Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 29, 2022
Ramazan Mektebi’ndeki son dersimiz: Allah’ın davetine icabet…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Geldik işte mübarek ayın son günlerine… Su gibi akıp giden zaman, kıyamete yakın zamanlarda daha bir hızlı geçecekmiş diye yazar kitaplar. Galiba onu yaşıyoruz bizler de… Zira bir başladığımız günleri hatırlıyoruz bir de şu son günlerin farkına vardığımızı... Evet, hakikat bu: Bu ay da ömrümüzden otuz günün eksildiğine şahitlik eden günler olarak geçip gitti. İnşâallah diğer aylardan farklı, diğer aylardan hayırlı, diğer aylardan daha çok ibadetli günler olarak geçmiştir, diye ümit ediyoruz.

Bu yıl Ramazan ayındaki yazılarımızda sizinle oruçla alakalı ayetleri incelemeye ve onlardan dersler çıkarmaya gayret ettik. Ramazan'ın insanı terbiye eden, olgunlaştıran yönü sebebiyle onu bir eğitim-öğretim kurumu olarak gördüğümüz için sözlerimizde hep "Ramazan Mektebi" diye andık bu mübarek ayı… Bugün artık mektebimizdeki bu son günlerimizde yine oruçla ilgili ayetlerin yer aldığı kısmın içinde dikkat çekici özelliğiyle yer alan Bakara suresi 186. ayeti ele almaya çalışacağız. Doğrusu, sonu "leallehüm yerşudûn" (umulur ki, doğru yola ulaşırlar) diye biten bu ayetin de bizim kulluk hayatımıza katkısının olacağını beyan eden Rabbimiz, acaba bu ayetle bize hangi mesajı vermek istiyoruz? diye merak ediyor insan… Zira 183. ayetle başlayıp 187 ayet de dahil beş ayet içinde oruç dışında bir konuya değinen bu ayetle Yüce Mevlâmız neyi dilemiş olabilir? diye düşünmek gerekiyor. İlim, irfan ve hikmet hazinesi olan Kur'an-ı Kerim'den bu ayeti bugün sizlerle birlikte ele almaya, incelemeye ve ondan dersler çıkarmaya çalışacağız.

YÜCE RABBİMİZİN MÜJDESİ: BEN KULLARIMA ÇOK YAKINIM!..

Bakara suresinin 183, 184 ve 185. ayetlerinde oruç ibadetine dair bilgiler verilip ardından Allah ile kul arasındaki irtibata, iletişime dair bir bilgilere 186. ayette yer verilmesi, sonra tekrar 187. ayette oruçla alakalı hususlara değiniliyor olması dikkat çekicidir. Geliniz önce inceleme konumuz olan ayetin meâlini aktaralım:

"Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki, şüphesiz ben (onlara) çok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde, onlar da benim davetime icabet etsinler (çağrıma uysunlar, davetime gelsinler) ve bir de bana iman etsinler ki, doğru yolu bulabilsinler." (Bakara, 186)

Oruç ibadetiyle ilgili bilgilerin verildiği üç ayetten sonra yer alan bu ifadelerde, Allah ile kulları arasındaki irtibatın nasıl olduğuna dair önemli bir bilgi vardır: Kanaatimizce bir müjde ihtiva eden bu ayet, Allah Teâlâ'nın kullarıyla ilişkisinin, düşünülebilecek en güzel şekilde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Zira Yüce Rabbimiz kendisini kullarına "karîb" (çok yakın) olarak tanıtmaktadır. Özelde Allah Teâlâ'nın bu vasfını, genelde ise bu ayetin tamamını, doğru ve doyurucu bilgilerle daha iyi anlamak için yapılan açıklamalara bakmak gerekecektir. Bunun için öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan Kur'an Yolu adlı tefsirden ilgili ayete dair açıklamaları aktarmak istiyoruz.

Oruçla ilgili ayetler arasında Allah ile kulu arasındaki irtibatı ele alan bu âyete yer verilmesinin bazı sebepleri vardır:

1) Bir önceki âyetin (Bakara 185) son kısmında Allah'ın eşsiz ve benzersiz büyüklüğü, ululuğu hatırlatılıp kulların da bunu dile getirmeleri istenmiştir. İşte günlük hayatımızda zaman zaman okuduğumuz tekbirler bunun içindir. Ezanlar ve kametlerdeki, bir de namaza başlarken ve içinde okuduğumuz tekbirler… Tekbir okurken insanın aklına şu soru gelebilir: Bu kadar büyük, bu kadar yüce bir Varlıkla hem küçük hem de âciz olan, aynı zamanda fâni ve bazen kendine bile hâkim olamayacak durumdaki zayıf insan, Allah ile iletişim kurmaya nasıl muvaffak olabilir? Bu zayıf kulun gösterdiği kulluğu, şükrü ve duası Yüce Rabbine nasıl ulaşır?.. İşte bu ayetteki ifadeler O yüceler yücesi Varlığın, kullarına çok yakın olduğunu bildirerek, kullara, şuurlu ve canlı bir ibadetin yollarını açmaktadır. Allah'ın, kullarına bu yakınlığının başka âyetlerdeki ifadeleri şöyledir: "Biz ona (ölüm halindeki insana) sizden daha yakınız" (Vâkıa, 85), "Biz ona (insana) şah damarından daha yakınız."(Kaf 50/16). Belki de orucun çok değerli bir ibadet oluşunun, kulun sadece Allah için tuttuğu ve sevabını yine O'ndan umduğu bir ibadet olması, Allah'ın, kuluna çok yakın olduğunun şuurunu taşıması ve bu ibadeti riyadan (gösterişten) uzak bir şekilde ifa etmesiyle önemli bir alakası vardır. Çünkü kul, Allah'ın murakabesi altında olduğunun bilincindedir ve tuttuğu orucun Allah tarafından biliniyor olması onun için yeterlidir.

2) Kulun Allah'a yakınlığını şuur halinde yaşaması ve tüm benliğinde hissetmesine engel olan şeylerin başında bedenî zevkler gelir. Bunlar yeme, içme ve şehevi duygulara ait zevklerdir. Bunlar çoğu zaman insanın, fizik ötesi âlemlere açılan pencerelerin farkında olmasına engel teşkil eder. Böylece insan bu âlemleri seyredemez ve bunların insana vereceği emsalsiz zevki yaşayamaz, buralardan ilham alamazlar. Böylesi farklılığa sahip manevi hazları ve lezzetleri yaşayabilmek için bedeni zevkleri bir kenara bırakmak gerekecektir. İşte belli bir süreliğine de olsa bedenî zevklere açılan pencereleri kapatan oruç, diğer pencerelerin maneviyata açılması adına insana önemli bir fırsat sunmaktadır. Kulun bu fırsattan gereği gibi faydalanması durumunda Allah'ın yakınlığını ve beraberliğini bir diğer ifadeyle iç huzurunu, yiyip içtiği günlerdekinden daha şuurlu ve canlı yaşama imkânını bulacağı söylenebilir. Bunun en güzel ve manidar örneği, Ramazan ayının son on gününde ifa edilen ve Kadim Bir Kulluk Geleneği" olarak tanımlayabileceğimiz "İtikâf" ibadetidir. Bu ayeti bir bakıma itikâfa işaret ederek ona dikkatimizi çekmekte ve sonraki ayete hazırlık yapmaktadır diye de düşünebiliriz. Sanki bu ayet oruçluya bunu hatırlatmakta, onu bu fırsatı değerlendirmeye çağırmaktadır.

DUA EDENİN DUASINI KABUL EDEN MEVLÂ…

Ayetin içinde yer alan diğer bir husus, "Ben, dua ettiği zaman kul, onun duasına icabet ederim" ifadesidir. Yani onun isteğini karşılıksız, çağrısını cevapsız bırakmam demektir, icabet… Bu ifade Allah Teâlâ'nın her daim; geçmişte de şimdi de gelecekte de kulunun duasına icabet edeceğini bildiren ifadeyle "icabet ederim" şeklindedir. Yeter ki kul, Allah'ı tanımak, O'nunla ibadet yoluyla ve ibadet şuuruyla irtibat kurmayı başarabilsin…

Ayetler ve hadisler, kulun Rabbi ile en yakın ve sıcak ilişkisinin namazda iken secde halinde ve samimiyetle yaptığı dua ve niyaz halinde kurduğu ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Şu iki hadis, her dua edenin nasıl mutlaka sonuç aldığını anlamamıza yardımcı olmaktadır:

"Acele etmedikçe her birinizin duası kabul edilir. Bu sebeple (acelecilik yüzünden) insan, dua ettim de kabul olunmadı der";

"Hiçbir dua eden yoktur ki, şu üç sonuç arasında olmasın: "Ya istediği hemen verilir ya lehine ertelenip saklanır yahut da bu dua onun bir günahına kefâret olur."

Ve ayet-i kerime şu ifadelerle sonra eriyor:
"O halde kullarım da benim çağrıma icabet etsinler, (onlara bahş edeceğim güzel kulluk mertebesine talip olsunlar) ve bir de bana iman etsinler ki, doğru yolu bulanlardan olsunlar."

Allah Teâlâ'nın davetine icabet, O'nun emirlerini ve yasaklarını saygıyla karşılamaktır. Namazı, zekatı, orucu ve haccı sadece Allah emrettiği için yerine getirmeye gayret etmek, haram kılınan ve "günah" olarak vasıflanan her türlü davranışı sadece O'nun için terk etmektir. Allah'a iman ile gerçekleşen bu tatbikat ve terk işleminin hepsi mümini, Allah katında değerli ve sevgili bir kul mertebesine ulaştıracak, koyulduğu yol en doğru yol; yani Sırat-ı Müstakim olacaktır vesselâm…

Ramazan Mektebi'nden bu dereceyle mezun olanlara ne mutlu!.. Bu şuura ve bu özelliklere sahip olarak nice Ramazanlar yaşamanız niyazıyla, hem Cumanız hem de bu ayın son günleri ve geceleri size mübarek olsun efendim…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN