Hac ibadetinde Manevi Hazırlık konusuna dair yazılarımızın sonuna yaklaştık... Bugünkü yazımızda da yine aynı konunun başka iki yönüne değinmeye çalışacağız. Bunlardan ilki takva kavramına yeniden bakmak, diğeri ise hac ibadetindeki semboller üzerinde durmak şeklinde olacak…
TAKVÂ KAVRAMINA ÂŞİNA OLMAK, ONU TÜM HAYATININ GIDASI HALİNE GETİRMEK
Bundan önceki yazılarımızda, daha doğrusu konuya dair söylediklerimizin ilk satırlarında hatırlayacağınız üzere, "Haccın, Allah Teâlâ'nın insanlar üzerindeki hakkı olduğundan" (Bkz. Âl-i İmrân, 97) ayetinden yola çıkarak bu ibadetin önemi ve değerinden bahsetmiştik. Ancak Allah Teâlâ, bu ibadeti yerine getirme hususunda birtakım imkânlara sahip olan kullarının gerçekleştirmelerini istediği bu ibadeti yerine getirmek için yola çıkacakları zaman, "Takvâ azığını yanlarına alarak" çıkmalarını istemektedir (Bkz. Bakara, 197). Anlaşılan odur ki, Takvâ, bu yolculuğun ilk vakitlerinden itibaren Kutlu Sefer'in yolcularının yanı başlarında, onların manevi açıdan yiyecek-içecek ve gıdalanacakları azıkları olacaktır, olmalıdır…
Bir kez daha vurgulayacak olursak Takva, bir yönüyle tazim ve hürmet, bir yönüyle teslimiyet, bir yönüyle zorluklara sabır olmak üzere her bakımdan "Allah'a güzel kulluk şuuru"yla hareket etmenin izlerini taşımaktadır. Dolayısıyla hacı adayı her bir müminin, hacca manevi hazırlık sürecinde ilk tanışacağı kavramlardan biri Takvâ olmalı ve adeta pek yakından tanıdığı, âşina olduğu bu kavramla alakası bulunan her hususu da iyi bilmeli ve gereklerini yaşantısına aktarmalıdır. Bilinmelidir ki, hacca gitmeden önce takvâ ile hem dem olan bir kişi, döndükten sonra "hacı" olmanın tüm güzelliklerini üzerinde taşıyabilen bir mümin olmaya da adaydır. Sahip olunması gereken ideal de budur; zira kaynaklarda önemle zikredildiği üzere, bir kişinin haccının kabulüne işaretlerden biri de hacdan döndükten sonraki halinin, gitmeden önceki halinden farklı olmasıdır.
Takvayı azık edinen, bir diğer ifadeyle takva ile gıdalanan, onunla doyuma ulaşan bir mümin, zorluklar karşısında, donandığı sabır kalkanıyla, kendisini şeytanın ve nefs denilen benliğinin aldatıcı ve yanıltıcı saptırmalarından koruyabilecektir. Böylesi bir olgunluğa sahip olan kişi, çıktığı bu yolculuğun, yüce bir nasiple eşi-benzeri olmayan bir yolculuk olduğunu düşünecek, karşılaştığı maddi anlamdaki birtakım kusurları, yetersizlik, eksiklik, imkânsızlık ve benzeri olumsuzlukların hiçbirini önemsemeyecek, böylece onun tek hedefi ve arzusu "makbul ve mebrur bir hac" olacaktır.
SEMBOLLERİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK
Hacca Manevi Hazırlık başlığı altında değinmeyi istediğimiz diğer bir husus ise bu ibadette karşılaşılan ve dinî kültürümüzde "şiar" olarak adlandırılan sembol/semboller konusudur.
Hac, ibadetler arasında, içinde en çok sembol ve dini işaretler barındıran ibadettir. Bu bağlamda, ihram, Kâbe, telbiye, tavaf, zemzem, sa'y, Arafat, Mina, Müzdelife, şeytan taşlama, kurban, saçları tıraş etmek... Her biri, ardında derin anlamlar taşıyan kavramlar, mekânlar ve işlemlerdir. Ancak bunların hepsi birer şiar'dır…
Hacı adayı bir mümin, hacca manevi hazırlık amacıyla daha yola çıkmadan önce, yukarıda bir kısmını saydığımız bu semboller hakkında bilgi edinmek maksadıyla Hac İlmihali ve Hac Rehberi niteliğindeki kitaplardan birtakım okumalar yapmalıdır. Bu okumaları tamamlayınca son olarak haccın hikmetlerine dair bilgilerin yer aldığı eserlere başvurulmalıdır. Böylece her bir hacı adayı, niçin ihram giymemiz gerektiğini, ihramın bize neler anlattığını; erkeklerin, her türlü şan, şöhret, makam, mevkilerini hissettiren ve buna benzer tüm üstünlük-ayrıcalık ifadesi olan unsurlardan arındırılarak iki parçadan oluşan beyaz bir örtüyü örtünmeye mecbur bırakılırken; kadınların da bu amaçla giydikleri giysideki sadelik ve sıradanlık özelliğini önemsemeleri gerektiğini anlamış olur. Kâbe'deki o sadeliğin ardındaki cazibenin nereden kaynaklandığını, Peygamberimizin Kâbe'ye hitabını, bu hitabın barındırdığı manaları; Telbiye'nin ne anlama geldiğini, tavafın ne ifade ettiğini; asırlardır müminlerin içerek susuzluklarını giderdikleri mucize bir su olan Zemzem'in hatırasını; Sa'yi ilk yapan Hz. Hacer'in bir teslimiyet destanı olan hikâyesini ve diğer hususları öğrenmiş olur. Bu bilgilerin her biri ona çok farklı bir bilgi birikimi sağlarken aynı zamanda yerine getireceği her bir vecibede -ki bunlara "menâsik" denilmektedir- tarifi imkânsız duygular yaşamasına da vesile olur. Zira bunların hepsinin, Allah Teâlâ'nın, müminler için takdir buyurduğu "semboller" (Şeâirullah) olarak adlandırıldığını, asıl maksadın ise sembollerin ardındaki gerçeği yakalayarak gönül hoşluğu ile Allah'ın rızası için hayırlı-salih amellere yapmak olduğunu bilir. Allah tarafından kullar için konula bu işaretlere saygı duymak, hürmet göstermek ise bir ayette takvanın göstergesi olarak nitelendirilmektedir. Dilerseniz yazımıza bu ayetle son verelim "Kim Allâh'ın şeâirine (bu sembollere) tâzim ederse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır." (Hac, 32)
Her bir hacı adayının, bu sembollerin farkında olarak ve gönlündeki saygıyla her birini anlamaya çalışarak, bir diğer ifadeyle Hacca Manevi Hazırlık sürecini tamamlamış bir şekilde çıkacağı ya da çıktığı Kutlu Sefer'inde hayırlı ve mübarek yolculuklar dileğiyle…
Mehmet Emin Ay