Enver Sedat'ın 41 yıl önce başlattığı çığır sektirmeden başladığı noktadan devam ediyor. İkinci aşamaya, merhaleye girdi. 2020 tarihi veya yılı İsrail ile Arap münasebetlerinin tavan yaptığı bir yıl olacaktır. 2020, 1979 yılına hem benziyor hem de ayrılan yönleri var. Benzeşmeyen noktalar da var yani hem simetrik hem de asimetrik yönler bulunuyor. Kissinger 1979 yılını milat olarak kabul etmiştir. 21'inci yüzyılın başlangıcı olarak nitelendirmiştir. Bunun nedeni yılın hızlı bir biçimde başlamasıydı. 11 Şubat (1979)tarihinde Humeyni devrimini gerçekleştirdi. İkinci gelişme ise Camp David Antlaşması idi. Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile, İsrail başbakanı Menahem Begin arasında, 13 gün süren gizli pazarlıkların ardından Camp David'de 17 Eylül 1978'de imzalanan ve ABD başkanı Jimmy Carter'ın gözetiminde gerçekleşen bir mutabakattır. 1979 yılının büyük olayları zincirlemesinde üçüncü ayak ya da mühim hadise ise Kabe baskınıdır.
1400 hicri yılında ve yani Cüheyman Uteybi ile Muhammed Kahtani ikilisinin tertiplediği Kabe baskını 20 Kasım 1979 tarihinde başlamış, 4 Aralık 1979 tarihinde sona ermiştir. Daha doğrusu Kabe'deki isyancılar bastırılmıştır. Üç mesele de ayrı birer fasıldır ve Kissinger bundan dolayı toplamını hesaba katarak siyaset düzeyinde 1979 yılının yeniçağı yani 21'inci yüzyılı başlattığını, açtığını söylemiştir. Kissinger'in tespitleri yanlış sayılmaz. 41 yıl sonraki gelişmeleri yani 2020 yılını hesaba kattığımızda geçen yıllar arasında en fazla 1979 yılına benzeyen yılın bu yıl olduğunu söyleyebiliriz. Sebebi basit. Bu yıl korona salgınından dolayı Kabe kısıtlı bir hacca sahne oldu. Kimileri bu 40-41 yıllık fasılaya, ara devreye hadislerin temas ettiğini savunuyor. 40 yıl içinde Kabe'ye iki kişinin sığınacağı (aiz el evvel ve aiz es sani) ilkinin öldürüleceği ikincisinin ise kurtulacağı ve onu öldürmeye gidenlerin batık ordunun neferleri olacağı yani ikinci sığınıcıya karşı girişilen imha hareketinin tersi bir sonuç vereceği ifade edilmektedir. Elbette hadis bazı yönleriyle tartışmalıdır. Hadisçiler hadisin maktu (senet zincirinde kopukluk) olduğu görüşünü dile getirmektedir. Burada 40 yılı ifade eden 'bürhetun mine'l vakti' ifadesidir. Bürhe yaklaşık 40 yıla tekabül etmektedir. Bu yıl ki olaylar bu hadise olan ilgiyi yeniden aktif hale getirmiştir. 40 yıl olgunluk yaşıdır. Genellikle de peygamberler kırkından sonra gönderilmişlerdir. Keza nesillerin terbiyesi de 40 yıl ile ilgilidir. Hazreti Musa'nın kavmiyle birlikte Tih'te 40 yıl bekletilmesi böyledir. İlk aiz yani sığınmacı Cüheyman idi ve öldürüldü. İkincisinin de Mehdi olduğu şeklinde yorumlar yapılmıştır. (https://mlahim.yoo7.com/t387-topic) Elbette 1441 senesinde yeni bir kalkışma olmamıştır ama Kabe korona virüsü ve salgını nedeniyle kısıtlı bir hacca sahne olmuştur.
Arap ülkeleri de Camp David sürecinin ikinci dalgasında İsrail ile barışırken düşman olarak Türkiye'yi öne çıkarmaktadırlar. Türkiye ile Filistin yeni nefret sembolü yapılmaktadır. Türkiye'ye karşı ordu teşkilinden söz edilmektedir. Adeta Siyonizmle işbirliğine giden Arap rejimleri Türkiye'ye karşı bir Haçlı-Siyonist seferi başlatma eğiliminde görünüyorlar. Kısaca aynı hadiste geçen batık ordu (Ceyşü'l hasf) ' Türklerle savaşmadan kıyamet kopmaz' diyerekten (https://www.youtube.com/watch?v=2nxIkVcLdKw) yangına körükle giden, Türklerle savaşa kışkırtan Suudi Arabistanlı Salih Fevzan gibi saltanat uleması veya vaizlerinin gösterdikleri istikamete işaret etmektedir. Halbuki alimlerin yorumuna göre bu hadise 600 hicri yılında (13 miladi) Moğolların İslam dünyasına saldırısıyla olup bitmiştir, gelip geçmiştir. Güncel bir yönü kalmamıştır. Aksine şimdi Türklerle bir savaş ideolojik anlamda Vehhabilerin Osmanlı ile savaşması gibidir belki daha da kötüdür. Bu defa İsrail saflarında ve onun namına İslam'a karşı savaşmış olacaklardır. Belki de tarihe ilk Arap-Haçlı-Siyonist savaşı olarak geçecektir.
1979 yılından sonra 2020 yılında Camp David sürecinde ikinci dalga yaşanmaktadır. Bu ikinci dalga birincisinden daha şedit ve güçlüdür. Menahem Begin istidrac yolu ile Sedat'ı ayartmış ve Arapların karşı kampına yerleştirmiştir. Sedat Sina'nın Mısır'a iade edilmesi karşılığında Kudüs, Batı Şeria ve Gazze meselesini unutmuş ve sulandırmıştır. Arapların çıkarına değil kendi siyasi çıkarına bakmıştır. Bu nedenle de Araplar tarafından hain olarak damgalanmıştır. Halbuki müzakerelere gidildiği sırada Mısır Kudüs, batı Şeria ve Gazze konusunda kararlı görünmekte ve durmaktadır. Müzakere sürecinde bu kararlılık Menahem Begin'in taktikleriyle ve Sedat'ın gevşekliğiyle aşınmıştır. Böylece Araplar iki cepheye bölünmüştür. Camp David taraftarları ve karşıtları! Bugün ise BAE'nin adımıyla birlikte süreç tamamlanmış, karşı ve ikinci cephe de yok olmuştur. Bu suretle 2002'de Beyrut'ta ortaya atılan Arap Barış Projesi fiiliyatta ortadan kaldırılmıştır. Arap oy birliği ortadan kalkmış ve Arap alemi Camp David cephesi haline gelmiştir. Kuveyt'ın dışında açıktan İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye karşı çıkan tek bir ülke bile kalmamıştır. Cezayir gibi ülkeler bile resmi tepki vermekten kaçınmaktadır. 1990'lı yıllarda dünyanın ABD'ye hayır deme mecali kalmadığı gibi bugün de Arap dünyasında İsrail'e hayır diyebilecek bir ülke kalmamıştır. İsrail merkez ülke haline gelmiştir. Arap dünyasının amiral gemisi haline gelmiştir. Sebep olanlar utansın! Onlar utanmak bir yana rezillikleriyle iftihar ediyorlar.
Bu aşamaya nasıl gelinmiştir? 2011 Arap Baharından sonra halkın iradesini kırdılar İslami kesimleri ise sindirdiler. İsrail'i tanımanın önünde bir engel kalmadı. Bunda İsrail'in payı büyük olmuştur. Kurulu düzenlere arka çıkmıştır.
Saib Ureykat'ın ifade ettiği gibi, BAE ve yedeğindeki ülkeler savaş suçlusu Netanyahu'yu ödüllendirdikleri yetmezmiş gibi bu ödüllendirmeyi de Filistinliler adına yapıyorlar. İhaneti Filistin davasına hazmet olarak sunuyorlar, pazarlıyorlar. Saib Ureykat bu durum karşısında şöyle diyor: Sizin İsrail ile ilişki kurmak çıkarınıza olabilir ama lütfen bunu, Filistin namına yaptığınızı söylemeyin. Bu düpedüz bizim açımızdan bir ihanettir. Anlaşmanızı bizim üzerimizden pazarlamayın. Gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz!
2014 yılından beri Ramallah ya da Mahmut Abbas yönetimiyle Birleşik Arap Emirlikleri ilişkileri kesik bulunuyor. Buna rağmen şimdi ihaneti hizmet olarak pazarlıyorlar. Arap dünyası bu ikinci Camp David süreciyle birlikte ihanetin dibini görmüştür. Bu süreç ile birlikte BOP'un merkez üssü BAE haline gelmektedir. İsrail'in ekonomisini BAE yatırımları kurtaracaktır. Bu anlaşma ile birlikte Kızıldeniz bir iç İslam denizi olmaktan çıkacak İsrail ortaklığına açılacaktır. Araplar Akdeniz, Kızıldeniz gibi denizlerde İsrail'e meccanen alan açıyorlar. Tek rezerv koydukları ülke ise Türkiye olarak görünüyor. Sedat ihanetin başlangıcını temsil ediyorsa BAE'nin yaptığı ihanetin zirvesini temsil etmektedir. Artık İsrail Körfez'dedir. Suudi Arabistan İsrail-Hindistan bağlantısı için hava koridorunu açtığı gibi şimdi de BAE ile İsrail arasındaki seyri sefere tanıklık edecektir.
2020 yılında tarih tekerrür etmektedir. Tek bir eksiği vardır; İran Devrimi benzer bir devrim. O zaman halkalar tamamlanacaktır. İslam dünyası Camp David II sürecinde dibe vurmuştur. Kısaca 2020 yılında 1979 parantezi kapanıyor. Kasım ayında Dubai'de yapılacak Expo 2020 fuarına İsrail katılırken Filistin boykot ediyor. Ne yazık ki, Araplar nezdinde İsrail, Filistin'in yerini almış bulunuyor. Netanyahu da bununla ilgili daha önce bir öngörüsünü paylaşmıştı: 2020, İsrail için bölgede ve dünyada bir yükselme yılı olacaktır. Arap ihaneti İsrail'in kaldırıcı olmuştur da ondan! Yoksa Netanyahu'nun marifeti değil. Bu kehanet değil gelişmelerin verdiği özgüvenin ifadesidir. Bu özgüvenin kaynağı da cahiliyye Araplarıdır.
Kısaca 21'inci yüzyılın mukaddimesi tam 41 yıl sürdü.