İslam, bir düşünce sistemi olarak sonradan ona intisab eden toplumları doğrudan ve güçlü bir şekilde etkilemeyi başarmıştır. Bu toplumlardan biri de millet olarak bizleriz; ve bu din, hem düşünce yapımızı, hem kültürel, sosyal ve siyasî anlayışımızı, hem de musıki ve sanata yaklaşım tarzımızı, üzerinde derin tesirler ve izler bırakarak etkilemiştir.
Denilebilir ki, gelenekli sanatlar ve özellikle musıki yanında, bu tesirin en yoğun olduğu alan klâsik Türk Edebiyatı alanıdır. Araştırmacı Soner Akdağ, "İslam dini ve medeniyetinin, Türk edebiyatı üzerindeki tesirinin ne kadar büyük olduğunu anlamak için, Türk edebiyatının şubelerinden biri olan İslâmî Türk Edebiyatı sahasının varlığını bilmek kâfidir" demektedir. (Bkz. "Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i Üzerine", A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sayı 36, s.82, Erzurum: 2008)
İslamî Türk Edebiyatı alanı ise İslam düşüncesinin, Allah ve Peygamber aşkının ilmek ilmek işlendiği, güzeli ve güzelliği tasvirin en mükemmel şekliyle kağıda döküldüğü müstesna eserlerin vücuda getirildiği bir alandır. İşte bu eserlerden biri de, Sultan Bayezid'in, "Divan-ı Hümayun İmamı" sıfatıyla birlikte Bursa Ulu Cami'nde "başimam" olarak görev yapan Süleyman Çelebi'nin (1351–1422) insanların dilinde daha ziyade "Mevlid" olarak biline gelen "Vesîletü'n-Necât" adlı eseridir.
Biz bu yazımızda böylesine önemli bir eserin, toplumun dinî terbiyesinde nasıl bir fonksiyon icra ettiğini ele almak ve Yaygın Din Eğitimi alanında Mevlid'in karakter inşa eden rolüne değinmek istiyoruz.
YAYGIN DİN EĞİTİMİNDE MEVLİDİN ROLÜ
Yazıldığı günden bugüne dek güzel sesli hâfızlar ve mevlidhanlar tarafından okunan Mevlid, Türk toplumunda, çağları aşarak günümüze kadar gelen ve hala aynı tazelikle yaşamayı başarabilen bir edebî metindir. Onun bu denli ilgi ve rağbet görmesi, insanların o metinde aradıkları şeyi bulmalarıyla ilişkilidir, diyebiliriz. Bilinen bir hakikattir ki, gönül dünyasına hitab eden her bir metin, hangi çağda yaşarsa yaşasın, insan denilen varlığı etkilemeye devam etmiştir/etmektedir. İşte Mevlid de "tesir" özelliğine sahip bu eserlerden biridir. Onun, halkın anlayabileceği bir dile sahip olması, üslubunun anlaşılır ve akıcılığı bu başarıda önemli bir faktör olarak rol oynasa da asıl başarı, eserin müellifi Süleyman Çelebi'nin, gönüllere hitab etmedeki istidâdı ve gönül dilini kullanmadaki kabiliyetidir. Bu istidat ve kabiliyet, insanları okurken ve dinlerken etkileyen ve aynı zamanda onu insanlara rehberlik ve kılavuzluk eden bir eser haline getirmiştir.
Metin olarak bakıldığında Mevlid, hem rahat bir şekilde okunabilecek bir vezin yapısına sahiptir, hem açık ve akıcı üslubuyla anlaşılması kolay olan muhtevaya maliktir. Durum böyle olunca onu makamla okuyacak Mevlidhân ve hâfızlar, çok başarılı bir takdim ile insanlara sunabilme imkanına kavuşmuşlardır. Mevlid'i doğru ve tesirini icra edecek şekilde okumak için tecrübeli Mevlidhânlar tarafından verilen derslerle yeni nesle bu önemli eserin topluluklar karşısında icra edilmesi öğretilmiştir. Tamamen hoca-talebe arasında cereyan eden bir eğitim-öğretimle gerçekleştirilen bu işlem "meşk usûlü" olarak anılmakta ve Mevlid, bir gelenek olarak bu usûlle okutularak öğretilmektedir. Asırlardır Mevlid'in aslına uygun bir şekilde icra edilmesinde işte bu şekilde; meşk usûlüyle "öğretilen ve öğrenilen" bir eser olmasının rolü büyüktür.
Öte yandan toplum içinde Mevlid'in bir "din eğitimi kaynağı" olmasında, onun taşıdığı dinî/tarihi/irfanî bilgilerin varlığı ve katkısı da önemlidir. Zira bu eser, başta Hz. Peygamber'in (SAV) hayatından, ahlâkından ve uygulanılabilir yaşantı tarzını kapsayan sünnet-i seniyye'sinden ve bunun öneminden bahseder. Denilebilir ki, Sevgili Peygamberimizi (SAV) gönül gözüyle seyredip tespitlerini başarıyla yazıya dökebilen müellif, her çağda insanların gönlünün ona aktığı bir eser ortaya koymuştur. Böylece hem rahatça okunabilen, hem farklı makamlarla icra edilmeye müsait bir yapıya sahip olan metniyle; yine bunun yanında bilgilendirici, etkileyici ve karakter inşa edici muhtevasıyla, asırlardır insanlar Mevlid'i istek ve iştiyakla dinlemiş ve szölerinin tesirinde kalmışlardır. Klasik Türk Edebiyatı alanında bu eser kadar insanların sahip çıktığı, doğumda ve ölümde, tasada ve sevinç zamanlarında okunarak ferahlanan ve sevinci katmerleştiren bir başka eser olmamıştır. Eserin icrasında başta, ortada ve sonda "aşr-ı şerif" olarak okunan Kur'an-ı Kerim, yine "bahir/bahr" denilen bölümlerin arasında okunan "salât-ı ümmiye"lerin, duada hep beraber iştirak edilen "kelime-i şehâdet ve kelime-i tevhid"lerin, yeni yetişmekte olan nesiller için karakteri inşa edici bir nitelik taşıdığını söyleyebiliriz. Edebiyatçılarımızın çocukluk hatıralarını kaleme alan pek çok yazar, onların küçük yaşlarda dinledikleri mevlidlerden ne denli etkilendiklerini çapıcı ifadelerle anlatmaktadırlar.
UNESCO tarafından 2022 Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri Programına alınan Süleyman Çelebi'yi, biz de vefatının 600. Yıl Dönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Mehmet Emin Ay