Bazı Körfez ülkelerinin 5 Haziran 2017 (10 Ramazan 1438) tarihli Katar ile ilişkileri kesme kararı 5 Haziran 1967 yenilgisinin/hezimetinin 50'inci yılına denk gelmişti. Mugalebe ve yenişme tutkusuyla veya üslubuyla geliştirilen diplomatik atak, Katar karşıtı cephe için pekala sureta zafer sayılabilir. Onu köşeye sıkıştırdıklarını vehmedebilirler. Lakin '5 Haziran' miladi tarihin 10 Ramazan hicri tarihe tekabül etmesi de kendi içinde bir tezadı, bir başka gerçeği barındırıyor. Dışarıdan zafer gibi görünen husus içeride hezimete inkılap ediyor, dönüşüyor. 5 Haziran tarihli kararı, Katar karşıtı blok veya cephe için zafer olarak saysak bile olayın 10 Ramazana denk gelmesi bir başka açıdan Katar'ın zaferi sayılmalı. Zira 5 Haziran 1967 savaşından sonra 6 Ekim 1973 savaşı 10 Ramazana denk gelen bir rövanş savaşı idi. 1973 Savaş Arapların İsrail'e üstünlük kurabildikleri ilk savaştı. Tam olarak 1967 savaşının izlerini silemeseler bile moral üstünlüğü elde etmişlerdi. Ayat Orabi veya merhum Muhammed Han Kayani gibiler bu rövanş savaşını bir şike savaşı saysalar bile esasında Arapların ve Mısır ordusunun bir azmi vardı ve Sadettin Şazli gibi komutanlar savaşı iyi komuta etmişlerdi. Savaşın belki şike tarafları olsa da sahici tarafları da vardı. 5 Haziran (2017) kararlarının alındığı güne, bu bileşke damgasını vurdu. Hezimet veya zaferin ruhu aynı günde atmış, tecelli etmiştir. Dolayısıyla bir yüzüyle dıştan zafer görünen husus bir boyutuyla da hezimeti içinde barındırmaktadır.
*
İlişkileri kesmek veya askıya almak dışarıdan zafer gibi algılansa bile esasen içeriden bir hezimettir. Katar karşıtı cephe gerekçeli kararlarını 23 Haziran 2017 tarihinde ilan etti. Veya daha doğrusu dışarıya veya basına duyurmuş, sızdırmış oldu. Kuveyt Emiri Sabah'ın, Katar karşıtı cephenin taleplerini bir şekilde Katar'a ilettiği veya bunun deklare edildiği gün. Bu talepler bir yandan dikte/dayatma olduğu ve mugalebe ruhu taşıdığı oranda diğer yandan da özrü kabahatinden büyük bir çıkıştır. 5 Haziran kararlarının bonusu veya bayram ikramiyesi hükmündedir. Diplomatik ilişkileri kesmeye adeta tüy dikmek olmuştur. Bayram arifesinde final yaptılar ve Katar'a taleplerin yerine getirilmesi için 10 gün süre tanıdılar. Katar'dan istenilenler bütünüyle tutarsız onun ötesinde hicap duyulması gereken hususlar. Bunlardan ilki beklendiği gibi El Cezire'nin kapatılmasıdır. Bu ifade hürriyeti ve basın yayın hürriyetine en büyük darbedir. Halbuki, Katar karşıtı cephe El Cezire karşısında bütün rekabet şartlarına hatta fazlasına haizdir. Petro dolar ise onlarda daha çok. Kanal ise yine onlarda daha mebzul. Bununla birlikte El Cezire'nin seviyesini tutturan veya aşan bir kanala malik değiller. Bu, para veya eleman kıtlığından değil El Cezire'nin yayıncılık anlayışından ileri geliyor. Halka daha sevimli veya sahici gelmesinden kaynaklanıyor. Bu durumda geriye Katar'ın elini öpmekten başka yapacak bir seçenek kalmıyor. Ama onlar hazımsızlıklarıyla devrik lider Mübarek'in deyimiyle El Cezire'nin cızırtısına dayanamıyorlar.
El Cezire'nin kapatılmasını isteyerek aslında zavallı durumuna düşüyorlar.
*
Tutarsız taleplerden birisi de Katar'ın İran ile diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürmesi. Bunu önce üç adası İran işgalinde olan BAE yönetiminden istemeleri daha tutarlı ve yerinde olurdu. Belki bu durumda Katar da bu kervana/katara katılabilirdi. Kendileri İran'la 15/20 milyar dolarlık ticaret hacmini işletiyorlar sonra da Katar'dan İran'la ilişkilerini sınırlandırmasını istiyorlar. Arapların ifadesiyle: Hem kötü hurma hem eksik tartı! Çifte kavrulmuş haksızlık. Katar'la diplomatik ilişkileri keseceklerine bunu İran'la deneseler daha mantıklı davranmış olmazlar mıydı? Bir başka abes veya saçma talep de Katar'dan teşekkül devresinde olan Türk Askeri Üssünün kapatılmasıdır. Esasında mevcuttan niye başlamıyorlar? Yani El Udeyd Amerikan Üssünün kapatılmasını niye istemiyorlar? Bunun cevabı bellidir. Bu durumda BAE'de faaliyet gösteren Amerikan El-Zafra Hava Üssü gündeme gelebilir. Onlar için Amerikan üssü siyasi patronlarının üssüdür ve rahatsız etmez. Gocunmazlar. Ama nedense Türkiye'nin teşekkül devresindeki üssünden rahatsız oluyorlar.
Bir başka Karakuşi talep de, Katar'ın terör listesini güncellemesi ve Amerikan terör listesini esas almasıdır. Yani açıkçası Hamas'ı terör listesine ilave etmesi. Daha da çirkini Katar'ı doğrudan teröre destek vermekle itham etmeleridir. Sözgelimi, Kaide veya IŞİD ile ilişkisini kesmesini talep ediyorlar. Bu çamur atsın izi kalsın türünden bir taleptir.
Burada tutarsızlıklarından bir başkası da Katar'dan istediklerini kendilerinin yerine getirmemeleri. Katar'dan Amerikan terör listesini esas almasını istemekle Hamas'ı terör kapsamına almasını istemiş oluyorlar. Ama kendileri aynı kurala uymuyorlar. ABD hala Müslüman Kardeşleri terör listesine almış değil ama onlar 2014 yılından beri Müslüman Kardeşleri terör listesinde gösteriyorlar.
Velhasıl ne listelerinin ne de kendilerinin iler tutar tarafları yok. Sadece canları öyle istediği için boşuna ve gereksiz gerilim üretiyorlar.