ABD'de 1980'li yıllardan beri Evanjelik olarak anlan milenyumcu veya kıyametçi dalga giderek Amerikan siyasetine damgasını vurmaya başlamıştır. Bunlar ABD'yi hesapsız ve yanlış savaşlara sürüklemişlerdir. Bununla birlikte Trump onlara tutunarak ayakta kalmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Sonuç itibarıyla yine de onlar Trump kadar çılgınca davranmaktan imtina etmişlerdir. Evanjelikleri temsilen Mike Pence Trump'ın tuzaklarına ve çılgınlıklarına alet olmamış veya son anda çark etmiştir. Evanjelikler Protestanlar arasında kıyametçi (Apocalypse ) yaklaşımları benimsiyor, öne çıkartıyorlar. Bu anlayışla anılıyorlar. Evanjelikler telakkileri adına hiç olmayacak bir adamla yani Trump ile yola çıktılar, siyasi ortaklığa gittiler. Zira dini açıdan Trump'ın savunulacak bir yanı ve tarafı bulunmuyor. Trump dini açıdan savruk ve kavruk bir adamdır. Sonuçta Trump siyasi geleceğini ve kariyerini Evanjeliklere bağlamıştı. Sonuç hüsran olmuştur. Özellikle Mike Pence ile Pompeo gibi Beyaz Saray seçkinlerinden bazıları bu dini akım ile anılıyorlardı. Bununla birlikte şahsi tutum açısından Mike Pence ile Pompeo çok farklı kişilikleri temsil ediyorlar. Pompeo savruk bir adam iken son duruşlarıyla Mike Pence vakur duruşunu ortaya koymuştur. Göz doldurmuştur. Trump son derece pratik bir adamdır ve kıyamet kopma süreciyle alakadar olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Nobran ve narsist bir kişilik olarak şahsi çıkarlarının peşindedir.
İsrail'de de Yahudilikle bağlantılı benzer bir akım vardır. Bunlar da Musa Bin Meymun'un fıkhına veya ilahiyatına metelik vermeden kıyametçi yaklaşım ve anlayışları benimsemiş ve bir yerde hezeyanların peşine düşmüşlerdir. ABD'de Evanjeliklerle Trump işbirliği gibi İsrail'de de bu kesimler ile Netanyahu arasında sağlam siyasi bağlar kurulmuştur. Netanyahu da Trump gibi fırıldak bir adamdır ve dini kesimlerin onunla işbirliğine gitmesi kutsal adına kutsal olmayanla ittifaktır. Kurban etmektir. Demek ki bu dini akımlar ahlakın, kutsalın değil gücün peşindedir. Halbuki Haridi sofu anlamındadır. Tarikat tarzı zahidane yapılanmalar akla getirmektedir. Bu ittifak son derece düşündürücüdür. Bu ittifakın sonunun da Trump-Evanjelik ittifakına benzeyebileceği ifade ediliyor. Evanjeliklerle Haredi kesimi arasında bazı benzeri arazlar bulunmaktadır. Bunlardan birisi de korona virüs karşısında tutumlarının ortaklığıdır. ABD'de başta Trump olmak üzere Mike Pence korona virüsü karşısında kulak asmamıştır. Bu vurdumduymazlık sonucunda virüs veya salgın kabardıkça kabarmış ve ABD'yi salgının en yaygın görüldüğü ülke haline getirmiştir. İsrail devleti salgın milliyetçiliği yapsa Filistinlilerin aşıya erişimine imkansız kılsa da Netanyahu canla başla salgınla mücadele etmiştir. Bu nedenle kimi verilere göre İsrail mücadelede birinci gelmektedir. Lakin ABD'de Evanjelikler İsrail de Harediler ve Şii dünyasında Şii anlayışlar kendilerini seçilmiş sanarak umursamayarak bu salgından masun kalacaklarını ummuşlardır. İsrail'de Netanyahu'nun ortağı Haredi ekol salgın tehlikesini umursamamaktadır. Toplu ritüellerden, buluşmalardan ve dini medreseleri açmaktan geri durmamaktadır. Devlet kurallarını ve talimatlarını hiçe saymaktadırlar. Haridi ekolün ileri gelenlerinden (Shmaryahu Yosef) Chaim Kanievsky korona yasakları günlerinde bir dini okulu açma cüretini göstermiş Netanyahu ise hiçbir tepki gösterememiştir.
İsrail'de salgın nedeniyle iki milyon öğrenci günlerini evlerinde geçirirken Haridi kesime ait onlarca dini okul veya medrese kapılarını açık tutmaktadır. Bizzat grubun en büyük dini lideri olan Chaim Kanievsky de virüsün pençesine yakalanmışsa da sonrasında atlatmıştır.
Haridilerin başlarına buyruk hareketleri kendini beğenmişlik halleri bu dini akıma karşı kamuoyu tepkisini artırmaktadır.
Bu durumun ve tutumların gelecek seçimlerde Netanyahu'nun aleyhine dönebileceği yorumları yapılıyor. Böylece Netanyahu maksadının aksiyle tokat yiyebilir. Ortaklıkla kazanayım derken kaybedebilir. Korona salgını nedeniyle dini topluma karşı genel öfke kabarıyor bu da seçimlerde Netanyahu'nun şansını azaltabilir. Salgında işaretlenen kırmızı bölgeler genellikle aşrı dini grupların yuvalandığı mekanlar olarak öne çıkıyor. Bu da dini gruplarla laik gruplar arasındaki hissi mesafeyi artırmaktadır. Halkın yüzde 60'ı ikinci karantina uygulamasının erken kaldırılmasının nedenini Netanyuhu ile Haredi ortaklığına bağlıyor. Bunun sağlıklı olmadığını da kabul ediyor. Korona ile mücadelede halkın çoğunluğu Neftali Bennet'in yaklaşımını daha sağlıklı buluyor. Son günlerde Netanyahu virüs ve salgın karşısında alınan kararların uygulanmasında daha kararlı görünse de dini ortaklarına söz geçirememekte ve onları ikna edememektedir. Onlardan koptuğunda da baş aşağıya gideceğini ve başbakanlık koltuğunu kaybedeceğini hesaplamaktadır. Netanyahu kırk katır mı kırk satır mı gibisinden bir seçeneksizlikle karşı karşıya bulunmaktadır. Cinayetle ilgili yargılama süreci de Netanyahu'nun ensesinde Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor. Netanyahu'ya eleştiriler o raddeye varmış bulunuyor ki çokları gerçek başbakanın Netanyahu değil Chaim Kanievsky olduğunu bile düşünüyor. Böylece Netanyahu'yu iğneliyorlar ve ittifakı bu yolla çözmeye, sarsmaya çalışıyorlar. Lakin Netanyahu'nun seçeneği yok ya başbakan olarak kalacak ya da hapsi boylayacak!
Bilindiği gibi İsrail'de Haridi tayfasının destek oranı yüzde 12 civarında bulunuyor. Bunlar Kabala ile bağlantılı ve Doğu Avrupa'da ortaya çıktıklarında Sabatay Sevi akımına benzetilerek Mitnagedim adıyla aleyhlerinde bir muhalefet grubu oluşmuştur.
İsrail zor bir seçenekle karşı karşıya. Bu çarpık beraberlik sonunda iki tarafı da enkaz yığınına çevirebilir.