Okuyanların hatırlayacağı üzere geçen haftaki yazıda Alevilikte namaz meselesine kısa bir yazı ile yazılamayacak genişlikte olması, karşılaşma ihtimalimin kuvvetli olduğu hakaretlerden çekinmem ve dede oldukları bilinen ve konu ile ilgili araştırmaları olan Alevileri bile suçlayanların bir sünninin yazdıklarına itibar etmeyeceklerini bilmemden dolayı girmeyeceğimi söylemiştim.
Birkaç arkadaşımın ısrarla yaz demesi üzerine bu satırları yazmaya cüret ettim. Ama Alevilerden önce Bektaşilikte namaz meselesine değineceğim.
Bektaşiliğin pîri Hacı Bektaş Velî'nin Kadıncık Ana ve İdris'le karşılaşmasının anlatıldığı menkıbede Kadıncık Ana ve İdris Hacı Bektaş'ı geceleyin namaz kılarken görürler. Bu olayın nakledilmesinden sonra abdest ve namaz ile ilgili birçok olay zikredilir.
Hacı Bektaş Veli'ye ait olduğu söylenen Ali Behcet Efendi'nin [ö. 1935] dedesinden kalan bir yazma mecmûadan istinsah ederek Sadık Vicdani'ye verdiği risalede vasıyette ise namaz şu şekilde geçer:
Vasiyyet-i eş-Şeyh el-hac Hacı Bektaş-ı Velî
Kul Çalab'a kırk makamda erer ve dost olur.
Onu şerîatde: İmân, ilim, namaz, kesb-i helâl, nikâh, hayz ve nifâs hâlini harâm eylemek, sünnet ve cemaât, libâs-ı tâhir, [şefkat], emri bi'l-ma'rûf neyhi ani'l-münker.
Onu tarîkatde: Tevbe der yed-i mürşid, mürîd, tâc, mücâhede, hidmet, havf, ümmîd, hırka, sahib-i nasîhat mürîd olmak, aşk.
Onu mârifetde: Edeb, haşyet, perhîz, sabr, hayâ, sehâ, hilm, sekinet, ma'rifet, kendiyi bilmek.
Onu hakîkatde: Turâb olmak, yetmiş iki milleti ta'yîb etmemek, elden gelen hayrı men etmemek, dünyada olanlar onun ise almak, vahdet, muhabbet, seyr, sırr, münâcât, müşâhede.
Ahmet Taşgın Hoca'nın yayınladığı Bisâtî'nin Şeyh Safi Buyruğu'nda bu kırk makam izah edilir. İlk makam şeriat makamıdır ve şeriat oda yani ateşe bağlıdır. Çünkü insan bu makamda yanar ve pişer. Avam için olan bu makamın ilk şartı beş vakit namaz kılmaktır.
Babü's-sânî: Ve ekîmü's-salâte
Kale'l-lahü Teala "Ve ekîmü's-selâte" demesinin manası budur ki yani beş vakit namazı kılasız vaktiyle ve her vaktin arasına zikr-i tesbih ve şükürle meşgul olasız.
Mehmet Yaman'ın yayınladığı Erdebilli Şeyh Safi Buyruğu'nda da evliyaya dost olmanın şartları arasında namaz ve niyaz da zikredilir. Hayvanlardan daha aşağı olanların namaz kılmayıp zekat vermeyenler olduğunu söylemesi namazın Bektaşilikteki yerini gösterir.
19. asrın ortalarında Arız Baba Dergahı'nda icra edilen Seyyid Ali Sultan Erkanı'nda beyat ve tarikat telkin merasiminda okunan gülbangın sonlarında da namaz geçer:
Allah, Allah. Âl-i âbâ emrine inkiyâd eden dervişân, aşıkân, muhibbân, sâdıkân, dünyâ ve ahretde memnûn ve mesrûr ola. Hânedân-ı fakr u fenâdan geçe, merdân-ı ehl-i imân, Bektaşiyân, halifegân, babayân, ârifân, rahimehümü'l-lah teâlâ ve tekaddese'l-a'lâ hazerâtının ervâh-ı tayyibeleri şâd u handân ola.
Erkânları tamâm, meydanları ber-kıyâm, muhibler şâd-kâm ola. Namazlarımız, niyâzlarımız, ikrârlarımız, hâss-ı makbûl ve pesendîde-i bârgâh-ı Zü'l-celâl ola.
Seyyid-i kâinât, sırr-ı Mürtezâ Ali, dem-i devrân Hazret-i Hünkâr Hacı Bektaş Velî, gerçekler keremine, Seyyid Ali Sultan demine, hû.
Geç dönem araştırmacılardan Necip Asım'ın kütüphanesinde bulunan Bektaşi İlmihali'nde de namaz ve abdest ile ilgili bahisler yer alıyor. Bedri Noyan Dedebaba'nın listesini verdiği silsilede yer alan dedegânın büyük bir kısmının önünde seyyid veya el-hac ünvanın yazılı olması da ayrıca anlamlı.
Karyağdı Bektaşi Dergahı mensuplarından Hafız Nuri Baba'nın Eyyüp Camii'nde çok kereler namaz kıldırdığı rivayet edilir. Nuri Baba bir mahalle camii imamı olup meşhur Mehmet Ali Hilmi Dedebaba'nın babasıdır.
Bektaşilerin beş büyük ozanından biri olan Pir Sultan Abdal da bir şiirinde namaz kılmaktan bahseder:
Pir Sultan Abdal'ım ölürüm deme
Kıl beş vakit namaz kazaya koma
Sakın bu dünyada kalırım deme
Tenin teneşirde özün saldadır
Bir başka şiirinden:
Pir Sultan Abdal'ım sözüm âlâdır
Terk-i salâtsızlar başa beladır
Yarın Hak divanında yüzü karadır
Musahipsiz kişinin hali nic'olur
Bektaşi Tercümannameleri başlıklı bir risalede Ziyaretname isimli kitabın okunma adabından bahsedilirken sabah namazı vaktinden önce uyanmaktan bahsedilir:
Şehr-i Ziyaret-Name
Bu ziyaret-nameyi, şehr-i Muharremi'l-Harfun'ın onuncu günü sabah namazı vakti gün doğmadan yüz on kere okuyalar.
Fatih Köksal'in neşrettiği bir Bektaşi Fütüvvetnamesi'nde ise icazet verilecek şakirt bahsinde şunlar söylenir:
Evvel dizi üzre dayana bunı okuya. İkinci Allah'ı bir bile rasÿlü hak bile, beş vakit namazını kazaya koymaya. Üçüncü hacca varmak. Dördüncü zekat virmek. Beşinci girdiler (?) Hak katında olmasın benlik bendini yırtasın kimseyi /74a/ görme görürsen eteginle örtesin. Komadığın yirden nesne kaldırma ve göñliñ kıll [u] gışdan pak eyle. Her yirde Hakk'ı hazır ve nazır gör.
Ahmet Resmî ise Bektaşiler redifli kasidesine şöyle başlar.
Tâ ezelden ehl-i îmân oldular Bektâşiler
Emr-i Hakk'a imtisâl gösterdiler Bektâşiler
Bu bahisle ilgili birçok örnek daha verilebilir. Ama sanırım bu kadar örnek ezelden beri iman ehli olduğunu ve Hakk'ın emirlerine boyun eğdiklerini söyleyen Bektaşiler için namazın ne anlama geldiğini göstermek açısından kafi olacak.
Bütün bu referanslardan sonra Bektaşiler namaz kılmazlar ve bilmezler demek pek mümkün olmasa gerek. Çünkü namaz kılmasını bilmeyen Bektaşi olamaz. Çünkü Bektaşiliğe kabul edilme esnasında tertib edilen beyat ve telkin-i tarikat esnasında iki rekat namaz kılma şartı var. Ancak Bektaşilerin namazlarını düzenli kıldıklarını söylemek de pek mümkün değil. Tarik-i nazenîn olarak tanımlanan Bektaşilerin biraz nazlı oldukları ve yaradana karşı naz yaptıkları erbabınca malumdur ve onların bu nazlı halleri fıkralara konu olmuştur.
Bektaşiler Sünniler arasında Hz. Ali muhabbeti ve aşkı en fazla olan tarikat olduğu için ibadetlerini bir zahit gibi değil bir aşık gibi ifa ederler ve onların bu aşkı zaman zaman aşırılığa kaçsa da hem toplumda hem de ulema arasında hoş görülür ve itikad ve ibadet esasları karşısında genellikle kayıtsız bir tutum içerisinde olsalar da İslam dairesi içinde kabul edilir.
Bektaşiler Müslümanların neşeli ve muhabbetli yüzüdür. Bir yerde zahitler varsa rindler de olmalıdır. Bektaşiler de bizim rindlerimizdir.