Modi başbakanlığında Hindistan giderek İsrail'e dönüşüyor, benziyor. Netanyahu ile Modi arasında büyük bir armoni ve ahenk dikkatlerden kaçmıyor. Siyasi stratejik ve dini anlamda bütünlük ve uyum içindeler. BAE, Bahreyn gibi Körfez ülkelerinin de birinci sınıf dostları. Keşmir'de aldığı karardan hemen sonra hem BAE hem de Bahreyn Modi'yi madalya ile taltif etti.
İsrail Hindu beraberliği Kur'an buyruğuyla da tescil edilmiş bir husustur. Nitekim: Kuşku yok ki iman edenlerin, insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ile şirk koşanlar olduğunu göreceksin (5/82). Bugün Hindistan ile İsrail'in tek yumurta ikizleri olduğu ortaya çıkmıştır. Her ikisi de Müslümanlara yönelik benzeri uygulamaları hayata geçirmektedir. Sözgelimi Modi'nin bağlı olduğu hareket 1992 sonlarında Babri Camii veya Ayodha Camii olarak anılan Müslümanlara ait bir mabedi yerle bir ettiler. Caminin bulunduğu alanda Hindu tanrıları veya tanrıçaları arıyorlardı ama tahrip ettikten sonra hiçbir şey bulamadılar. Sonrasında bu eyleme katılan bazı fanatik Hindular Müslüman oldular. Kalıntılara ulaşamadılar ama olan tarihi mescide oldu. Keşmir'de kısıtlamalara gitmeden ve özel statüyü askıya almadan evvel İslam medeni kanununun sınırlarına müdahale etmişler ve Meclis kararıyla birlikte Müslüman erkeğe ait üç talak hakkını müsadere etmişlerdi. Bir celsede üç talak meselesi Hazreti Ömer tarafından uygulamaya konulmuştur. Lakin İbni Teymiye, 'yeni şartlar oluştu' diyerekten üç talakın tek talak kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur. Şimdi kimi ülkeler aile kurumunu korumak için bu görüşü dikkate alıyorlar. Burada İslam düşmanı Hindu çevrelerin derdi Müslüman aileyi korumak veya kadını korumak değil meseleyi kurcalayarak İslam karşısında üstünlük iddiası kurmaktır. Yoksa meclis üzerinden bir karar almak yerine meseleyi Müslümanlar üzerinden halledebilirdi.
Vaktiyle Ebu'l Hasan en Nedevi sağlığında Kongre Partisi (İndra-Rajiv Gandi dönemi olmalı) İslam aile hukukuna müdahale girişimlerine karşı çıkmış ve Hindistan başbakanlarını huzuruna celbetmiş ve onları ikna ederek bu girişimleri beşiğinde bertaraf etmiştir. Modi döneminde yeni bir girişim var ama ne yazık ki Ebu'l Hasan en Nedevi'si yok!
Bu müdahale ile birlikte belki de Hindu liderleri Sati geleneğini unutturmak ve İslam üzerinden kendilerince artıya geçmek istemektedirler. İslam aile hukukuna bu açık müdahaleden sonra Modi yönetimi tek yanlı olarak Keşmir'in özel statüsünü rafa kaldırdı. Kısaca İslam'a karşı düşmanca davranışlar içinde. Son yıllarda Hindistan yumuşak güç olmaktan çıkarak askeri bir güç haline geliyor. Dünyanın beşinci ordusu haline geldi. Sadece içeride değil sınır boylarında da Müslümanlarla uğraşıyor.
Dini tartışmalarda göz dolduran Ahmet Deadat'ın talebesi Zakir Naik'i de kovuşturuyor ve Malezya ve Türkiye gibi ülkelerden geri istiyor. Zira Zakir Naik İslam'ın hucceti gibi tartıştığı diğer din mensuplarını ilzam ediyor, dize getiriyor. Bu ise Hindistan doğumlu Zakir Naik'e karşı Hindu milliyetçi liderlerin gayz ve kinini artırıyor.
Hindistanlı vaiz ve davetçi Zakir Naik, Malezya'da Hindulara gösterilen iyi muamelenin Hindistan'da Müslümanlara gösterilmemesinden yakınmıştı. Pakistan Başbakanı İmran Han da Zakir Naik'i teyitle önemli bir açıklama yapmıştır. Hindistan'ın 5 Ağustos'ta verdiği mesajın, ülkenin yalnızca Hindulara ait ve diğerlerinin ise ikinci sınıf vatandaş olduğunu belirten Han, iktidardaki Hindistan Halk Partisi'nin (BJP), Ulusal Gönüllü Organizasyonu (RSS) adlı ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin de üyesi olduğu örgütün ideolojisini benimsediğini aktardı. Han, RSS'in bir zamanlar ülkede "terör örgütü" olarak nitelendirildiğini hatırlatarak, "Bu, aynı zamanda Mahatma Gandhi'yi öldüren ideolojiydi." değerlendirmesinde bulundu. Ülkenin ilk Başbakanı Jawaharlal Nehru'nun ölümünden sonra aşırı Hindu milliyetçisi RSS'in ideolojisinin Hindistan'da zemin kazanmaya başladığını ifade eden Han, örgütün Babri Cami'nin yıkımından, Gujarat'taki Müslüman katliamından ve Hindu milliyetçilerinin Müslümanlara yönelik nefret suçlarından sorumlu olduğunu belirtti. Han, RSS'in Hinduların yüce olduğuna ve ideolojilerinde Müslümanlara nefretle baktıklarına dikkati çekerek, liderlerinin ırkçı ve faşist fikirleri takip ettiklerini vurguladı.
İmran Han, bu yönde çok önemli tespitler aktarmıştır. Hem Netanyahu hem de Modi ülkelerini sadece Yahudi ve Hindulara ait bir ülke yapmayı tasarlıyorlar. Hem İsrail de hem de Hindistan'da bu eğilimin en büyük mağduru Müslümanlar olmak durumunda. Bu açıdan Çin'in Doğu Türkistan, Myanmar'ın Rohingya bölgesinde yaptıklarını Hindistan Keşmir ve Hindistan'ın Müslümanların ağırlıkta yaşadıkları bölgelerde yapmak istiyor.
Netanyahu, devlet ismindeki İsrail ibaresiyle yetinmemiş aynı zamanda 'Yahudi devleti' olarak tescil etmek istemiştir. Modi'nin de aynı yoldan yürüdüğünü görebiliyoruz.
Hindistan'daki RSS çeteleriyle İsrail'deki yerleşimci çeteleri aynı şeyleri yapmaktadır. Pakistan Başbakanı İmran Han: 'Gandhi'yi öldüren ideoloji Hindistan'da iktidarda' derken çok önemli bir noktaya parmak basmış, temas etmiştir. Hindular kendi içlerindeki ılımlılara tahammül edemezken Müslümanlara tahammül etmeleri hiç beklenemez. Hindistan'da Mahatma Gandiyi öldüren fanatik ruh İsrail'de de harekete geçmiş ve 1995 yılında İshak Rabin'i öldürmüştür. Yahudi devleti Hindu devleti arayışları at başı gitmektedir. Hindistan ile İsrail'in müşterek ruhunun simgelediği hususlardan bazıları şunlardır: Camileri hedef almak, siyasi liderleri öldürmek, İslam yurtlarını işgal etmek! İsrail Mescid-i Aksa'yı yıkmaya tevessül ettiği gibi aynı zamanda sabah ezanlarını kısıtlamaya yönelik girişimlere imza atmıştır. Günümüzde siyasi liderlerini öldüren bu fanatikler geçmişte ise peygamberlerini öldürüyorlardı.