Geçtiğimiz günlerde YÖK sayfasında medyada yeterince tartışılmayan ve gündeme gelmeyen bir haber yayınlandı. Haberde verilen bilgiye göre, Sakarya Üniversitesi tarafından yerli imkânlarla geliştirilen ve TÜBİTAK-1001 projesi kapsamında desteklenen "Uzaktan Öğretim Platformu (UÖP)" üniversiteler arasında imzalanan bir protokole ile yeterli teknik personel, donanım ve tecrübesi olmayan 15 üniversitenin 2020-2021 eğitim-öğretim yılındaki uzaktan öğretim faaliyetlerinde hizmetine sunuluyor.
Platformda neler var?
ULAKBİM tarafından sağlanan sunucular üzerine kurulacak olan Uzaktan Öğretim Platformu kabaca 5 ana modülden oluşuyor. Bu modüller:
1. Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS) Modülü: Haftalık sanal ders programlarının oluşturulmasını, uzaktan yürütülen eğitim faaliyetlerinin organize edilmesini ve yürütülmesini sağlayacak.
2. Sanal Sınıf Modülü: Sanal sınıfların video dağıtımı için açık kaynak yazılımlardan yararlanılarak oluşturulacak.
3. Duyuru Modülü: Oluşturulan sanal sınıflara kayıtlı tüm öğrencilere duyurular yapılacak.
4. Çevrimiçi Sınav Modülü: Sistem üzerinden çevrimiçi sınavların organize edilecek.
5. Raporlama Modülü: Öğrenci devamı, akademisyen/sanal ders yürütülme sayıları gibi raporlar hazırlanacak.
İmzalanan protokol ve platform benim için çok önemli ve çok büyük anlam ifade ediyor. Müsaadenizle bunları sırasıyla yazayım.
Üniversite: Benim için üniversite önce kendi sonra da ülke sorunlarına çözüm üretebilen kurumlardır. Uzmanı ve imkanı olduğu halde kendi ihtiyacını çözemeyen üniversiteye üniversite denmez. Bu açıdan kendi ihtiyacını karşıladıkları için çok önemli buluyorum.
Ekonomik neden: Salgından önce başlayan ve salgınla birlikte iyice eğitim hayatının içine giren uzaktan öğretim malum yazılım programları üzerinden yapılıyor ve bu yazılımlara üniversitelerimiz her yıl milyonlarca dolar ödüyorlar. Eğer zamanında biz de bu yazılımları üretmezsek hem yarışta geride kalacağız, hem de bütçelerin büyük bir kısmı bu programlara gidecek. Bu platform milyonlarca doların ülkemizde kalacağı gibi zaman içinde ihraç ederek gelir elde edebileceğimiz bir alan olacak.
Ulusal güvenlik: Başkalarının yazılımını kullanmak her şeyimizi teslim etmek anlamına geliyor. Bilginin en büyük güç olduğu günümüzde stratejik bilgilerin paylaşılmasının önüne geçilecek.
Yetişmiş personel: Bu konuda yapılan çalışmalar personelin uzmanlaşmasını ve artmasını sağlayacak.
Eğitim: Verilen eğitimin niteliğini artıracak çalışmalar yapılabilecek ve yaygınlaşarak ortak ulusal uzaktan eğitim portalları ile bilgi ve tecrübe paylaşılabilecek.
Protokol kolay imzalanmadı
Yukarıda basit bir haber olarak verilen gelişme aslında o kadar basit ve kolay gerçekleşmedi. Arkasında Sakarya Üniversitesi'nde yüzlerce kişinin onlarca yıldan beri süren gayreti var. Bu platformun altında her şeyden önce bu gayret ve biriktirilen tecrübe yatıyor.
Tecrübe derken meselenin iki boyutu var. İlki bu konuyu dert edinip geliştiren araştırmacıların olması. İkincisi bu araştırmacılara imkan verilmesi ve alan açılması. Sakarya Üniversitesi tecrübesinin başarısı böyle bir gelenek oluşturmasından geliyor.
Ne istediğini ve yaptığını bilen yöneticiler
Bu platform bir yöneticinin akıl etmesi ve desteklemesi ile sistemi zaman içinde bir koza gibi örmesi sayesinde buralara geldi. Burada ülkemizde görmeye alışık olmadığımız bir durum var. Sakarya Üniversitesi'nde her gelen yönetici kendisinden öncekinin kurduğu sistemi yıkmadan bir adım daha ileri götürmeye çalıştığı anlaşılıyor. Prof. Dr. Mehmet Durman ve Prof. Dr. Muzaffer Elmas'ın yaptıkları Prof. Dr. Fatih Savaşan tarafından bir adım daha ileri götürülmüş. Bu da bize gelişim için istikrarın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Dertli araştırmacılar
Başarının en önemli aktörlerinden biri meseleyi kendi derdi gibi görüp üreten araştırmacılar ve hocalar. Sakarya Üniversitesi'nin iki değerli hocası yazılımcı Prof. Dr. Ahmet Özmen ile eğitimci Prof. Dr. Barış Horzum'un bir araya gelerek çalışmaları bu işlerde takım olmanın önemini gösteriyor.
Tubitak'ın desteği
Üçüncü basamakta Tubitak gibi kuruluşların kendi ilgi alanlarına giren projeleri desteklemeleri geliyor. Tubitak'ın desteği olmasa da üniversite bu platformu kurabilirdi ama sadece yerel ölçekte kalırdı. Tubitak'ın desteği hem projeyi büyüttü hem de ülke çapında yaygınlaşmasını sağladı.
YÖK'Ün koordinatörlüğü
YÖK'ün burada bana göre takdir edilecek iki önemli müdahelesi oldu. İlki böyle bir çalışmadan haberdar olması, üniversiteleri ilgilendiren projeleri takip ediyor olması. İkincisi değerli ve önemli bulduğu bu projeye sahip çıkarak diğer üniversiteleri sistemin içine katması. YÖK'Ün bu desteği ve koordinasyonu olmasa on beş üniversitenin bir araya gelmesi kolay olmazdı.
Benim bu proje ve platform ile ilgili iki önerim olacak. İlki proje sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu üniversiteleri desteklenmiş. İstanbul'daki kimi devlet üniversiteleri ile isteyen vakıf üniversiteleri de bu platforma dahil edilmeli.
İkinci önerim ise proje içine YÖKAK'tan bir uzman alınarak sistemi kalite süreçleri bakımından da izlenebilir hale getirilmesi.
Beni heyecanlandıran bu projeyi hazırlayan Prof. Dr. Ahmet Özmen ve Prof. Dr. Barış Horzum'u ve çalışma arkadaşlarını, bu arkadaşlarımızı destekleyen rektör Prof. Dr. Fatih Savaşan'ı, projeyi destekleyen TUBİTAK'ı ve bu güzel projeyi sahiplenerek yaygınlaşmasını sağlayan YÖK'ü ve onun değerli başkanını tebrik ediyorum.