Geçen hafta sonu Nuri Pakdil ile geçti. Kimilerine göre Nuri Pakdil yaşadığı çağa damgasını vuran bir düşünce adamı, bir şair kimilerine göre ise değil. Hakkında olumlu-olumsuz o kadar çok şey söylendi ki hiç tanımayanların ve okumayanların kafası karışabilir. Dile getirdiği düşüncelerin şairliğini geri plana attıracak kadar kuvvetli olduğu kesin. Şiir kitapları kısa şiirlerden oluştuğu için eleştirilir zaman zaman ve şairliği tartışılır. Ama herkesin beğeneceği ve terennüm edeceği bir dizesinin olması Koca Ragıp Paşa'nın dediği gibi;
Eger maksûd eserse mısra-ı berceste kâfidir
onun şairliğine işaret eder. Onun duayı bir madalyaya, bir rozete benzettiği şu dizesi ona şair demek için yetmez mi:
Bir dua düşse de alıp göğsüme taksam
Eylemci derviş
Ama kimsenin itiraz edemeyeceği özelliği onun eylemci ve devrimci oluşu. Onun eylemi Batı'ya ve onun dayattığı değerlere karşı. Eylem onu var eden olgu. O;
Eylem yapıyorum öyleyse varım
Servetim ve mirasım eylemdir
diyen bir isyankar derviş. İsyanını kelimelerle gösteren, herkesin mırıldanacağı ve kendine yakın bulacağı bir dizesi bulunan bir şair.
Nuri Pakdil için yazı bir eylem ve isyan biçimi. "Kuşkusuz en etkili ve evrensel silah kelimedir" diyen birine göre kalem onun için en büyük silah, kelimeler ise mermi.
Bu kitabı da namluya sürün
Diyen biri için yazmak aslında savunmak, ayakta kalmak, kaybolmamak için verilen mücadele. Zahidane bir hayat süren Pakdil bir tarafı ile mülayim ve mahviyetkar, diğer yönüyle de ele avuca sığmaz bir küheylan.
Ey acılara yarışan Küheylan
Kalemdir eyerinde dimdik duran.
Hedefe ulaşmak isteyen ve acılarla yarışan küheylanın, Müslüman gencin ihtiyacı olan ve yoldaki yardımcısı kalemi.
Müslüman olmak yazmasının nedeni
O Müslüman bir şair-yazar olduğunu her dizesinde haykırarak söyler. İslam onun her kelimesine sinmiştir. Onun şiirini anlamak için İslam'ı, tarihini, kültürünü, Kuran'ı, Hz. Peygamber'i ve meşhur kahramanları bilmek gerekiyor. Aksi takdirde benzetmelerini ve telmihlerini anlamak güç. Mesela Osmanlı Simitçiler Kasidesi kitabının önsöz yerine yazdığı şu iki dize Duha Suresi'nin ilk iki ayetidir.
Aydınlık sabahı düşün.
Ve durgun karanlık geceyi.
Onun şiirlerinde kutsal belde Mekke, Medine ve Kudüs'tür.
Sözcüğün uzun kavlinden.
Bütün yönler silme Mekke.
Bütün yönlerin Mekke olması kıble olmasına işaret. Her nerede olursak olalım yönümüzü Mekke'ye döneriz. 'Silme' gibi sıradan bir kelimeyi Mekke'den önce zikrederek değerli ve anlamlı kılıyor. Üstteki dizede ise aynı anlamda iki kelime var: Sözcük ve kavil. Kavil'in söz yanında anlaşma ve düşünce anlamları da var. Uzun kavil, uzun uzun konuşma, uzun süren ahitleşme ve düşünceleri akla getiriyor. Kim ne düşünürse düşünsün ne söylerse söylesin sonu hep Mekke'ye, yani onun sahibine, Allah'a çıkıyor demenin bir başka yolu olsa gerek.
Kudüs şairi
Onun en çok dile getirilen ve alıntılanan sözleri Kudüs ile ilgili söyledikleri.
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü be kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin"
Onun Kudüs sevgisi İsrail karşıtlığı ve Filistin taraftarlığı, günsel siyaset ve politika ile sınırlı değil. Onun için Kudüs Müslümanlar için çok anlamlı ve mukaddes bir yer. Ona göre Dünya'da iki başkent var. Biri seküler dünyanın yani dinin olmadığı dünyanın başkenti Atina, diğeri bütün insanlığı kucaklayan peygamberlerin bir şekilde ilişkili olduğu ve kutsal kültürün başkenti Kudüs. Atina savaş tanrılarının mekanı, Kudüs ise huzur ve selamı yayanların şehri. İnsanların yönünü Atina'dan Kudüs'e çevirtmek, Kudüs'ü savunmak savaş karşısında, barışı ve huzuru savunmak demek. O bu savaşta bir şair olarak, Atina'nın burçlarına Kudüs'ün bayrağını çekmeye çalışan bir nefer. Bunun için de ihtiyaç duyulan şey çifte yürek;
Kutsal inadı olanlar gerekli
bir kalbi daha olanlar gerekli
Bu işin de hiç kolay olmadığının ve sorumluluğunun farkındadır:
Kim bıraktı uçurumu bu kadar yanıma?
Bir eylem olarak Namaz
Bir ibadeti onun gibi anlayıp anlatan çok kimse yoktur herhalde. Namaza yüklediği şu anlamlara bir bakar mısınız?
"Yine bir namaz kurtuluşunu çağıralım. Dostumuz namazı, takımımızın başına geçirelim. Ben bir adım geriye çekiliyorum, kalemimizi namazın ilkelerine göre açtık. Sayın başkan namaz, ebedi saygı sana! Namaz, ülkenin potansiyelidir. Mutlak potansiyelidir. Geçmişin tarih kitabı, geleceğin eylem göstergesi, günümüzün temel yasası. Tüm akar suların, altın yüreği toplanır bir barajda. Suyun cemaat halinde namaz kıldığını gördüm. Namaz kadar her gün yenilenen başka ne vardır? Biz namaz devletinin üyeleri olunca sınır taşlarını birer birer eritiriz. Sabır namazın akrabasıdır."
Namazı, dostumuz, takımın başına geçen bir kaptan, başkan namaz, eylem, ülkenin potansiyeli, tarih kitabı, eylem göstergesi, temel yasa, baraja, devlete benzeten kaç kişi tanıyorsunuz?
Ya suyun cemaat halinde namaz kılması! Her gün yenilenen namaz mı, yoksa namazla birlikte kılan mı? Namazın birçok tanımı yapılır ama ya sabrın akrabası olmasına ne demeli!
Sadece bu paragraf üzerinden namaz, namaz üzerinden Müslüman ve Müslüman üzerinden de bir sistem ve düzen anlatılabilir.
Hz. İnsan
Onun derdi insanladır. Çünkü onun görevi budur.
İnsan! Seni savunuyorum; sana karşı!"
Ama bu işin çok kolay olmadığının da farkındadır.
"insana ulaşmak çok sarp yollardan geçmekle olasıdır ancak
çetin bir ceviz insan,
kır;
bir kabuk daha...
onu da kır;
çok derinlerde insanın bilmecesi."
İnsan denen meçhulü çözmenin yolu ise sevgi. Şu sözlerine kim karşı çıkabilir veya tersini söyleyebilir:
Sevmek fiilini her zamanda çekmeli insan
Bunun için yapılacak iş de basit aslında. İnsanı kalbinden tutmak:
" İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün nasıl kayıp gidecek elinizden!
Kaygan, yabancı madde dolu bir şey olup çıkacak sonunda.
Çünkü kalp her şeyden önce gelir ve
Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü.
Belki de bugün en çok ihtiyacımız olan şey kalbi bozulmamış insanlar bulmak ve kalbimizi onların ellerine teslim etmek. Dört bir yanımız uçurumlarla çevrili şu dünyada ancak bu şekilde emin olabiliriz çünkü.
Kalbi bozulmamışlara ve kalpten tutanlara aşk u niyaz edelim.