Dilden dile karşılıklı terimler sözlüğü olduğu gibi deyimler sözlüğü de bulunmaktadır. Bu büyük bir ihtiyacı savmaktadır. Türkçe-Arapça babında da bu tür eserler yok değil ama yeterli olduklarını söylemek de zor. Elektronik ortamda da bu tarz yardımcı çalışmaların yeterli olduğunu söylemek inandırıcı değil. Sadreddin Yüksek hoca 1980 öncesi veya hemen sonrasında Arapça-Türkçe bu tarz bir küçük bir risale hazırlamıştı. Modern Arapça kavramlar Türkçeye kazandırmıştı. Elbette alınması gereken daha çok mesafe vardı. Bu yönde sözlükler artsa da meramı karşılamaktan uzaktır. İhtiyaca binaen sürekli yeni kavramlar türüyor. Bunları karşılamak için siyasi ve sosyal deyimler sözlüğü de hazırlanmalı. Aynı kelimeler olsa da bunlar deyimden deyime veya terkipten terkibe yeni anlamlar kazanabilmektedir.
Ergenlik döneminde edindiğim bazı kitaplar vardı. Bunlardan birisi de Fuzuli'nin Hadikatü's Sueda adlı kitabın Latinceye çevrilmiş hali idi. Mesele Kerbela şehitleri olunca ilgimi ve merakımı çekmişti. Orijinal metni Latince alfabeye aktaran zatın başlığı çevirmekte biraz zorlandığı anlaşıyordu. Hadikütu's Suieda bir deyim olmamakla birlikte said'ler ifadesi veya sueda ifadesi bir isim ve İslami deyimdir. Arapçada şaki ile said zıt anlamları ihtiva eder. Manevi olarak kurtulan ile bedbaht olanı temsil eder. Kitabı hazırlayan kişi 'Hadikatü's Sueda' başlığını Saadete Ermişler Bahçesi olarak çevirmişti. Kısaca Erenler Bahçesi olarak çevirmek de mümkündü. Abdulkadir Geylani kitaplarının başlıklarında da benzeri zorluklar ve tasarruflar görülmüştür. Abdulkadir Akçiçek, Fethur Rabbani kitabını İlahi Armağan olarak çevirmiştir. İlahi Fetih olarak da çevirmek mümkündür. Lakin çevrilen dilin sosyolojisine de riayet ederek iki dilin ortalamasını bulmaya çalışmak yerinde olur.
Rus muhalif Aleksey Navalnıy'nın Putin rejimi tarafından zehirlenmesi ve Almanya'da tedavi gördükten sonra ülkesine geri dönmesi çalkantılara neden oldu. Ruslar özellikle de gençler mazlum gördüklerinden dolayı onunla dayanışma içine girdiler. Putin ise üstten alarak 'isteseydik öldürmüştük' diyerekten yangına körükle gitmiştir. Arı kovanına çomak sokarak aslında potansiyel muhalefeti kışkırtmış ve bunun sonucu olarak sokaklar hareketlenmiştir.
Lübnan'da da Rusya'da olana benzer bir hadise yaşanmıştır. Şii bir çevreden gelen yani esasında bir Şii ve Beyrut'un güneyinde yaşayan Hizbullah muhalifi bir isim olan Lokman Selim kaçırılarak infaz edilmiş ve öldürülmüştür. Hizbullah yandaşları bir de üstüne şamata yapmışlardır. Hakkında hain gibi sıfatlar kullanırken Hizbullah ve Suriye rejimi karşıtlarının tamamı Lokman Selim'e sahip çıkmıştır. Lokman Selim Suriyeli muhalifler arasında çok sevilen ve dostu bulunan isimlerden birisi olmuştur. Davalarına sahip çıktığı için de baş tacı edilmiştir. O oranda da Hizbullah yandaşları tarafından nefret edilen bir figür haline gelmiştir. Belki bir karşılaştırma unsuru olarak Iraklı terör uzmanı gazeteci Dr. Hişam Haşimi'nin benzeri bir şekilde tasfiyesine atıf ve gönderme yapabiliriz. Lübnan'da Rusya'dan biraz farklı olarak cinayetin lehindeki tutum ve davranışlar şaşırtıcı olmuştur. Bu nedenle de kimileri bu şamatacı güruh için 'şuzzaz el afak' deyimini kullanmıştır. Bu deyim siyasi literatürde sıkça kullanılan bir deyimdir. Türkçe olarak 'ufukların kuraldışıları' demektir. Lakin deyim olarak pek çevrilmemiştir. Türkçede' iti kopuğu' deyimi vardır. Bu bir uyarı sözcüğüdür ve serserileri anlatmak için kullanılır. Esasen şuzzaz el afak çevrenin iti kopuğu anlamına geldiği gibi etrafın kopukları anlamın da taşır. Tam ya da deyim olarak çevirisi bu olmalıdır. Lakin kullanımı az olduğundan bu şekilde yaygınlaşmamıştır. Bunu karşılayan ya da eş anlamlı olduğunu söyleyebileceğimiz başka tabirler de var. Beşinci tabur, Lübnan'da Zu'ran, Suriye'de Şebbiha ve Mısır'da karşıdevrimi temsil eden Biltaciye deyimleri bunlardandır.
Iraklı Şii lider Mukteda Sadr'a da bu deyim sorulmuş o da yazılı bir açıklamada bulunmuştur. Bu deyimin Mukteda Sadr'a sorulması tesadüf olmasa gerek! Esasında bu deyim Irak'ta o ve grubuna intibak etmektedir. İnsanları kaçırarak kitleleri sindiriyorlar. Mukteda Sadr yazılı cevabında kavramın Arapça açılımlarını yapmaya çalışmıştır.
Eski kavramlar arasında eşdeğer ifadeler de vardır. Bunlardan birisi geçmişte çok kullanılan 'kutta-ı tarik' kavramıdır. Yol kesenler veya yol kesen eşkıya demektir. Biraz zorlama ile 'yollarını kaybedenler' anlamı da verebiliriz. Yoldan sapanlar ise 'dullal et tarik' ifadesiyle anlatılır. Ehil olanın önünü keserek ehil olmayanları öne çıkaran kişi veya zümrelere de mecazen kutta-i tarik yani yol kesenler denmektedir. Esviya veya sueda kavramlarının zıddıdır. Bu ifadeler reşit insanları ifade eder ve serseri takımından ayırır. Kısaca, siyasi serserilere ve zümrelerine ' şuzzaz el afak' yani etrafın kopukları diyoruz. Bu kopuklar zaman zaman magandalık yaparak etrafı çalkalar, velveleye verirler.
Mustafa Özcan