'Neşeli Günler' isimli, Türk sinemasında klasik haline gelmiş filmde, birbirini tanımayan, boşanmış ailelerinden ötürü yıllarca ayrı yaşayan iki kardeş, aynı kızın erkek arkadaşı olurlar. Kardeş olduklarını bilmeden aynı kızla birlikte flört ettiklerini fark edince kavgaya tutuşurlar. Araya girmeye çalışan ziya amca (Şener Şen) bağırarak onları ayırmaya çalışır: "Kardeşin ulan o senin, kardeşin!!" Şimdi beyaz perde yerine uluslararası sahnede Suriye üzerine İsrail ile İran kapışması nedeniyle aynı rolü Mihail Bogdanov oynama durumunda kaldı. İkisi arasında çıkan sürtüşme ve niza faslında Ziya Amca veya Şener Şen'in yerini Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov'un Yardımcısı Mihail Bogdanov almış görünüyor. Sputnik Haber Sitesinin servis etmiş olduğu bir haberde Bogdanov esasında İsrail ile İran arasında birçok ortak yön ve çıkar bulunduğunu ve bunu akıllarından çıkarmamaları gerektiğini ifade etmektedir. Her iki tarafın da terörle (Sünni) mücadele ettiğini ve dolayısıyla ortak bir zemin ve noktalarının bulunduğunu ifade etmektedir. İran'ı İsrail'e pazarlayan Bogdanov aslında malumu ilam etmiş durumda. O da şudur: İran'ın Suriye'deki varlığı İsrail'e zarar vermez (https://arabic.rt.com/features/954060). İsrail'i bugüne kadar dizginleyen zaten bu denklem ve değerlendirme olmuştur. Suriye Devrimi öncesinde birinci tehdit olarak İran'ı gören İsrail, halk hareketiyle birlikte düşman değerlendirmesini güncellemiş ve İran'ın yerine Suriye halkını geçirmiştir. Nitekim, İsrail'in stratejik aklı Amus Gilad gibiler Sünni tehdidin ağır bastığını söylemeye başladılar. Aynı doğrultuda İsrail'in Atlantik ötesi dostları Daniel Pipes gibiler de Esat'ı Stalin, başsız hatta kimsesiz oldukları halde Sünnileri ise Hitler yerine koyarak tercihlerinin Stalin'den yana olduğunu söyleyecektir. Şimdi İsrail yeni bir dönemeçte ve gelişmelere göre yeni bir değerlendirme yapacak. İşte bu noktada Bogdanov eski denklemi hatırlatıyor. İsrail açısından İran'ın tehdit olmaktan ziyade Sünni yoğunluğa karşı emniyet supapı olduğunu hatırlatıyor.
Rusya hala Sünniliğe karşı Safevi-Siyonist ortaklığından medet umuyor, devamına ihtiyaç duyulduğuna inanıyor. Daha doğrusu bütün bölgesel güçleri kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Hepsine ayrı ayar veriyor. Suriye'de İran'ın nüfuzunu azaltmaya çalışırken suyu geçerken at değiştirmek de istemiyor. Kısaca İranlılardan erken bir biçimde, ihtiyacını tam savmadan kurtulmak istemiyor. Bu nedenle de İran kartını hala elinde tutuyor. Buna mukabil İsrail'e ihtiyacı daha büyük. Bu açıdan İsrail vuran İran ise vurulan taraf. Avrupalılar İran'ı yeni ambargolardan kurtarmaya çalışırken Putin de bu görevi İsrail'den bekliyor. Ukrayna nedeniyle kendisine uygulanan ambargoyu İsrail üzerinden veya İsrail'in ABD'deki hatırlı dostları üzerinden kırmaya, aşmaya çalışıyor. İran Suriye'de zayıf halkayı temsil ediyor. Bununla birlikte Rusya'nın araçlarından birisi. Pençelerini sökse de tam olarak vazgeçmiyor. Esat da İsrail'in gözdesi haline geldi. En değerli diktatör veya diktatörlerin gözdesi ve hası. Esat'ın İran'dan ziyade Rusya'ya daha yakın durması İsrail'le ortak zemini güçlendiriyor. Haaretz gazetesinden Zvi Bar'el'in bu yönde yazmış olduğu makale büyük akisler uyandırdı. Zira doğruyu aksettirmektedir. 'Syria's Assad Has Become Israel's Ally' başlıklı makalesi gerçeği bütün çıplaklığıyla yansıtıyor. Esat'ın İsrail'in stratejik müttefiki haline geldiğine değiniyor. Esasında hiç düşman olmamışlardı bilakis 1974 yılından beri Suriye rejimi ile İsrail ortak. 2012 yılında İsrail bir değerlendirme yaparak zayıflayan Esat'ın kendileri açısından tercih nedeni olduğunu görmüşler; ötesinde hayati olduğuna kanaat getirmişlerdi. Altıncı hisleri yanıltmadı. Dayıoğlu Rami Mahluf da İsrail'ın güvenliğinin bekçisi olduklarını hatırlatmıştı.
Mısır'da yayın yapan Suudi destekli Nas Tv bir yayınında, dede Süleyman Vahş ve Esat ailesinin İsfahan göçmeni bir dönme aile bir olduğunu ileri sürmüştür. Bir uzmana dayandırdığı haberinde aileyi İsfahan'dan Kardaha'ya göç etmiş Yahudi kökenli bir aile olarak tasvir etmektedir (https://www.timesofisrael.com/assad-is-a-jew-claims-egypt-tv-guest/). Kimileri ise ailenin Ahvaz/Muhammere göçmeni bir Batini aile olduğunu ileri sürmektedir. Kimileri de Hanakin göçmeni Yezidi bir aile olduğu tezini savunmaktadır. Rivayet muhtelif amma cümlenin maksudu bir! İsrail'e hizmet etmek için illa da Yahudi bir kökenden gelmeye gerek yok. Nice Yahudiler İsrail'e hizmet yerine yük olmuşlardır. Bununla birlikte Yahudi liderleri arasında bile Esat çapında İsrail'e hizmet eden ya nadir vakadır ya da çıkmamıştır. Bununla birlikte Arafat'tan Nuri Maliki, Kaddafi, Sisi'ye kadar bir sürü Arap lideri için Yahudi yakıştırmasında bulunulmuştur.
Salman Masalha adlı Dürzi asıllı İsrailli yazar bir defasında Beşşar Esat'ı, İsrail'in kralı olarak tanımlamıştır. Masalha'ya göre bütün Arap diktatörlerinin favorisi Esat'tır ki İsrail'in kralı olarak tanımlanabilir (https://www.haaretz.com/1.5143651). Esat, 'düşmanlar' arasında barınmış ve düşman kardeşler gergefinde İran ile İsrail'e dayanarak ayakta kalabilmiştir. Esat, İran-İsrail gergefinden beslenmiştir. Bugün İsrail, 'öküz öldü, dostluk bozuldu' dese de Bogdanov hala Sünni tehlikenin geçmediğini ve dolayısıyla dostluğun baki kaldığına inanıyor.
Suriye'de İran-İsrail muvazaa hattı kurulmuştur. Rusya bu hattın aktif kalmasını istiyor.
İsrail ikinci olarak Suriye'ye karşı kaypaklık politikası izlemiştir. İran'ın arkasına saklanmıştır. Daha doğrusu kirli işlerini İran'a yaptırmış ve kendisi kenara çekilerek, seyrederek 'temiz imajını' korumasını bilmiştir. Ayrıca iç denklemde, kendi arasında iyi adam kötü adam rolü kurgulamış Lieberman vampirin yani Esat'ın ayakta kalmasını isterken Netanyahu ve onun kanadını temsil edenler hiç tasrih etmeden ima yoluyla Esat'ın gitmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bununla birlikte gerçek niyetleri daima Esat'ın kalmasından yana olmuştur. Fiili politikalarını da o yönde imal etmişlerdir. Muhaliflerin kazanmasını hiç istememişlerdir. Muhalifler 2012 yılından beri bu gerçeği görmüşler, idrakinde olmuşlardır. ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Richard Ford'un dediği gibi Obama idaresi muhalifleri sadece oyalamış ve kandırmıştır. İsrail de Esat'ı istemiyor gibi yapmış ama alttan alta kalması için çalışmıştır. Obama'nın danışmanlarından ve siyasi mutfak ekibinden Ben Rhodes 'The World as It Is: A Memoir of the Obama White House' adlı hatırat kitabında değindiği gibi Obama idaresi 2013 yılında Esat rejiminin kimyasal silahlar kullanmasına karşı askeri karşılık vermekten imtina edince bu rejimin kalmasına yeşil ışık yaktığı anlaşılmıştır. İsrail hükümetinin yaklaşımı da Obama'nın yaklaşımını perçinlemiştir. Esat'ın yerinde kalması için Obama idaresi nezdinde ikna çabalarında bulunan isim İsrail'in eski Washington büyükelçisi Itamar Rabinovich olmuştur.
Ben Rhodes hatıratında, ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye politikası konusunda Obama'ya yüklendiğini ve kaypaklığını yüzüne vurduğunu kayda geçirmiştir. Bu yüzden görüşmelerin gergin bir atmosferde, havada geçtiğine tanıklık etmektedir.
Mürsi'den sonra Sisi idaresi Esat'la aynı gemide olduklarını ilan etmiştir. Keza baştan beri Cezayir, Irak ve Lübnan hükümetleri Esat'ın kalmasından yana olmuştur. Önce Esat'ın gitmesi gerektiğine inanan Ürdün Kralı İkinci Abdullah ise süreçte çok tavır değiştirmiş ve sonuçta Esat ile yeni bir siftah yapmaya razı olmuştur. Bu taze başlangıç fikri Suudi idaresini gücendirse de gecikerek de olsa bu katara dahil olmuşlar, zımni olarak aynı noktaya gelmişlerdir. Nasrallah bu yönde bir paylaşımda bulunmuş ve Suudi Arabistan'ın gizli ulaklar vasıtasıyla Şam rejimine mesaj gönderdiğini; İran'ı terk etmesi halinde Esat rejiminin bekası noktasında bir çekincelerinin kalmayacağını ifade ettiğini aktarmıştır. Suudi Arabistan'ın telkinlerine aldırmayan, kulak asmayan Esat yönetimi İsrail'in tehditlerini ciddiye alıyor, boyun eğiyor. Bu nedenle de İranlı Parlamenter Behruz Bünyadi gibiler Esat'ı nankör olarak nitelendiriyorlar. Putin ile Esat'ın flört halinde olduğunu söyleyen İranlı Parlamenter Behruz Bünyadi Esat'ın Suriye'de kendilerini satacağını ifade etmektedir. Suudi Arabistan'ın havucuna ikna olmayan Esat İsrail'in sopasına boyun eğiyor.
Bununla birlikte Suriye'de orkestra şefi konumunda olan Putin şimdilik İran'dan vazgeçmiyor ve herkese rol biçiyor.
İkinci bir emre kadar Putin ve Rus idaresi İran'ın nüfuzunun ve askerinin Suriye'de daralarak da olsa kalmasından yana (https://www.alaraby.co.uk//politics/2018/7/4/). Bu şu demek: İsrail'den sonra Rusya da miadı dolana, kullanım tarihi bitine kadar İran'ı kullanacak. İsrail, çıkarları ve tarihi nefreti gereği bölgeye ve bölge insanına yönelik Pers nefretini kullanıyor. Esat ise çantada keklik. İsrail Esat'a hiç karşı olmadı. Sadece kendi düşmanlarını ve İsrail'in düşmanlarını temizlemesi için ön açtı. Sonuç itibarıyla, İsrail Suriye halkının dağıtılmasıyla demografik baskıdan kurtulmuştur. Esat da kendi düşmanlarından kurtulmuştur. Suriye halkı cebren ve hile ile 'ağıla' yeniden geri sokulmuştur. Şimdilik durum öyle görünmektedir.
Robert Fısk da ABD ve NATO'nun Esat'ı devirmekten vazgeçtiğini yazmıştır. Filistinli gazeteci Macid Azzam'ın ifadesiyle NATO ile ABD ne zaman ve nerede Esat'ı devirmek istemiştir? Robert Fısk herhalde dinazor rüyaları veya hayalleri görüyor olmalı!
Sonuç itibarıyla, İran ile Suriye rejimi İsrail düşmanlığı üzerinden İsrail'i hizmet etmiş oldular. Şimdi yol çatındalar. Tamam mı yoksa devam mı? İran'a açılan alan daralsa, tanınan rol azalsa da Ruslar devam diyor…
Volkan gibi yeniden harekete geçen İran halkı ise 'her gün Aşure her yel Kerbela ' diyor.