. Saatlerin sonunda canlı insanlara ve cansız bedenlere ulaşıldı.

Kanallardan birinde hem kurtarma çalışmaları veriliyor hem de konu tartışılıyor. Programa katılan muhalif bir gazeteci, çöken binayı kastederek, "ben bunu demokrasi eksikliğine bağlıyorum" dedi. Bunu gerçekten söyledi. Ne yazık ki böyle kimselerle aynı ülkede yaşamak zorundayız.

Enkaz altında kalanların Suriyeli muhacirler olduğuna dair bilgiler gelirken, arama kurtarma gönüllüsü bir kardeşimizin sesini duyduk: "Milletimiz dua etsin." Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz aziz millet işte budur.

Bu yazıyı Miraç gecesinde kaleme alıyorum. Miraç, yükselmek demektir. İslamiyet ve insaniyette, inayet ve şahsiyette, adalet ve hakkaniyette yükselebilmek için hakikatin yanında durmamız şarttır. Yanlışı yok sayamaz, kabahati olanı savunamayız. Düzgün ve dürüst insanların tutumu bellidir.

Bolu faciasına tekrar dönecek olursak. Bu korkunç olayın tesiri o kadar yakıcı ve yıkıcı oldu ki, birçok insan cümle dahi kuramadı. Yerel yöneticiler, ilgili bürokratlar, resmi görevliler, devleti temsil edenler; konuyla alakalı herkesin evvela aynaya bakması gerekiyor. Cesaret ve samimiyetle. Öylesine değil, sahiden. En azından, buradan başlanabilir.

İbrahim Tenekeci

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci Diğer Yazıları