Üniversitelerin değerlendirildiği kurumsal akreditasyon kılavuzlarında öğrenciler, öğretim üyeleri ve idari personel iç paydaş olarak değerlendirilmekte. Hatta birkaç üniversite de öğrencileri dış paydaş olarak değerlendirmiş. Gerekçe olarak da Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın stratejik yönetim ve planlama alanında kamu idarelerinde yayımladığı rehber ve kılavuz gösterilmiş. 2020-2024 Stratejik Planı'nın hazırlık süreçlerinde Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın Üniversiteler İçin Stratejik Planlama Rehberi'nde paydaşların iç ve dış paydaş olarak tanımlandığı bölümde hizmeti sunan ve hizmet sunulan olarak bir ayrıma gidilmiş, öğrenciler de kendilerine hizmet sunulan dış paydaş olarak değerlendirilmiş.
Konuyu tartışmaya geçmeden önce sözlükte paydaş kelimesinin anlamını hatırlatayım.
Pay TDK Sözlük'te birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm; üleş, hak, hisse, sehim; eşit bölüm, ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para; marj, bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı ve katkı olarak karşılanmış.
Kubbealtı Sözlüğü'nde ise bir bütünden bir kimseye düşen kısım, hisse; Bölüşülecek bir bütünün ayrıldığı kısımlardan her biri: Bir şeyde ihtiyâten veya sonradan yapılacak bir işlem için bırakılan fazlalık: Katkı; mat. Bayağı kesirlerde birimin eşit parçalarından kaç tâne alındığını gösteren ve kesir çizgisinin üstüne yazılan sayı, suret olarak karşılanmış. Bir de azar anlamı var ama onun konuyla ilgisi yok.
Pay bir bütünün bir parçası ve paydaş da o payın sahiplerinden her biri için kullanılmış. Şu halde akla şöyle bir sory geliyor: Üniversite bölüşülebilen, hisselere ayrılıp sahip olunan bir varlık mıdır? Sorumuz şimdilik dursun ve biz devam edelim.
-daş eki
-daş eki Türkçede eşlik ve ortaklık bildiren isimler yapmakta kullanılan isimden isim yapmak ekidir. Arkadaş, pirdaş, yurttaş, vatandaş, çağdaş, gönüldaş, kardaş vs. -daş eki 'pay'ın sonuna geldiğinde ise pay ortaklığı, payı paylaşan anlamına gelir. Paydaşa, TDK sözlüğünde hissedar, pay sahibi olarak karşılık verilmesinde olduğu gibi aynı bütünün parçalarını paylaşanlar veya sahip olanlar için kullanılır.
Paydaş
Paydaş sözlüklerde 1. Bir şey üzerinde pay sâhibi olan kimse, hissedar, 2. Bir kurum veya kuruluşun ürün ve hizmetlerinin üretim, dağıtım, tüketim kademelerine doğrudan veya dolaylı katkıda bulunan veya bunlardan etkilenen kişi, grup ya da kurum olarak karşılanır.
Nişanyan'ın etimoloji sözlüğünde kelimenin pay sözcüğünden +dAŞ ekiyle türetildiğini ve önceleri "hissedar" (İngilizce shareholder) anlamındayken 2000'lerden itibaren "hak sahibi olan herkes" (İngilizce stakeholder) anlamı ağır bastığı yazılı. Yeni Türkçede "hissedar" anlamında kullanıldığına dair de şu örnekleri verir:
Pay: hisse, kısmet"
Hey bég yigit, bize daχı bu geyikden pay vér dédi. [Dede Korkut Kitabı, 1400? yılından önce]:
anlar daχı gazā mālından pāy-berāber hıssa-mend [eşit-ayakla hisse sahibi] ola deyü [Evliya Çelebi, Seyahatname, 1665]
pāy: hıssa, behre, kısm, kısmet. Pars, portio. pāy etmek: üleşdirmek. [Meninski, Thesaurus, 1680]
Sözlüklerde verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere pay kelimesi çok eski olup hisse ve kısmet anlamında kullanılır. Kelimenin paydaş olarak kullanımı ise oldukça yenidir ve hisse sahibi, hak sahibi anlamında kullanılır.
Paydaş bir şirket için söylendiğinde, kendi ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayan mülkleriyle ilgili hakları, payları, gereksinimleri veya çıkarları olan bir kişi veya kuruluş olarak tarif edililmekte. Bir apartman söz konusu olduğunda ise o apartmanda dairesi olanlar anlaşılır ve mâlikler söz ve hak sahibidir.
Peki üniversite söz konusu olduğunda paydaş ile ne anlaşılır? Öğretim üyesi ve öğrenciler şirkette hisse veya apartmanda daire sahipleri mesabesinde midir?
Akreditasyonlar
Akreditasyon ve toplam kalite çalışmaları esnasında stratejik plan hazırlamaya başlayan üniversiteler, işletmelerden ödünç alarak kullandıkları iş ve hizmet analizinde ve araştırma-geliştirme projelerinde paydaşları da değerlendirmeye başlayınca paydaş kavramı üniversiteye de taşınmış oldu. Paydaş'ın tanımı ilgili dokümanlarda şöyle veriliyor:
Bir kurumun amaç ve hedeflerinin başarıyla gerçekleştirilmesini etkileyen ya da bu başarıdan etkilenen birey ya da gruplar.
Bu tanıma göre bir işletmede çalışan, herhangi bir şekilde işletmenin bir yerinde görev ve sorumluluğu olan iç ve dış aktörlerin hepsi paydaş olmakta. Konu sektör olduğunda ise o sektörde faaliyet gösteren ve etkilenen herkes, grup veya kurumlar paydaş olarak kabul ediliyor.
1980'lerden itibaren kullanılmaya başlayan ve kalite süreçleri yaygınlaştıkça kullanımı artan paydaş kelimesi şirket ve işletmelerde doğup gelişti. O zaman aklımıza gelen şu soruyu soralım: Üniversiteler işletme veya şirket midir? Sonra da yukarıda sorduğumuz soruyu hatırlayalım:
Üniversite bölüşülebilen, hisselere ayrılıp sahip olunan bir varlık mıdır?
Ben üniversitelerin sahip olunan bir mülk değil, öğrenci ve hocaların bir parçası olduğu örgüt olduğunu düşündüğüm için bu soruya vereceğim cevap hayır olacaktır. Dolayısıyla her ne kadar kimi ülkelerde şirket olarak kurulsalar da üniversiteler en azından bizim ülkemizde ve geleneğimizde bir şirket veya işletme değildir.
Özellikle ABD'de gelişen ve tüm dünyaya yayılan şirket gibi yönetilen üniversiteler ve onların değerlendirilmesinin ülkemizin tarihi, sosyal ve kültürel kodlarına uygun olmadığı gibi üniversite geleneğine de uymadığını düşündüğüm için öğrenci ve öğretim üyelerinin iç paydaş olarak değerlendirilmesinin doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.
Öğrencilerin paydaş olarak kabul edilmesine ve değerlendirilmesine dört bakımdan itiraz ediyorum.
İlki bin yıllık üniversite geleneği içinde gördüğüm ve anladığım şey öğrencilerin hizmet alan müşteri olarak değerlendirilmediğidir. Üniversiteler toplumun ve devletin ihtiyacı olan hizmetlerin yürütülmesi için ihtiyaç duyulan personelin yetiştirildiği, meslek bilgisi yanında evrensel değerlerin verildiği bir eğitim kurumudur.
İkincisi ise bizim inanç, kültür ve geleneğimizde hocalar hizmet veren, öğrenciler de hizmet alan müşteri anlayışı hiçbir zaman olmadı ve olması da mümkün değildir, olmamalıdır. Üniversite yöneticileri işveren, öğretim üyeleri işçi, öğrenciler de hizmet satın alan müşteriler olarak değerlendirilemez, değerlendirilmemelidir.
Üçüncüsü ise öğrenci hizmet alan paydaş olarak ele alındığında üniversitenin dışında tutulmuş oluyor. Oysa üniversite dediğimiz şey öğrenci ve hoca topluluğudur. Öğrenciler hocalarla birlikte üniversitenin asli iki unsurundan biridir. Öğrenci yoksa ortada üniversite diye bir şey de yoktur.
Dördüncüsü ise paydaş ve hizmet alma gibi kavramların üniversite değerleriyle örtüşmemesidir. Her kelime gibi paydaşın da bir anlam dünyası ve anlam değeri vardır. O dünya ve değer, üniversite kavramının anlam dünyası ve değerleriyle asla bir araya gelemez. Geldiğinde ise üniversiteyi aşındırır, yozlaştırır. Bir başka kuruma dönüştürür. Eğitim verilen bir yer olmaya devam eder ama gerçek bir üniversite olmaz.
Üniversite örgütlü bir kurumdur, tüzel kişiliktir. Öğretim üyeleri ve öğrenciler ise bu örgüt ve kurumun aslî ve kurucu unsurudur, paydaşı değildir ve paydaş olması kabul edilemez. Üniversite yönetiminde ve üniversiteyi etkileyen kararların alınmasında elbette söz ve hak sahibidir ve akreditasyon değerlendirmelerinde onların durumları göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu şirketlerden ödünç alınan kavramlarla değil, üniversite geleneğinden hareket edilerek belirlenen kavram ve ölçütlerle yapılmalıdır.
İsmail Güleç