Arama

Mustafa Özcan
Kasım 18, 2022
İki kap bilgi

'Hazreti Ali düşünür ve yazar mıydı?' başlıklı yazım genel çatısı itibarıyla yerinde ve doğru bir yazıdır. Lakin gündeme gelmesi postmortem yani vakti geçtikten sonra olmuştur. Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2012 yılında eski bir konuşmasına atfen yapılmıştır. İlgili konuşması yeniden gündeme gelmiş ve yeniden medya araçlarında arz-ı endam etmiş, buna binaen farkına varmadan söz konusu yazı kaleme alınmıştır. Konjonktür itibarıyla bir sıkıntı olsa da konu itibarıyla hiçbir sıkıntı yoktur ve güncelliğini korumaktadır. Olanda fayda vardır dedikleri gibi yazı genel hatlarıyla meseleye izahat getirmektedir. Bu konu vesilesiyle bağlantılı konular da gündeme gelmiştir. Sözgelimi, Hazreti Ali'ye atfedilen birçok dua demeti olduğu gibi aynı zamanda Camia adı verilen mevhum kitaplar da bulunmaktadır. Şii çevrelerde Camia ile karıştırılan bir tomar not ise bazı şer'i meselelerin hükmüyle alakalıdır. İdarecinin sürekli göz önünde bulundurması gereken konularla alakalıdır. Umumidir. Kayda geçirdiği notlarından ibarettir.

Adalet timsali olan Hazreti Ali, Mısır'a atadığı vali Malik Eşter'e bir mektup yazmış ve bu mektup daha sonra izahlarla genişletilerek kitap şekline sokulmuştur. Bu mektup, adaletle ilgili tavsiyelerini ihtiva etmektedir. Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği tarzda müstakil kitaplarından biri değildir. Her asırda ve mekanda geçerli çok özlü tavsiyeler demetidir. Altın harflerle yazılması gereken bir belgedir.

Hazreti Ali'nin hutbede temas ettiği notlar, Abdullah İbni Amr gibilerinin kayda geçirdikleri özel notlar kabilinden hadis tomarları gibi kabarık da değildir. Hatırlanması için kayda geçirilmiş özet bilgilerdir. Özel bir mahiyeti yoktur. Cifr adıyla Hazreti Ali'ye atfedilen veya nispet edilen gizli bilgileri ihtiva ettiği düşünülen bazı mecmualar da vardır. Hazreti Ali, bu tür iddiaları reddetmiştir. Kendilerine özel bilgi verilmediğini, ümmete verilen umum ve genel bilgi dışında bir bilgiye mazhar olmadıklarını söylemiş ve sadece şunu ilave etmiştir: İnsanlardan belki tek farkımız fehm/anlayış ve idrak genişliği olabilir.

Ömer Nasuhi Bilmen'in temas ettiği gibi Hazreti Ali'den sonra ehl-i beyte nispet edilen ve Husniye denilen kitap ve benzerleri de Alevi kitleyi motive etmek veya haklı çıkarmak için yazılan propaganda türü hayali kitaplardır. Kitabın asıl konusu "Hüsniye" adlı İmam Cafer Sadık'ın hizmetçisinin, İmam Sadık'a öğrencilik yapıp ehl-i beytin ilim denizinden faydalanıp ehl-i beyt hasımlarına ya da meşrebinden olmayanlara galebe çalmasıdır. Burada lisan-ı halle şu denilmek istenmektedir: Hüsniye böyle İmam Yusuf gibi Sünni imamları alt ve mat ettiğine göre kim bilir onu yetiştiren Cafer-i Sadık ne maharetli ve nice ulu bir zat olmalıdır. Bu bize Bedreddin Dalan'ın Özal'la tanışması sahnesini hatırlatmaktadır. Dalan, parti kurmakta olan Turgut Özal'a tanışma ziyaretindedir. Özal, dahili telefondan Kahveci diye seslendiği birisine talimat yağdırmaktadır. Tahran'ı bağla veya şurayı, burayı bağla diye direktifler vermektedir. Dalan'ın içinden şöyle bir fikir geçer: Bunun kahvecisi böyle ise kim bilir diğer kadroları nasıldır? Halbuki, Özal'ın kahveci diye hitap ettiği Adnan Kahveci'den başkası değildir.

Eserde kurgulanan senaryoya göre, Abbasî halifelerinden Harun er-Reşîd döneminde (170‐193/786‐809) Bağdat'ta İmam Ca'fer es‐Sâdık'ın müridi olan zengin bir tacir, haksızlığa uğrayarak bütün serveti elinden alınır ve yanında yalnızca küçük yaşta yanına aldığı cariyesinden başka kimse kalmaz. Cariyesinin ismi, Hüsniyye'dir ve ona bu isim, eşsiz, büyüleyici bir güzelliğe sahip olduğu için verilmiştir. Hüsniyye, yirmi yaşına kadar Ca'fer es‐Sâdık'ın hizmetinde bulunarak ondan dersler almış ve bu sayede dinî ilimlerde geniş bir bilgiye sahip olmuştur. Efendisinin içinde bulunduğu mali sıkıntıdan kurtulması amacıyla da Harun Reşîd'i huzurunda, İmam Ebû Yûsuf (158/774), İmam Şâfiî (204/819) ve gerçekte hayali bir kişi olduğu anlaşılan Basralı İbrahim b. Halid el‐Avnî gibi dönemin tanınan sima ve alimleriyle münazaraya tutuşur, bu çerçevede onlarla iman-küfür, hidayet‐dalâlet, peygamber ve imamların masumiyeti, Hz. Ali'nin Peygamber'in vâsîsi ve ümmetin imamı oluşu, ondan sonra imâmetin onun evlatlarına geçeceği, yine Ali'nin diğer halifelere göre her bakımdan üstünlüğü, Gadîr‐i Hum ve kırtâs hadisesi gibi konular ile halku'l‐Kur'an ve ru'yetullah meselesi, yetmiş üç fırka meselesi, Hz. Fatma'nın babasının mirasından mahrum bırakılması (Fedek meselesi) ve ehl-i beyte reva görülen zulümler gibi konuları tartışır, görüşlerine dayanak olarak Kur'an'dan pek çok ayeti örnek olarak getirir ve sonuçta onları mağlup eder. Bunun üzerine Harun Reşid ile vezirinin takdirini kazanan Hüsniyye, değerli hediyelerle birlikte 3.000 altın verilerek ödüllendirilir; böylece efendisi, maddi sıkıntılarından kurtulur.

Bunun gibi Şii camiada onlarca hayal mahsulü eser vardır. Ne Hazreti Ali'ye ne de ehl-i beyt mensuplarına ümmetin dışında gizli bilgi verilmiş ya da tahsis edilmiş değildir. Hatta Hazreti Peygamber, lisan-ı Kur'an ile 'gaybı bilseydim hayır hasenatımı artırırdım' buyurmuştur. Alevi meşrep bazı Sünni kesimlerde de buna benzer iddialar vardır. Süleyman Ateş'in himmetiyle yayınlanan Maidetü'l İrfan adlı Niyazi Mısri'ye ait eserde Hazreti Fatma ya da çocuklarına Hazreti Peygamberden sonra vahyin bir müddet daha devam ettiği varsayılmıştır. Bu işte ümmetin bir kısmından gizlenen ve saklanan bilgi türüne girmektedir. Ehl-i beyte mahsus gizli bilgi algısıdır, lakin yanlıştır. Elbette kimi mutasavvıflarda da gizli bilgi algısı vardır. Lakin bu da Talmud gibi sözel ve şifahi bilgi türüdür lakin alanı tartışmalıdır. Umumi ilgilendiren gizli bilgi olmaz. Gizli bilgi türünü Talimiye olarak da anılan İsmaili daileri savunmuştur.

Rüya veya keşif ve istihraç yoluyla elde edilen bilgi türü bağlayıcı olmayan özel bilgilerdir. İmam Rabbani'nin dediği gibi keşfiyatın ekserisi hatta yüzde 80'ine yakını isabetsiz çıkabilir ya da sadece zan ifade eder. Bu anlamda herkes kendi çapında özel veya gizli bilgi edinebilir. Lakin bu hem umumi değildir ve hem de bağlayıcı vasfa haiz değildir. Bediüzzaman'ın dediği gibi bu tür bilgiler olsa olsa kanaat verir. Rüyalar genellikle bir sürecin parçalı ve kesintili olarak anlatımıdır. Fragman tarzıdır. Bazen temel bilgi bazen de parçalı bilgi verebilir. Parçalı gelen bilgiler ise temel bilgi zannedilerek insanı yanılgıya düşürebilir. Dolayısıyla kesiti süreç sanabilirsiniz. Bazen rüya gibi bilgi araçları bilinmeyeni artırır. Bu da insanın rüyayla veya bilgiyle imtihandır.

Gizli bilgiye dair, Ebu Hureyre'den bir anlatım sadır olmuştur. Kendisinde iki kap bilgi verildiğini birinci kap bilgiyi herkesle paylaştığını, yaydığını ikincisini ise cesaret edemediğinden kendinde sakladığını söylemiştir. Hatta susmazsa boğazının kesilmesinden endişe ettiğini beyan etmiştir. Siyaseten gelecekten haber verme anlamında bu tür bilgiler gündeme gelmiştir. Bunlar eşrüatu's saa olarak anılan ahir zaman veya kıyamet öncesi zaman dilimi ve süreciyle alakalı Hazreti Peygamberin bildirdiği mucizemsi haberlerdir. Buyruklarıdır. Bunların 'am' yani genel yönü olduğu gibi bir de Ebu Hureyre'nin anlatımına konu olan has yönü vardır. Suyuti'nin 'el Hasais el Kübra' adlı eserinde bu mesele dile getirilmiştir. Ebu Hureyre çevresine bu bilgi ile ilgili şunları söylermiş: Ben (hicri) 60 senesini erişmek, ulaşmak istemiyorum. Zira Mervan oğulları ve Mervaniler devletin çarkına geçerler. Bu yüzden de ben hicri 60 yılına yetişmek istemiyorum. Daha önce ölmeyi yeğlerim demiştir. O devre Asr-ı Saadet'ten ısırıcı saltanat devrine geçiş sürecidir. O dönemde fitneler koyulaşmıştır. O dönemde Tabiin neslinin ulularından Hasan el-Basri gizlenmiş ve Ebu Hureyre'nin damadı Said İbnü'l Müseyyip de adeta dışarıda olan biteni görmemek için kendisini camiye kapatmıştır. Camiye sığınmıştır.

Bu meseleyi günümüzde Said Havva, Manevi Terbiyemiz (Terbiyetüna er Ruhiyye) kitabında ele aldığı gibi Faslı Abdusselam Yasin'in de kimi kitaplarında konu etmiştir. Kısaca ümmetten saklanan gizli bilgi çeşidi yoktur. Manevi şahsiyetler de diledikleri zaman bunlara ulaşamaz belki Allah dilediği zaman lütfeder. Ne keramet ne de mucize muttarittır yani ritmiktir. Ol deyince olmaz, Allah deyince olur.

Lakin gelecekle ilgili bazı siyasi bilgiler vardır. Zira bu bilgileri ifşa etseydi, Ebu Hureyre'nin başı muhtemelen Mervanoğullarıyla derde, belaya girerdi. Bunun için ikinci kap bilgiyi esirgemiştir, paylaşmamıştır. Herkesi ilgilendiren bir durum da değildir ve Ebu Hureyre'nin paylaşmadığı bilgiyi, insanlar basiretleriyle görme şansına ve imkanına da sahiptiler. Ebu Hureyre bu bilgiyi açıklasaydı sadece kellesi pahasına malumu ilam etmiş olurdu. Kısaca ümmetin bütününden gizlenen bilgi çeşidi yoktur. Belki bazı esirgenen, korunan özel bilgiler vardır. Bu da ümmeti toptan ilgilendirmemekte ve üzerine bir sorumluluk yüklememektedir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN