YÖK, birkaç gün önce 2020 yılında yapacağı iddialı projelerinden önemli bulduklarını kamuoyuyla paylaştı. Bunların bir kısmı üniversiteleri iyileştirme çabaları ve ihtiyaç duyulan eksiklikleri tamamlamakla ilgili, bir kısmı uluslararasılaşma ile ilgili, bir kısmı da ve dijitalleşme çalışmaları ile ilgili ve hepsi de önemli konular.
Bu haberin ertesi gün bir haber daha çıktı. Habere göre Cumhurbaşkanımız partisinde riskli karar almaktan çekinenlerle yollarını ayıracağını söylemiş. Bu iki haber istense ancak bu şekilde peş peşe getirilebilirdi. Güzel bir tevafuk olmuş. Çünkü YÖK'ün öncelediği alanlarda belirlenen hedeflere ulaşmak için yöneticilerin zaman zaman riskli kararlar alması ve bazen de tercihlerde bulunması gerekiyor.
Buraya kadar her şey normal, olması gerektiği gibi. Ancak normal olmayan bir şey benim duyduğum bir başka haber oldu. Hem Cumhurbaşkanı'nın hem YÖK'ün arzusu hilafına, bir üniversitede eskiden yöneticilik yapmış birine riskli kararlar almak suçuyla ceza verildiğini öğrenince elimde olmadan acı acı gülümsedim. Bu gülümseme içine düştüğümüz duruma dair ümitsizliği ifade ediyordu. YÖK ne kadar gayret ederse etsin, söylediklerinin ve yaptıklarının hilafına, çalışkan ve üretken idarecilere riskli karar aldığı için ceza veren yöneticilerle işinin zor olduğunu düşündüm. "Allah'tan ümidinizi kesmeyin "ayet-i kerimesini hatırlayınca ümidimi hepten kaybetmedim.
YÖK'ün 2020'de öncelik verdiği işleri okuyunca neden ümitsizliğe kapıldığımı izah edeyim. Ümitsizliğe kapıldım, çünkü;
- Yaptıkları ilk işin kendilerinden önceki yöneticileri hırsız ve dolandırıcı imiş gibi soruşturmak ve ceza vermek için olmadık şaklabanlıklar yapanlarla,
- Öğrenci dosyalarını ve sınav kağıtlarını daha iyi ve uzun süre muhafaza edebilmek için dijital ortama aktarma kararı alan yöneticilerine soruşturma açanlarla,
- Üniversitesinin cari giderlerini döner sermaye gelirleri ile karşılamaya çalışan rektörlerin yanında adeta neden döner sermayeye gelir getirdin diye soruşturma açanlarla,
- YÖK doktoralı öğrenci sayısını 5000 çıkarmaya çalışırken doktora eğitimini iyice lisans seviyesine düşüren ve Bologna kriterlerini hiçe sayanlarla,
- Hayatında bölüm başkanlığı bile yapmamış, tecrübesiz, bilgisiz, ahlaken sorunlu ve insani ilişkileri çok zayıf kişileri sırf kendisine yakın diye yardımcı ve yönetici atayanlarla,
- Üniversitenin nasıl bir kurum olduğunun farkında olmayan, üniversiteyi üniversite yapan değerlerden uzak bir şekilde bir tapu dairesi müdürü veya Ankara'da bir daire başkanı gibi yönetenlerle,
- Bir başka bölümden ders almak isteyen öğrencilere bin dereden su getirenlerle,
- Değil üniversitede sosyal bilimler ders havuzu oluşturmak, fakültelerde bile seçmeli ders havuzu oluşturamayanlarla,
- YÖK ortak dersi olup tüm öğrencilerin alması gereken başlangıç düzeyinde genel bilgilerin verildiği dersleri uzmanlarının yetiştirildiği bölümlerde neden verilmediğini dert edinip Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne Türk Dili, İngilizce Öğretmenliği bölümüne İngilizce ve Tarih bölümüne İnkılap Tarihi dersi neden yok diye sarıp koydurmaya çalışanlarla,
- Alanında yetkin ve uluslararası tanınan birçok öğretim üyesine sahip olduğu halde onlardan yararlanamayanlarla,
- Yabancı öğrenci kontenjanının yüzde onunu bile dolduramayanlarla,
- Göreve gelir gelmez Amerika'yı yeniden keşfettiğini sanıp her şeyi yeni baştan yapmaya ve kurmaya kalkışanlarla,
Vefâ ummam bu dünya derd-i bi-payân imiş bildim
- Sözünü doğrulamak ister gibi bir zamanlar birlikte çalıştıkları arkadaşlarına soruşturma açanlarla,
- Hem kendilerini hem de yapacak yığınla işi gücü olan adamları gereksiz yere haftalarca meşgul eden ve kimseye faydası olmayan netice alınmayacak soruşturmalarla meşgul edenlerle,
- Şair Nâbî'yi haklı çıkarırcasına;
Buz üstünde durur hep şimdi bünyân-ı sadâkatler
- Ellerine fırsat geçer geçmez arkadaşlarına iftiralar atanlarla,
- Kendi menfaatleri dışında başka bir şey düşünmeyenlerle YÖK'ün hedeflerine ulaşması mümkün değildir.
Bir tarafta üniversitelerin çok çalışmasını, gerekirse riskli karar almasını isteyen Cumhurbaşkanı ve YÖK, öte yanda hiçbir şey yapmadıkları gibi yapanlara da engel olup cezalandıranların başarılı yöneticiler kabul edildiği ve el üstünde tutulduğu kimi üniversiteler!
Şairin şu mısraında;
Yıkar bir günde neccâr ettiğin bünyâdı bir yılda
Veciz bir şekilde ifade ettiği gibi öncekilerin yıllarca çalışarak bir noktaya getirdikleri işleri iptal ederek bir günde sıfırlayan ve yenisini yapmaya sürelerinin ve zekalarının yetmeyeceği aklı evveller.
Şimdi tekrar cumhurbaşkanımıza atfedilen sözü bir kez daha hatırlayalım ve soralım: YÖK'ün öncelediği konularda hiçbir iş yapmadan başarılı olmak mümkün müdür? Her işin kendine göre riski yok mudur? Riski olmayan bir karar var mıdır? Riskli karar alamayan ve alanlar hakkında soruşturma açan bir yönetici YÖK'ün koyduğu hedeflere ulaşabilir mi? Beni ümitsizliğe ise düşürmeyen böyle yöneticilerin sayısının çok az olması.