Benim ve benden önceki nesiller ile sonraki birkaç kuşağın ilk dizesini duyar duymaz devamını hemen terennüm edebileceği güzel bir şiir var:
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Faruk Nafiz Çamlıbel'in memleket edebiyatının muhteşem örneklerinden biri olan Han Duvarları isimli bu şiirin içinde 6+5=11'li hece ölçüsüyle yazılan ve üç dörtlükten oluşan çok dokunaklı bir koşma yer alır.
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben
Şairinin ve mahlasının kim olduğunu öğrendiğimiz üçüncü dörtlüğün ikinci dizesinde geçen 'harem' kelimesi birçok kitapta ve internet sitelerinde 'haram' şeklinde geçmekte. Ancak gerek Faruk Kadri Timurtaş'ın hazırladığı Osmanlıca ders kitabında gerekse MEB'in yayınladığı nüshada (İstanbul 1969) kelime harem olarak geçer.
Kelimenin imlası ﺣﺮﻡ şeklinde ve haram bir elif fazla, ﻡ¯ ﺣﺮşeklinde yazılır. Dörtlüğün kafiyesini oluşturan kelimelere de baktığımızda (Kerem, harem, verem) tartışmaya mahal olmayacak şekilde kelimenin 'harem' olduğu çok açıktır. Peki durum bu kadar açık ve net iken kelime neden 'haram' olarak dillendirilip yaygınlaştı? Bunun nedenini böyle yazanların bilmemesi diyerek açıklayabilir miyiz? Ben bilmemek demekle bazı dil içindeki olayların göz ardı edilebileceğini düşünüyorum. Neden düşündüğümü de izah etmeye çalışayım.
Harem nedir?
TDK sözlüğünde harem kelimesi için üç anlam veriliyor:
1. isim, tarih Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selamlık karşıtı: "Harem, ihtiyar hatunların bembeyaz patiska sedirli küçük köşe odalarında kalmıştı." - Falih Rıfkı Atay
2. isim Bu bölümde oturan kadınların hepsi.
3. isim, eskimiş Karı, eş.
Kubbealtı Sözlük'te kelime biraz daha detaylı verilmiş.
1. Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygı gösterilmesi gereken yer.
2. Müslüman saray, konak ve evlerinde yabancı erkeklerin giremediği, yalnız kadınlara mahsus bölüm.
3. Bu bölümde olan kadınların hepsi.
4. Bir erkeğin karısı, eş, zevce
5. (Câmilerde) Avlu [Şadırvan avlusu duvarları içinde kalan alana iç harem, bunu çevreleyen avlu kısmına dış harem denir].
Bir parantez açıp Kâmusu'l-Muhît gibi eski sözlüklerde harem için Allah'ın ve Resulü'nün haremi olan Mekke-i Mükerreme'nin kastedildiği şeklinde açıklama yapılmasına rağmen kelimenin bu anlamın en çok başvurulan bu iki sözlükte yer almamasına dikkatinizi çekiyor ve parantezi kapatıp konuya devam ediyorum.
Van Kulu Lügati'nde, zamanın 'zemen' olduğu gibi haramın da 'harem' olarak kullanıldığı yazılı. Bu tür tasarruflar genellikle şiirde vezin zarureti için yapılır ve şiir hece vezniyle yazıldığı için burada böyle bir zaruret olmadığı için yapılmasına gerek yok.
Harem neden haram oldu?
Türkçenin farklı dillerden geçen kelimeleri sesletim sistemine uydurması bilinen bir özelliğidir. Söyleyişte, harem kelimesini büyük ünlü uyumu kuralı gereğince kolayca harama çevrilmesi mümkündür ve burada böyle olmuştur. Halk arasında kalın telaffuz edildiği halde İstanbul Türkçesinin sesleri yumuşatması nedeniyle incelen birçok kelime olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla birinci neden halkın yatkın olduğu ve kolayına gelen söyleyişi tercih etmesi olabilir. Anonim halk şiirlerinde bunun sayısız örneği vardır. 'Halım yaman' şeklinde geçen ibarenin 'hâlim yaman' şeklinde söylenmesi hemen aklıma gelen bir örnek.
Dizede şair, yukarıda da izah edildiği gibi apaçık şekilde harem kelimesini kullanmıştır. Aslı ile kendisini bir önceki dizede de ifade ettiği gibi Kerem'e benzetirken en çok bilinen hikâyemizi hatırlatmaktadır. Birbirlerine kavuştuklarını sandıkları anda ikisi de ölür. Şair, kendi sonunun da Kerem'e benzediğini dolaylı yoldan bize aktarmaktadır. Bir sonraki dizede o devirler için yakalananların pek kurtulmadığı bir hastalığa düçar olduğunu söyleyerek kavuşamamasının nedeni de açıklamış olur. Kavuşamadığı için mi verem oldu yoksa verem olduğu için mi kavuşamadığı sorusunu okurun zihnine bırakarak kendi derdiyle meşgul etmeyi de başarır.
Aslı burada aşığın bir başkası ile evlenen sevgilisinin benzetileni. Haremin eş-zevce anlamına göre dizeyi, "Sevdiğim kadını bir başkası almış, bir başkasının karısı olmuş, diyorlar" şeklinde anlarız. Ayrıca haremin paşa veya zengin konaklarında yabancıların girmelerinin yasak olduğu bölüm ve bu bölümde yaşayan hanım anlamı ile birlikte aşığın fakirlikten dolayı yakalanılan bir hastalık sahibi olması ile sevdiğinin zengin biri ile evlendiğini de ima ederek tezadı gözümüzün önüne serer. Dolayısıyla kelimenin yan anlamları ve çağrışım alanı bize hikâyenin eksik kalan kısımları tamamlama imkânı verir.
Haremin şiire kattığı bunca anlama rağmen kelimenin harama dönüşmesinin de bir nedeni olmalıdır. O da haram kelimesinin anlamının dizeye uymasıdır. Dize iki cümleden oluşmakta. İlki 'Aslı'mı el aldı', yani sevdiğim bir başkası ile evlendi, cümlesidir. Bundan dolayı benim bundan sonra bırakın sevdiğime dokunmayı onun adını anmam bile bana haram, yani yasaktır. Şair sevgilisine neden ulaşamayacağını çaresiz bir şekilde kabul ettiğini beyan ediyor. Dolayısıyla kelime haram anlamıyla birlikte dizede kendine bir yer bulduğu için rahatça kabul ediliyor. Dinleyici için kelimenin aslının harem olup olmaması da anlamlı bir tartışma değil, çünkü anlam okurun zihninde çoktan tamamlanmış oldu.
Harem kelimesinin dizeye kattığı anlam haram kelimesinden çok daha fazla olmasına rağmen haramın yaygınlaşmasının nedeni aşığın meramının daha net ve basit bir şekilde ifade edilmesinde olsa gerektir. Dolayısıyla harem-haram gibi ses değişikliklerinde sadece ünlü uyumu veya yuvarlama gibi kurallar aranmamalı, bu değişikliğin altında anlamdan kaynaklanan nedenler de olduğu olabileceği hesaba katılmalı. Belki bir üçüncü neden olarak günlük dilde sık kullanılan ve anlamı herkes tarafından bilinen kelimelerin tercih edilmesi de ilave edilebilir.
Şu ana kadar söylemeye çalıştığım şeyi kısaca özetleyeyim. Dizede geçen kelimenin aslı şüphesiz ve tartışmasız haremdir. Ancak harem yerine haram kelimesinin yaygınlaşmasının altında sadece bilmemezlik değil, büyük ünlü uyumu, anlamın örtüşmesi ve haram kelimesinin hareme göre çok daha yaygın ve bilinen bir kelime olması gibi nedenlerle dize;
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Şeklinde yaygınlaşmış olmalıdır. Bu durumda Faruk Nafiz'in Han Duvarları'nda harem olarak geçen kelime, Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ın koşmasında harama dönüşmüştür, diyebiliriz. Halkımız o kelimeyi haram olarak benimseniş ve kabul etmiş görünmektedir. Bunu söylerken en doğrusunu dilci arkadaşlarımızın bileceğini de ekleyeyim.
Yazının başında bizim ve bizden sonraki birkaç kuşağın hemen hatırladığı şiir demiştim. Yazı münasebetiyle birkaç ders kitabına baktığımda şiirin yer almadığını üzülerek gördüm. Bu ülkede edebiyat derslerinde neden farklı kitaplar okutulduğunu ve her sene değiştirildiğini bir türlü anlayamıyorum. Aynı şiiri okuyup ayni hikayeleri dinlemedikçe bizden sonraki nesillerle nasıl iletişim sağlayacağız?
İsmail Güleç