Biz mazlum Müslümanlar sürekli olarak başkalarının çifte standardından yakınırız. Ahmet Rıza gibi aslında ortak paydamız bulunmayan, inancı ve imanı bizimle kesişmeyen, meşkuk olan İttihatçılar bile Batı'nın çifte standardından yakınmıştır. Zira müsellem ve bedihi, öncül ( a priori ) bir meseledir. Abdulmün'im Mustafa Halime (Ebu Basir et Tartusi) isimli müellif bir twitinde İslam davasının kayıplarının bazılarının temsilcilerinin ahlaki düşüklüklerinden ileri geldiğini söylemiştir. Ümmet gerçekten de bir ahlaki kriz yaşıyor. Bu ahlaki kriz mezhep ve meşrep sınırlarını aşıyor. Bütün Müslümanların ortak sorunu. Ahlaki yeniden kuşanmadan, kazanmadan birbirimizle barışmamız mümkün değil. Barışmadan da ortaklık kuramayız. Ahlakı yeniden kuşanmalı ve başkalarını suçladığımız şeyleri yapmaktan suret-i katiyede kaçınmalıyız. İslam insanlığın ve diğer dinlerin sağlaması ise ahlak da Müslümanların sağlamasıdır. Fikirlerimiz veya niyetimiz ne kadar parlak ve güzel olursa olsun, ahlakı doğrultmadan doğrulamayız, düştüğümüz yerden kalkamayız. Ahlak olmadan değerlerin içi doldurulamaz, değerler hakikat düzeyine çıkamaz. Zulmün tanımını mezhep, meşrep ve din sınırlarına, haritalarına göre yaparak, rölatif ve nispi hale getirmek adaleti öldürmektir. Rölativizmden de çifte standart doğar. Zulmün ve adaletin mutlaka standardize edilmesi gerekir.
Tam da bu noktada Hamas temsilcilerinden İsmail Heniye, Rus Sputnik Haber ajansına yaptığı bir değerlendirmede bu anlamda şaşırtıcı ifadeler kullanıyor. Bindiği dalı kesiyor. İsrail'in yaptıklarını zulüm olarak tasvir ederken Esat'a toz kondurmuyor Suriye'de yaşananları, yapılanları fitne olarak geçiştiriyor. İsrail yayarsa zulüm Esat yaparsa fitne. Böyle diyerek topu taca atmış. Suriye'de olan biteni fitne kılıfına sokmuş ve fitne olarak nitelendirmiş. Yani haklı haksız birbirine karışmış. Tam bir çifte standart örneği. Bu durumda Esat'ın öldürdükleri de eğitim zayiatı oluyor. Nitekim, Putin de zaten Suriye'de yeni silahlarını denediklerini söylemişti. Rıfat Esat da arlanmadan Hama katliamı sonrasında nüfus planlaması yaptıklarını söyleyecekti. Onlara göre Suriye canlı bir eğitim alanı ve poligon. Dinimiz tarafından bırakın insanı diğer canlıların bile hedef tahtası yapılması yani poligon olarak kullanılması yasaklanmıştır.
Peki! İsmail Heniye ne yapıyor? İran mihverine dönüşün alıştırmalarını peşrevlerini yapıyor ve bu suretle Suriye halkını bir kez daha yüzüstü bırakmış oluyor. Suriye rejimiyle geçmişten günümüze düşmanca bir durum ve tutum içinde olmadıklarını söylüyor. 'Bize çok yardımları dokundu ve bizimle ortak tutum takındılar' diyor. Halbuki, tam da hilafına Suriye Müslüman Kardeşler hareketinin eski sözcülerinden Züheyir Salim attığı bir twitinde şunları söylüyor: Hafız Esat ve oğlu Beşşar'ın Filistin davasına verdiği zarar hiçbir zararla kıyaslanamaz. Baba oğul Esat'ların verdiği zarar, ne Ben Gurion, ne Goldameir, ne Şamir , ne Şaron ve en son olarak ne de Netanyahu'nun verdiği zararlarla karşılaştırılabilir belki toplamının fevkinde ve üzerindedir. (https://twitter.com/zohersalm/status/1006979076794482689)İsmail Heniye bir yanlış seçenekten diğerine atlıyor. Abdulaziz Rantisi gibilerinin karşı çıkmasına, durmasına rağmen uluslararası destekten mahrum bir ortamda İsmail Heniye gibiler 2006 seçimlerine katılmayı savunmuşlardı. Şimdi ise yükü ağır gelen Gazze Şeridini devredecek namuslu adam arıyorlar! Dışarıda da kendisine faydası olmayan Şam rejiminden medet umuyorlar! Peki! Şam rejiminin başı Beşşar Esat ne diyor? Şimdi gelinen noktada veya konjonktürde Hamas'a nasıl bakıyor? Alem Kanalına konuşan Esat, Filistin cephesinde Müslüman Kardeşlerin (Hamas) dini kullanarak siyasi emellerine ve amaçlarına ulaşmak istediğini söylüyor. Kısaca ona göre Hamas Filistin'de din tacirliği yapmaktadır (https://arabi21.com/story/1101407 ). Mahmut Abbas'ı da suçluyor ama İslami Cihad ve Hizbullah gibi İran çarkında, ekseninde tur atanları bağrına basıyor. Zaten bu yüzden bazı yorumcular İsmail Heniye'nin alttan alan bu konuşmasını Esat rejimine hulus çekmek ve özür dilemek makamında okumuşlardır. İşte bu noktada Hurriyet Press bu açıklamayı şöyle duyurmuştur:" Heniye, İran ile Esat'ı tercih ediyor. Hamas ahlaki bir çıkmazda…"
Sariye Urabi'nin yazdığı gibi esasında Filistin ve Suriye meselesi özünde aynı. Bu itibarla Heniye'nin sözleri kendini inkardan başka bir şey değil. Bunu demagojik kalıplarla pazarlayanlar var. Bunlardan birisi olan Ürdünlü Yazar Ömer Ayasire İsmail Heniye'nin ilkelere tesir etmeyen bir biçimde İran ekseni karşısında pragmatik davrandığını ileri sürüyor. Bu yazar hangi bahaneyle olursa olsun Hamas'ı savunmak istiyor. 'İran'dan başka çaresi de kalmadı zaten' demeye getiriyor. Türkiye'nin Hamas'ı desteklemekte ikircikli ve mütereddit davrandığını Katar'ın ise kuşatılmışlık altında geleceğiyle boğuştuğunu ve kendilerine ancak Esat ile İran'dan yardım gelebileceğini söylüyor! Esat ise El Alem Kanalına bu yönde bir soruya şu karşılığı veriyor: Önceliğimiz Suriye'de terör kalıntılarını temizlemektir ve onun ötesinde kelin merhemi olsa başına sürer! Hamas yetkilileri serap peşinde koşuyorlar. Pragmatizm edebiyatıyla da kendi ayaklarına ateş ediyorlar. Amerikalılar pragmatik davrandığında onları ahlaksızlıkla suçluyoruz. Hamas bunu yapınca ahlaki bir tutum takınmış mı olacak? Yoksa ahlakın siyaset aleminde pek de bir önemi yok mudur? Arapların Hamas'ı desteklememesinden yakınıyoruz ama bu yakınmanın tarafları ahlaki veya manevi zeminde bile olsa Suriye halkına sahip çıkmıyor bilakis yalnız bırakıyorlar. Şibli'nin Hallac-ı Mansur'a gül atması gibi en acıtıcı olan da budur. Başkalarının reel politiğinden rahatsız olanlar kendilerini reel politiğe kaptırıyorlar. İşte bu çelişki fabrika ayarlarına dönülmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Hamas için sapma 2006 yılında seçimlere katılmasıyla birlikte başladı. Üzerine taşıyamayacağı bir siyasi yükü de almış oldu. Manevra alanını kaybetti. Filistin'i yöneteyim derken Gazze bir elde Batı Şeria öteki elde kaldı. Bu bir öngörüsüzlük halidir. Bu öngörüsüzler kendilerini gözden geçirmiyorlar. Geniş yelpazede de onları gözden geçirecek, muhasebe edecek fikri müdir sahipleri de yok! Abdulaziz Rantisi gibiler bu şartlarda Hamas'ın parlamento seçimlerine katılmasını karşı çıkıyordu. İsmail Heniye gibiler hangi maslahata mebni olarak hareket ettilerse Hamas'ı seçimlere soktular. Sonrasında geri çekilmek yerine yanlışlar zincirini ve yumağını büyütmekle, uzatmakla meşguller.
Kısaca Filistinliler başkalarından istedikleri gibi standartlarını üniter hale getirmek zorundadır. Ondan ötesi hak batıl kavgası değil, mevzii sen-ben kavgasıdır.
Netleşmeden ve durulmadan Filistin davası kazanılamaz. Temelinde inanç ve ahlak vardır. Bunları kaybeden pusulasını kaybeder. Kıt melekeli bön adamlar Filistin davasının başına geçmişler onun bunun arkasında savruluyorlar.
Hasan el Benna'nın dediği gibi mesele dün de olduğu gibi bugün de kaht-ı rical meselesidir. Doğru adamlar doğru yerde olmazsa doğru temsil olmaz. Davalarda yetersiz ellerde zayi olur gider.
Not: Okurlarımın bayramını kutlar ülkemize, İslâm alemine, bütün dünyaya hayırlar getirmesini niyaz ederim.