Çoktandır Hamas'ı yazmak istiyorum. Gündemin yoğunluğundan elimiz eğmiyor ve değmiyor. Bir de yazacak iç açıcı şeyler yok. Gelişmeler karamsarlık arz ediyor. Dibe doğru yuvarlanma veya yolculuk devam ediyor. Arap Baharından sonra bütün kazanımlar kaybedildi. Dostları karşı darbeler ve devrimler yuttu en azından tesir sahalarını azalttı. Söz gelimi Katar, 5 Haziran 2017 tarihinden itibaren Gazze Şeridi gibi ablukaya alındı. Bereket bağımsız bir ülke. Yine de Türkiye, İran gibi ülkeler vasıtasıyla nefes alabiliyor. ABD gibi ülkeler de denge gözetiyorlar. Denge marjında yoluna devam ediyor. Yoksa 2015 yılında Kral Abdullah döneminde ayrıca 5 Haziran 2017 sonrasında hazırlık safhasında iki işgal girişimi atlatmış. Hala fırsat doğarsa Blackwater gibi uluslararası lejyoner yapılarla Katar'ın işgalini planlıyorlar. Elbette BAE ve Suudi Arabistan'ın planlarından söz ediyoruz. Bahreyn gibi peyk, uydu haline getirecekler ve ülkenin rejimini değiştirecekler, Saddam'ın Kuveyt'te yapmak istediği gibi başına yandaş bir monark atayacaklar. Uluslararası havayı müsait görseler elbette planlarını denerlerdi. Trump'ın Riyad ziyaretinin ertesinde bu niyetlerini tam uygulamaya sokacakken bu işin uluslararası çapı onları ürkütmüş olmalı. Katar kendi gailelerine gömülürken 2013 Temmuz ayında Mısır'da Mürsi indirilmiş ve yerine İsrail'le son derece uyumlu senli-benli ilişkiler geliştiren Sisi gelmiştir. Ardından tünellere yönelik İsrail'in cesaret edemediği operasyonlar yapılmış ve Gazze kuşatması veya ablukası daha muhkem hale getirilmiştir.
2005 yılında Şaron burasını tek yanlı olarak boşaltmış ama terk etmemiştir. İkili anlaşmalarla çekilmemiştir. Aksine içeriden yapamadığını dışarıdan yapmak ve Gazze Şeridini havadan, karadan ve denizden abluka ile boğmak istemiştir. Keskin sirke küpüne zarar misali kalbi yaptıklarına daha fazla dayanamamış, bitkisel hayata girmiş ve yıllarca bu halde kalmıştır. Ardından halefi Ehud Olmert 2008 sonu ve 2009 başında Gazze'ye saldırmış; yakıp yıkmıştır. 2014 yılında İsrail Gazze'ye ikinci saldırısını yapmıştır. Üçüncü ve son büyük saldırısını ise Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirmiştir. Bu saldırılar karşısında Hamas büyük yararlılıklar göstermiş ve saldırıları püskürtmüştür. Bununla birlikte ateş gücü İsrail'in lehindedir. İnsan gücü ne kadar pek, dayanıklı ve gelişmiş olursa olsun modern savaşlarda teknolojinin ehemmiyeti artmıştır. Cansiperane ve ölümüne çarpışan Hamas bir koltukta iki işi götüremez olmuştur. Bunlardan birisi direniş ve Gazze'yi içeriye ve dışarıya karşı savunmaktır! Denizle birlikte dört yönden alındığı ablukaya karşı mücadele etmektedir. Bunlardan birisi Ramalllah otoritesidir. Ramallah da Gazze'ye abluka uygulamış ve memurların maaşlarını vermeye yanaşmamıştır. İsrail ile Mısır'ı anmaya bile lüzum yok. Denizden abluka da aynı şekilde devam etmektedir. Bu durumda bazıları kabullenemese de Hamas pes etmiştir. En azından iki yükten birisinden kurtulmak istemektedir. Birisi silah diğeri ise yönetim. Hamas'ı pes ettirmek isteyenler onu yumuşak karnından; Gazze halkı üzerinden sıkıştırıyorlar. Etrafından da tecrit edildikçe Hamas omuzlandığı yükün altında eziliyor, dayanamaz hale geliyor. Bu durumda Hamas için deniz bitti.
*
Arafat'ın ölümünden sonra İsrail cenderesinden kurtulmuş Gazze ile işgal altında özerk tarzda yönetilen Batı Şeria'da Ocak 2006 tarihinde genel seçimler yapılmış ve bu seçimleri Gazze'de yüksek oranda, Batı Şeria da nispi olarak Hamas kazanmıştır. Seçimlere girme kararı aslında tartışılarak alınmış bir karardı. Vefatından önce Abdulaziz Rantisi, Hamas'ın siyasi görev almak için henüz hazırlıklı olmadığını düşünüyordu. Hamas'ı kuşatan şartlar altında Filistin'de yönetime gelmek çıkmaz sokağa adım atmak olurdu. Kapana girmekle eşdeğerdi. Nitekim de öyle olmuştur. Burada İsmail Heniyye gibilerin tercihiyle Hamas siyasi bir türbülansa girmiştir. Siyaset için erkendi. Bu arada Birinci İntifada'dan sonra taş yerine silah tercihi de tartışılabilir. Bazı tercihler yanlış olduğu halde kutsal hale getirilerek kemikleşiyor.
Şimdi Hamas yol çatında. Bu yol ayrımı veya çatal şuna delalet ediyor: Hamas 2006'ya mı yoksa 1994 yılına mı dönecek? 2006 yılına dönüş Hamas'ın Gazze'yi devretmesinden sonra direniş ve silah seçeneğini elinde tutması anlamına gelir. Öteki ise istemese de silahlara veda etmesidir. İsrail ve uluslararası güçlerin taşeronu olan Mahmut Abbas Arafat gibi yapmak istemiyor. Yani siyasi otoriteyi alarak Hamas'a askeri alanı, direniş seçeneğini bırakmak istemiyor. Bu seçeneğe, ' Gazze'de Hizbullah modeline izin veremeyiz' sözleriyle karşı çıkıyor. 'Silah tek elde toplanacak' diyor. Kulağa hoş geliyor ama Gazze Lübnan değil . Lübnan bir devlet Hizbullah ise devlet içinde devlet. Sınırdaki İsrail'i bahane ederek Lübnan'ı domine ediyor. Gazze ise devlet değil, direniş hattını temsil ediyor.
İkinci seçenek, 1994'e dönmeye gelince... Gazze'nin bir bicimde Batı Şeria'nın kaderini paylaşmasıdır. Yani direniş ceplerinin imha edilmesi sadece İsrail ile anlaşmalı polis gücünün varlık göstermesidir. Buradaki yönetim de İsrail ile güvenlik koordinasyonuna veya işbirliğine devam edecektir. Yani bir direnişe izin vermeyecek ikinci olarak ise direniş odaklarını İsrail'e ihbar edecektir. Kısaca, Hamas kırk katır mı kırk satır mı seçeneğiyle karşı karşıyadır. Gazze halkının yükü omuzlarında olduğu için burasını devretmek istedi. Önce teklifini Mısır-BAE siyasi konsorsiyumunun adamı siyasi simsar Muhammed Dahlan'a yaptı. Bu suretle Türkiye gibi dostlarını kızdırdı. Bunun üzerine ihale Mahmut Abbas da kaldı. Lakin Mahmut Abbas kendinden ibaret değil sadece bir siyasi vitrin.
Hamas ne yapmalı sorusuna cevap aranıyor ve bu zeminde Münir Şefik gibiler anılan mahzurlar doğrultusunda bu uzlaşma çizgisine itiraz ediyor. Silahtan vazgeçilmeyeceğini söylüyorlar ama Fuzuli'nin dilinden " Dost bivefa, felek birahm, devran bi sükûn, dert çok, hemdert yok, düşman kavi, talih zebun."
Direniş başka, bir yöreyi bir halkı idare etmek daha başka. Direnişin acısını halktan çıkarıyorlar. En azından Hamas yüklerinden birisini devretmek istiyor. Lakin mukabilinde direnişi de söndürmek ve silahını elinden almak istiyorlar. Gazze'yi Hizbullah modeliyle tanınan Lübnan yerine Mahmut Abbas'ın işbirliğinde yürüyen ikinci Batı Şeria yapmak niyetindeler. Böylece İsrail, taşeron yapı Ramallah üzerinden terk ettiği Gazze'ye geri dönmüş olacak.
Siyasi sorumlulukla direniş bir arada gitmiyordu. Gittiği yere kadar gitti ama sonunda tıkandı. Böylece 2006 yılında açılan parantez kapanmış oldu. Dersler çıkarmak lazım. Quartet Temsilcisi siyasi tilki Tony Blair ise 2006 yılında koydukları ambargo ve uyguladıkları abluka nedeniyle kederli olduğunu söylüyor; timsah gözyaşları döküyor. Tarihi geriye sarsak ne yapardı acaba?
Hamas'a kala kala tek marj; seçimlere katılmak ve ardından kurulacak hükümete ortak olmak kalıyor. Muhammed Dahlan veya Mahmut Abbas gibi diğer ortaklara ne kadar güvenilir? Velhasıl, Hamas bölgesel gelişmelerden kaynaklanan bir çıkmazın içinde. Bu nedenle denize düşen yılana sarılır misali İran ile ilişkilerini yeniden tazeliyor ve çevre ilişkilerinde Arap Bahar öncesine dönüyor. Bu tablo karşısında Tony Blair eğer kederleniyorsa bizim ağlamamız lazım.