İdari personelin sıkıntıları nedense üniversiteler ile ilgili tartışmalarda pek gündeme gelmez. Ancak gündeme gelmemesi, konunun önemsiz olmasından değil, idari personelin sesinin çıkaracak gücünün olmamasından kaynaklanıyor gibidir.
Sorunun gördüğüm ve anladığım kadarı ile birkaç boyutu var. Sırasıyla arz edeyim.
İlk sorun idari personel arasında yönetici atama sistemi. Sorunun başlangıcı ise genel sekreterlerin akademisyenler arasından atanması ile başladı. Nedense son yıllarda üniversite genel sekreterleri akademisyenler arasından atanır oldu. Genel sekreterin bir akademisyen olmasının kanaatimce birçok sakıncası var. İlki, üniversitede bir idari personelin yükselebileceği en üst makam olan genel sekreterliğin kapatılmış olmasıdır. O makamın idari personel için kapatılması demek geriye doğru en az beş makamın daha kapatılması demek. Bu da özellikle büyük ve eski üniversitelerde idari personelin terfilerinin büyük ölçüde engellenmesi anlamına gelir. Genel sekreteri öğretim üyesi arasından doğurduğu sıkıntılardan biri bu.
Bir diğer sıkıntı, atanan gelen sekreterin içinden gelmediği idari personeli tanımaması, dolayısıyla iş yaptırmak konusunda zafiyet göstermesi ve diğer terfilerde doğru kararlar verememesi. Yıllarca birlikte çalışan bir idari personel arkadaşlarının kapasitesini ve ahlakını bilir ve ona göre değerlendirir iken akademisyen genel sekreter farklı saiklerle karar verebiliyor. Hiç şüphesiz genel sekreter için de karar aşamasında farklı saiklerin devreye girmesi mümkün ancak kendisi bileğinin hakkıyla gelmiş bir genel sekreter, yıllarını birlikte geçirdiği arkadaşlarına karşı aleni haksızlık yapması, en azından ehil olmayan beceriksiz birini bir göreve getirme ihtimali bir akademisyene göre daha düşük olduğunu düşünüyorum.
Akademisyen genel sekreter ile ilgili bir diğer sıkıntı rektörle birlikte değişmesidir. Bu durum her rektör değişiminde benzer süreçlerin yeniden yaşanması ve kurum içi hiyerarşik düzenin bozulması anlamına gelir. Düzenin bozulması ve gereksiz hasımlıklar ve düşmanlıkların ortaya çıkması yapması gereken onca işi olan idari personelin enerjisini gereksiz tartışma ve mücadeleler ile geçirmesine neden olmakta. Oysa rektör kim olursa olsun idari personelin etkilenmemesi ve kendi işine bakması ideal olanıdır.
Bir diğer sıkıntı tecrübeli idareci yetişmesinin engellenmesidir. Memur olarak başlayan bir personelin zaman içinde niteliğini geliştirerek, şef, enstitü veya fakülte sekreteri, şube müdürü, daire başkanı olarak çalıştıktan sonra genel sekreter olması ve sistemin bu şekilde devam etmesi üniversitenin işlerinin aksamadan yürümesini sağlayacak iken zincirin halkalarının yerini değiştirmek veya araya dışarıdan farklı bir halka sokmak üniversiteye büyük zarar vermekte.
Genel sekreterin akademisyen olması dışında idari personelin başka sıkıntıları da var. Biri üniversitenin içinde o işi yapacak birileri varken yöneticilerin tamamen hatır-gönül veya bir başka vesile ile farklı kurumlardan personel getirip idareci yapmasıdır. Bu durum üniversitedeki idari personelin motivasyonunu düşürdüğü gibi üniversiteye aidiyet ve sahiplenme duygusunu da aşındırmakta. Daire başkanı olmayı bekleyen ve hak eden bir şube müdürünün üstüne, üniversiteyi bilmeyen dışarıdan bir başkasını getirdiğinizde o şube müdüründen verim alabileceğinizi düşünüyor musunuz? Üniversitelerin idari kadrolarının ihtiyaç olmadığı halde dışarıdan personel getirmek idari personel için ciddi bir sorun olarak karşımızda durmakta.
Kurum içinde idari personelin terfilerinde de keyfilik olması, tecrübe ve liyakat dışında sosyal ilişkilerin devreye girmesi bir diğer sorun. Özellikle sekreterlik kadrolarının dağıtılması ve personelin maaşını aldığı kadroda çalışmaması, bunun da meşru ve doğal olarak kabul edilmesi kanaatimce en yaygın sıkıntı.
Kütüphane Dokümantasyon, Strateji, Yapı İşleri gibi özel ihtisas isteyen görevlere, uzmanlık alanı olmayanların atanması, her rektör değişiminde bu kadroların da değişmesi üniversiteleri olumsuz yönde etkilemekte. Bir rektör değişince tepeden tırnağa idari kadroların neden değiştiğini hiçbir zaman anlayabilmiş değilim.
Bunları söylerken rektörlük hiç tasarrufta bulunmasın veya bir başka kurumdan personel alınmasın, iddiasında değilim. Doğal seyri içinde ve ihtiyaçlar gözetilerek yapılan görevlendirmelere söyleyecek sözümüz yok. Sözümüz, görevden ayrılmadan on beş gün önce idari makamlara atamalar yapanlar, göreve gelir gelmez diyet borcu öder gibi idari kadroların birilerine peşkeş çekilmesinedir.
Üniversiteler kendine has yapısı ve kültürü olan diğerlerinden farklı kurumlardır. Bir tarafta akademisyenler, diğer tarafta öğrencilere alışmak ve tanımak zaman ister ve o zamanı doldurmadan yönetici atanması birçok sorun doğurur.
İyi bir üniversite olmak için sadece akademik personelin iyi olması yetmez. İdari personel de en az onlar kadar iyi olmalıdır. Bunun yolu ise üniversite idari personelinin doğal terfi sistemine müdahale etmemekten geçer.
İsmail Güleç