Bizleri yeni bir Berât Kandili'ne ulaştıran Allah'a hamd-ü senâlar olsun…
Bu gecenin faziletini ve yüce değerini bizlere tebliğ eden; önemini anlayacağımız şekilde anlatan, Son Nebi Hz. Muhammed Mustafa'ya salât ve selâm olsun…
Asıl mesele, bu gibi mübarek gecelere ulaşınca hem onları ihya etme hususunda özen göstermek hem de böylesine kutlu özelliğe sahip gecelerin idrakinde olmaktır. İdrakinde olmanın, "farkındalık şuuruna sahip olmak" anlamına geldiğini tekrar hatırlayacak olursak, Berât Kandili için de aynı hassasiyeti taşımak gereği ortaya çıkacaktır. Şimdi geliniz, kutlu bir gecenin idrakine dair beraberce bir değerlendirme yapmaya çalışalım.
BERÂT NE DEMEKTİR? BU GECEYE NİÇİN BERÂT GECESİ DENİLMEKTEDİR?
Dilimizde daha ziyade belge ve vesika anlamında kullanılan "Berât" kelimesi, aslında Arapça'da "Berâet" kelimesinden gelmektedir. Berâet ise "iki şey arasında bir bağın veya ilişkinin kalmaması; bir kişinin herhangi bir yükümlülükten kurtulması" anlamlarını taşımaktadır. Dilimizde ise bu kelimenin, hukuki anlamıyla, "herhangi bir suçlamadan aklanmak, temize çıkmak; muhtemel bir cezadan kurtulmak" manalarında "Berâat etmek" şeklinde kullanıldığı görülmektedir. İşte bu özellikler ve anlamlar taşımasından ötürü, Allah Teâlâ'nın affına nail olarak, O'nun bağışlaması sebebiyle müminlerin günah yüklerinden kurtulup, böylece Cehennem'den âzâd olmayı hak ettikleri ve kendilerine manevi berâtlar verildiği için bu geceye "Berât Gecesi" denilmiştir.
Aslında konuyla ilgili hadislerde bu gece, "Şâban ayının ortasındaki gece" olarak anılmaktadır. Ancak sadece Berât değil, başka isimleri de olan bu gece, biraz önce kısaca değindiğimiz gibi, sahip olduğu çok değerli ve farklı özellikleri sebebiyle fazilet bakımından Kadir gecesinin hemen ardından gelmektedir denilebilir. Zira o, "Leyletü'l-Mübârekeh" ve "Leyletü'r-Rahmeh" gibi isimlerle de anılmış, böylece onun taşıdığı kutluluğa, mübarek ve rahmet vesilesi oluşuna dikkat çekilmiştir. Öte yandan yine onun, manevi berat belgelerinin yazıldığı; önemli kararların verildiği ve ilgili makamlara gönderilmek üzere ayrıldığı bir gece olması hasebiyle "Leyletü's-Sak" ve "Leyletü'l-Vesîka" isimlerini de taşıdığına dikkat çekilmiştir. Kısacası, Peygamberimizin (sav) hadislerinde, fazileti çok net ve dikkat çekici ifadeler ve örneklerle ortaya konulan bu gece, asırlardır müminler tarafından tüm İslâm dünyasında "mübarek" bir zaman dilimi olarak kabul görmüştür. Kamerî aylardan biri olan ve üç aylar mevsimi içinde bulunan Şâban-ı Şerîf'in 14. gününü 15'ine bağlayan bu gecenin, ibadetlerle ihya edilmesi gereken bir gece olduğuna inanılmış ve bu anlayışla günümüze kadar gelinmiştir.
BERAT GECESİ, KIYAM, SIYAM VE NİYAZ GECESİDİR…
Bu başlık, ilhamını aslında konuyla ilgili hadis-i şeriflerden birinde Sevgili Peygamberimiz tarafından ifade buyrulan hususlardan almaktadır. Zira Hz. Ali'nin rivayet ettiği ilgili bir hadisde Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Şâban ayının yarısına ulaştığınızda (on beşinci gece) onu kıyam ile (namaz ve diğer ibadetlerle uyanık halde) geçirin. Gündüzünde de oruç (sıyam) tutun. Zira Allah Teâlâ bu mübarek gecede güneşin batmasıyla birlikte dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve fecr vaktine kadar (tan yeri ağarıncaya dek) kadar şöyle nidâ eder: 'Yok mudur benden affını niyaz eden, onu affedeyim. Yok mudur benden rızık talep eden, ona rızık vereyim. Yok mudur başına bir musibet gelen (hasta olan), ona âfiyet (şifa-selamet) bahşedeyim. Yok mudur şunu isteyen, yok mudur bunu isteyen…"
Bu muhteşem müjdeleri barındıran işte bu hadis-i şerif, Berât gecesinin, üç farklı özelliğe sahip olduğunu ve böyle görülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
- Bu gece uyanık olarak geçirilmeli, başta yatsı ve sabah namazları cemaatle kılınmak üzere; ayrıca Tesbîh ve varsa kaza namazları kılınmalıdır. Gecenin ilerleyen vakitlerinde ise Teheccüd namazı kılınarak tüm önemli bir kısmı Allah Teâlâ'nın huzurunda olmak ve "müminin ruhunun miraca yükselmesi" anlamına gelen namaz ibadetiyle kaim olarak uyanık bir halde (kıyam) geçirilmelidir.
- Namazla birlikte bu gece ertesi gün oruç tutmaya niyetlenerek seher vaktinde de uyanıklık hali devam etmeli ve bunun için sahur yemeği yenilmeli, çok değerli ve faziletli olan bu orucu tutmak üzere, Peygamberimiz tarafından "bereketli" olarak nitelenen sahurunu yapmalı ve bu oruca niyetlenmelidir.
- Nihayet mümin, ibadetlerinin aralarında ve tabii ki özellikle farz namazlarının sonunda; okuyacağı Kur'an başında ve sonunda elleri Rabbine niyaz için kalkmalı, bu gece neleri istemeyi düşünmüşse, onları birer birer "şuurla ve özenle" Yüce Mevlânın makamına bir dilekçe misali arz etmelidir…
Zira bu gece tan yeri ağarıncaya dek, bir diğer deyişle imsak vaktine kadar, Allah Teâlâ'nın, tüm niyazları kabul edeceği vaad edilen, bir büyük ikram ve ihsan zamanıdır vesselâm…
Hele ki, bu niyazlar, günahların affına ve bağışlamasına yönelik talepler ise, bilinmelidir ki, Allah Teâlâ bu gece "sayısız" insanı, engin merhameti ve sınırsız bağışlamasıyla affedecektir. Zira Sevgili Peygamberimizin (sav) verdiği şu örnek son derece dikkat çekicidir: "Allah azze ve celle, Şaban ayının yarısındaki gece vakti, dünya semasına lütuflarıyla tecelli edip, Kelb kabilesinin sahip olduğu sürülerin koyunlarının tüylerinden daha çok kimselerin günahlarını af ve mağfiretiyle bağışlar."
Peygamber Efendimiz (sav) tarafından müjdeler taşıyan bu bilgi ümmetiyle paylaşılmak suretiyle, Medine civarındaki kabileler içinde en çok koyun sürüsüne sahip olan Kelb kabilesi örnek verilerek müminler duaya ve bağışlanma niyazına teşvik edilmiştir.
On beş gün sonra ulaşılacak mübarek üç aylar mevsiminin en kıymetli günlerini barındıracak Ramazan-ı Şerif'e, manevi bakımdan günah yüklerinden arınmış bir şekilde girebilmek için bu mübarek gecenin ihyası, son derece önemli bir fırsat ve bahşedilen bir nimet olarak görülmelidir.
Bütün salih amellerinizin makbul, dualarınızın müstecab ve kabul olması niyazıyla geceniz, ardından gelen gününüz ve Berât Kandiliniz mübarek olsun…
Mehmet Emin Ay