Cemal Kaşıkçı olayı ikinci haftasını doldurmaya ramak kala 15/16 Ekim tarihlerinde yeni bir gelişme daha kaydedildi. Daha doğrusu Riyad yeni bir yaklaşım tarzını benimsedi. Susmak yerine hamle ve atak davranmayı esas aldı, seçti. Bunun ilk belirtisi ve açılımı soruşturma için Türk kriminal ekibine İstanbul'daki konsolosluklarının kapılarını açmalarıdır. Bu yeni yaklaşımla birlikte en iyi savunma saldırıdır anlayışına geçtiler. Buna göre, Suudi Arabistan olayı zımni olarak itirafa yaklaşıyor, üstlenmeyi kabulleniyor. Bu uğurda Kral Selman'ın devreye girmesiyle birlikte ülke gömüldüğü suskunluğu üzerinden atmaya başladı. Bu hususta Kral Selman Yeni Şafak gazetesinin de yazdığı gibi duruma el koydu. Şımarık oğlu Muhammed Bin Selman'ı da vitrinden indirdi, geri çekti. Keşke baştan hiç vitrine koymasaydı da bu sorunlara yol açmasaydı. Gerisini tamamlamak da 'siyasi yönetmen' Amerikalıların üzerine ve omzuna kalıyor, düşüyor. Bu cümleden olmak üzere Trump bu durumdan Kral Selman'ın olaydan haberdar olmadığını ve bunu kendisiyle de paylaştığını söyledi. Elbette durumla ilgili Kral Selman'ın haberdar olmaması akla yatkın ve olayların seyrine de uygundur. Ben de aynı kanaatteyim. Bununla birlikte Trump daha ileri giderek bu işi yapanların kanun dışı bir zümre, bir avuç serseri (rogue persons) olduklarına hükmetti.
Burada iki boyut var. Bu boyutlardan birisi teknik boyut. Bu yönünü Türkiye omuzluyor, takip ediyor. Cemal Kaşıkçı olayı üzerinde tahkikatını sürdürüyor ve zaman zaman sızıntılar üzerinden bu bilgilerden bir kısmı basın üzerinden kamuoyuyla da paylaşılıyor. Suudi Arabistan yönetimi bunlardan bizar ve basın da bunlardan bazılarının barındırdığı 'tutarsızlıklar' nedeniyle teknik düzeyde itiraz ediyor. Elbette bir kısmında haklı. Fakat hikayenin tamamını ret ve inkarda haklı olamaz. Zira cevaplanmamış ve cevaplandırılması gereken sualler var ve bunlardan kaçması ve kaçınması mümkün değil. Bunlardan ilki Cemal Kaşıkçı'ya ne oldu? İkincisi öldürüldü ise cesedi nerede? İşte bu teknik bilgileri kapatmak için siyasi maharet, yönetmenlik ve pazarlıklar gerekiyor. Bunu da Suudi Arabistan namına Amerikalılar deruhte etmek ve yürütmek istiyor. Bunun için de Suudi Arabistan ziyaretinden hemen sonra Mike Pompeo Türkiye'ye damlayacak. Zira olayın düğümü Türkiye'de. Muhtemelen Pompeo üçlü bir siyasi koordinasyon ihtimalini gündeme getirecek. The Telegraph senaryosu da denilen yeni senaryo veya yaklaşıma göre olayın siyasi akislerini ve hasarını kontrol etmek için üç formül üzerinde duruluyor. Kaşıkçı konsolosluğa girdikten hemen sonra ( 2 ile 4 dakika) 2 Ekim 2018 tarihinde ( 13.10 suları) operasyon başlatılıyor. Zımni itirafla ilgili senaryolardan ilki Cemal Kaşıkçı'nın içeride kalp krizi geçirdiği yönünde. Bununla birlikte bu senaryo inandırıcı değil pek alıcı bulmaz. Cemal Kaşıkçı'nın kalbinin duracağı burada mı tuttu? Burada mı tutukluk yaptı? Bula bula burasını mı buldu? İkinci rivayete veya yaklaşıma göre de sorgulama sırasında maksadı aşan bir şey oldu ve sorgulama (istintak) sırasında hatalı bazı davranışlar sergilenmesi nedeniyle kastı aşan bir biçimde ölümüne yol açıldı. Üçüncü senaryoya göre ise kendiliklerinden hareket eden bazı korsan ve kanunsuz tipler talimat almadan Cemal Kaşıkçı'yı ülkesine dönmeye zorlamak isterken maksadı aşan bir biçimde konsoloslukta bu haltı işlediler. Bütün bu zımni itiraflarda gözetilen husus ise tasfiye veya fiziki ortadan kaldırma emir ve talimatlarının Muhammed Bin Selman veya Kraliyet Divanı dairesinin dışında verilmiş olmasıdır.
Bu zımni itiraflar aleniyete dökülecek olursa bu taktirde Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti resmileşecek lakin geride bir sual kalıyor? Kim bu kanunsuz adamlar ve Cemal Kaşıkçı'nın cesedini ne yaptılar sorusu gündeme gelecek! Bu soruların cevapları oldukça çetrefil ve bu durumda yanlışı yanlışla kapatmak gerekecek. Bunun açılımı da şudur: Olayı kapatmak için bazı kelleler feda edilecek: Ya intihar edecekler ya da Cemal Kaşıkçı gibi susturulacaklar. Fransız Devrimi'nin yazarlarından Anotole France, 'Tanrılar Susamışlardı' adlı kitabında veya sair yerlerde' ilahlar kurban istiyor' mealinde ifadeler kullanmıştır. Burada da 'ilahlar' kurban arıyorlar ya da günah keçisi istiyorlar. Bununla birlikte Amerikan basını meselenin takipçisi durumunda ve pes etmiyor. Samar D Jarrah adlı sosyal medya hesabı sahibinin de ifade ettiği gibi Amerikalılar sahte ilahlara fazla metelik vermiyorlar. Washington Post gazetesinde yayınlanan 'How Trump bobs and weaves to avoid the truth' başlıklı makale Trump idaresinin gerçekleri çarpıtmak için nasıl canla başla çalıştıklarını, çırpındıklarını ortaya koyuyor, nazara veriyor.
Nitekim, Refik Hariri olayından sonra Gazi Kenan gibiler intihar süsüyle susturulmuşlardı. Rüstem Gazala gibiler de esrarengiz bir şekilde vefat etmişlerdi. CNN International'ın bir haberine göre Suudi Arabistan makamları Cemal Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili bir rapor hazırlıyor ve akabinde bunu yapanları hesaba çekecekler! Kendi yöntemleriyle failleri hesaba çektikten sonra da dosya kapanacak. Bununla birlikte açık kapanmayacak zira kusursuz cinayet olmaz! Tabii ki dosyayı kapatmak Suudi Arabistan'ın beklentisi, hesabı. Ama bakalım olaylar nasıl gelişecek? Her nasılsa ve her ahvalde bu müessif olayla birlikte Suudi Arabistan'ın saygınlığı ve imajı büyük bir hasar almıştır.
Hangi çapraz baskılar altında olduğunu bilmediğimiz Kaşıkçı ailesi de suskunluğunu bozduktan sonra Cemal Kaşıkçı için uluslararası bir soruşturma açılmasını ve bu yönde komisyon kurulmasını istiyor. Bunu el Cezire Kanalı'nda bana da sordular ( 16 Ekim 11. 20 suları) . Bunun cevabı şudur: Suç mahalli İstanbul, Türkiye'dir. Bu itibarla Türkiye'nin saygınlığı da bu olayla ilgilidir. Soruşturma açmak ve olayı takip etmek görevidir ve bundan sorumludur. Bunun dışında meseleyi uluslararası bir mahkeme ve komisyona devretmek topu taca atmak ve meseleye un sermektir. Sadece bazı Sırp çeteleri için bu mahkemeler yararlılık gösterdiler ama nice sonra. Refik Hariri olayı ise aydınlansa veya aydınlanmasa da suçlular ortalıkta cirit atıyor. Meseleyi uluslararası bir komisyona ya da ceza mahkemesine havale ve sevk etmek daha fazla siyasileştirmektir.
Suskunluğunu bozan ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ı vitrinden alan Kral Selman Kaşıkçı ailesiyle görüşeceğini ve onların davasının sahibi ve veliyyü demi yani kan velisi olacağını söylemiştir.
15 Ekim (2018) tarihinde Türk kriminal inceleme ekibinin içeride luminol maddesi kullanılarak yaptığı incelemede silinmiş kan izlerini rastladığı ifade ediliyor. Bu haberler doğruysa ilgili bulgular nihai raporda yer alacak ve resmi bir hüviyet kazanacaktır.
Arap Baharı Büyük bir kutuplaşma ve kutuplaşan taraflar arasında büyük bir çekişme meydana getirdi. Şimdi, ' Arap Baharı sönmedi, 2011 bitmedi' diyen Kaşıkçı olayıyla birlikte Arap Baharının ikinci faslı başlıyor. Tekerlek tümseği aşıyor.
Bu anlamda Ebu Yareb isimli Arap yazarı Cemal Kaşıkçı'nın Körfez'in Muhammed Bu Azizi'si olduğunu ifade etmiştir. Tunuslu Bu Azizi Arap Baharı meşalesini yakan adamın adıdır. Muhatabı olan Zeynelabidin Bin Ali de Suudi Arabistan'ı mesken tutmuş ve bu ülkede ağırlanmıştır. Buna paralel Cemal Kaşıkçı'nın öldürülme biçimi ise bize Mehdi Bin Bereke olayını hatırlatmıştır. Kimi Faslılar Cemal Kaşıkçı'yı ideolojik kimlikleri farklı olsa da Suudi Arabistan'ın Bin Berekesi olarak isimlendirmiştir. 2013 sonrasında karşı devrimciler şanslarını fazla zorladılar ve kendilerini olayların akışına değil kuşatmasına bıraktılar. Tertipleri ayaklarına dolandı. Tarihin vakumu onları da çekiyor.