Sünnet, Hz. Peygamber'in, hayatında Kur'ân'ı uygulayıp öğretmesi suretiyle tecessüm eden, arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı vahiy merkezli ideal İslami hayat modelidir. Bir diğer anlatımla Hz. Peygamber'in dinî-normatif içerikli uygulamaları ve tasarruflarının normatif bölümüdür. Sünnet kabul gören en genel şekilde "Hz. Peygamber'in din olarak tuttuğu yol / İslam yolu" olarak tanımlandığı takdirde onun tasarruflarının sadece dinî amaçlı beyan ve uygulamalarını ihtiva eder. Sünnet kavramının, Kur'an'dan farklı olarak, bir sözler bütününü değil, aksine bir hayat modelini, yaşanmakta olan bir olguyu işaret ettiği düşünülebilir. Bir anlamda sünnet Hz. Peygamber'in, İslam'ı hayatına ve çevresine uygulaması, öğretmesi, yaşanması için çaba harcaması yönündeki tüm faaliyetleridir.
Kur'an'ın anlamının sınırlarını belirleyen unsurlar: Dil - Sünnet - Külliyat
Klasik fıkıh usulündeki temel kabullere göre hüküm Allah'ın hitabıdır; anlam ve hüküm ancak dilin imkânları dâhilinde temellendirilebilir. Sünnet ise Allah'ın hükmünün somut bir şekilde gerçekleştiği bir zemin olarak anlamın ve hükmün tespitinde vazgeçilmezdir. Bu çabaların en üst kriteri ise külliyat-ı şeriadır. Nitekim fıkıh usulü anlamların ve hükümlerin dil kuralları ve delillerle buluşturulması ve sistematik bütünlüğün sağlanması işlevini üstlenmiştir. Ayrıca mevcut anlamların muhafazası için hadis rivayetine önem verilmiş, icma teorisi geliştirilmiş ve bu bir bütünlük içinde yapılmıştır.
Kur'an'ın anlamının öncelikli belirleyicisi dildir. Anlam, dilin imkânları dâhilinde temellendirilebilir ve Kur'an'ı oluşturan cümlelerin (ayetlerin) içinde mündemiçtir. Ancak bu belirleme anlamın salt dilden hareketle belirlenebileceği manasına gelmez. Bu tür koruyucu tedbirlerin amacı düşünceyi dile ve tercihlere hapsetmek değil, dinin aslını muhafaza ederek onu zamana göre yorumlamaya imkân sağlamaktır. Öz telakki edilen temel dini metinler adeta bir fanus içine alınarak muhafaza edilmiştir. Modern dönemde ortaya atılan Kur'an ve sünnetin lafzi istinbat ve delalet yollarına hasredildiği ve nassa kutsiyet atfedildiği gibi iddialar varsayımsal olup ihtiyatla karşılanmalıdır. Fukaha anlamın belirlenmesinde dile ilave olarak haricî unsurlar belirlemiştir. Bunlar sünnet, icma ve külliyyât-ı şerîa yani temel ilkelerdir. Sünnet dilin imkânı çerçevesinde anlamı netleştirip nihaî boyutunu belirler ve Allah'ın hükmünün somut zeminini teşkil eder. Bir bakıma sünnet, anlamın somutlaşmış tezahürü, vahyin insani olana tercümesidir. Günümüzde metnin bağlamını tespite yönelik olarak gündeme alınan esbâb-ı nüzul gibi kavramlar yanıltıcıdır. Çünkü gerçek manada Kur'an'ın bağlamını tespit edip anlam boyutlarını açıklayan sünnettir. Nüzul sebebi muhtemel anlamlardan sadece biri olabilir. İcma ise Hz. Peygamber'in otoritesinin ümmet tarafından devam ettirilmesini sağlayan temel kurumdur.
Bir diğer ve en tümel harici unsur ise temel ilkelerdir. İstikra (tümevarım) yoluyla tespit edilen bu temel ilkeler, tek tek ayetlerin ve hadislerin anlamlarının netleştirilmesinde etkin bir işleve sahiptirler. Bu harici unsurlara makâsıd-ı şâri teorisini de eklemek mümkündür. Nitekim anlamın tespiti sürecinde Şâriin maksadı ihmal edildiğinde Kur'an'ın söylediği değil, ona söyletilmek istenenin baskınlığı ortaya çıkar. Kur'an'ın anlamının dil, sünnet ve külliyat vasıtasıyla tespitinden sonra yapılacak işlem ise yorum yani tevildir. Fıkıh da işte bu teville devam etmiştir. Nitekim İmam Mâtürîdî "Kur'an'ı tefsir etmek sahabeye, tevil etmek ise fukahaya aittir" demiştir. Bu tevil de kıyas ve ictihadla yapılmıştır. Bu çabalar bir üst dil olarak mezhepleri ortaya çıkarmış, ardından da teorik bir dil olarak fıkıh usulünde izah edilmiştir.
Sünnetin ileriki dönemlerde kurumsal temsili ise fıkıh bilimi ve onun kurumsal yapıları olan fıkıh mezhepleri üzerinden gerçekleşmiştir. Sınırlı temel metinler üzerine yapılabilmesi muhtemel tüm kıyaslar yapıldıktan sonra artık meseleler birbirine kıyas edilerek fıkhın gelişimi devam ettirildi. İşte fıkıh bu işlevini mezhep mekanizması içerisinde sürdürdü. Tekrar etmek gerekirse bu tür koruyucu tedbirlerin amacı, düşünceyi dile hapsetmek olmayıp, dinin aslını muhafaza ederek onu zamana göre yorumlamaya imkân sağlamaktı. Teorik bakımdan mezhep ulemanın tutarlı, sistemli ve daimî bir fıkıh üretimi yapabilmek için kendilerini bağlı hissettikleri ilkeler, meseleler ve düşünceler kümesidir. Pratik açıdan ise bir Müslümanın İslam'ı pratikte yaşama ölçülerini aldığı kurumsal temeldir.
Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (https://www.bayburt.edu.tr/tr/ilahiyat-fakultesi) ev sahipliğinde, Karabük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (https://ilahiyat.karabuk.edu.tr/) ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (https://ilahiyat.comu.edu.tr/) iş birliğiyle "Uluslararası Günümüzde İslami İlimler Algısı Sempozyumu I: Sünnet Algısı" (10-11 Haziran 2021, https://www.giias.org/) adıyla bir sempozyum tertip edildi. Atmış civarı bildirinin sunulduğu sempozyumda sünnet konusu birçok açıdan bilimsel olarak ele alındı.
Prof. Dr. Murat Şimşek
Kaynakça:
H. Yunus Apaydın, Din ve Fıkıh Yazıları, İstanbul: Hacıveyiszade Yayınları, 2018.
Murat Şimşek, İslam Hukukunda Bağlayıcılık Bakımından Hz. Peygamber'in İctihad ve Tasarrufları, Ankara: TDV yayınları, 2021 (3. Baskı, yayım sürecinde).
Murteza Bedir, Sünnet: Hz. Peygamber'in Evrensel Mesajı, İSAM, İstanbul 2006.
https://www.youtube.com/watch?v=Qhn27pO-Zf8&t=1985s
https://www.giias.org