İsrail, ateşkesi kabul ederek hükmen mağlup duruma düşmüştür. Nitekim hem Filistin yanlıları hem de İsrail aşırıları bunu böyle yorumlamaktadır. Demektir ki her iki taraf da çarpışmaların sonucunu değerlendirmede ortak bir noktada buluşuyorlar. Savaşlarda son sözü kara çarpışmaları söyler. İsrail de yakıp yıkarak kara harekatını geciktirse de -bunu zoraki olarak istemiştir- gerçekle yüzleşme saatinden kaçamamıştır. Bu alanın veya kara harekatının süvarileri olan Hamas mensupları ölümüne mücadeleleriyle destan yazmışlardır. Bu ateş gücüne karşı cesaretin zaferidir. Teknolojiye karşı psikolojinin üstünlüğüdür. Sıfır mesafeden tankların üzerine çıkmak ya da zırhlı araçlara tırmanarak içine bomba bırakmak gözü pekliktir. Hamas bunu başarmıştır. Düşmanın güzünü yıldırmıştır. Korkaklıkları nedeniyle İsrail askerleri tankların içinde bile kendilerini rahat hissedememişlerdir. Kısaca yıkıp yakmak korkaklığın ürünüdür ve zafere ulaştırmaz. 47 günde 70 cami yıktılar ve 62 gazeteci öldürdüler. Bunu yaparak ellerine ne geçti?
Aksa Tufanı, ikinci bir Vietnam savaşını yaşattı. Vietnamlıların Amerikalılara karşı koymalarını hatırlattı. Gazze'de ikinci bunker ya da tünel savaşı yapıldı. Geçmişten günümüze Vietnam'dan Gazze'yı kadar tünel savaşları olmuş ve tüneller Amerikalılara Vietnam'ı dar etmiştir. Tünellerle Gazze de İsrail'e dar gelmiştir.
Gazze tünelleriyle tarihe geçmiştir. İkinci tünel savaşıdır. Gazze tünellerinin üstünlüğü Vietnam'a kıyasla dar bir alanda serpilmesidir. Ehud Barak, Şifa Hastanesinin altında bulunan tünellerin İsrail yapımı olduğunu duyurdu. 40, 50 yıl önce başka amaçlar doğrultusunda için inşa edilmişler. Kısaca 1967 Harbi'nden yani 6 Gün Savaşlarından sonra İsrail burada yeraltına tüneller kazmıştır. Hamas da bu tünelleri ganimet, miras olarak devralmış ve İsrail'e karşı kullanmıştır. Kısaca onu kendi silahıyla vurmuştur. Bununla birlikte tüneller sadece İsrail yapımı değildir. Hamas, Gazze'yi tüneller ağıyla örmüş ve bu da kara harbinde etkili olmuştur.
Ateşkesle alakalı olarak şunlar söylenebilir. Bu bir melheme yani şanlı bir destandır. Gazze küllerinden veya enkazlar altından yeniden doğacaktır. Netanyahu hükümetinin bölge ile ilgili üçlü bir planı vardı. Hamas'ı Gazze'den kazımak. Gazzelileri Sina'ya sürmek ve Hamas yerine yeni bir idari düzenlemeye gitmekti. Şimdilik bu planlardan hiçbiri hayata geçirilememiştir. Aksine çatışmalar İsrail'in ateş gücüne rağmen kırılganlığını ortaya koymuştur. Gazze destanı karşısında Netanyahu'nun Tevrat'a dayalı kehanetleri tutmamıştır. Gerçekler karşısında avuntusu çökmüştür. İnsan eli değdiğinden Tevrat referans olmaya müsait değildir. Onun ötesinde Netanyahu gibiler yorumlarıyla tarihte bozulanı ayrıca güncelliyorlar. Bu durumu bilen İsrail, gerçeği kabullenmiş ve öznel dinamiklerinin çaresizliği karşısında ateşkesi kabul etmek zorunda kalmıştır. Böylece Hamas'a fırsat vermiştir.
Mola cephenin soğuması anlamına geliyor. İsrail askerleri mola döneminde rehavete kapılacaklardır. Askerlerde gevşeme etkisi yapacaktır. Gevşeyen birlikleri yeniden kara harekatına katmak zor nale gelecektir. Hamas birlikleri ise yeniden bir savaş düzeni alabileceklerdir. Taze kuvvetlerini yorgunlarıyla değiştirebilecek ve bu suretle direnme gücünü artıracaktır. İsrail ise ateşkesle birlikte Hamas'ı kıstırma fırsatını elinden kaçırmış olacaktır. Kimi askeri uzmanlara göre Hamas 47 gün içinde askeri potansiyelinin sadece yüzde 35'ini kullanmıştır. Yeni süreçte ihtiyat birlikleri devreye girebilir.
Savaş devam etse bile seyri değişecektir. Bu yüzden Ben Gvir gibiler savaşı Yahya Sinvar ve Hamas'ın kazandığını söylüyorlar. Bu mola kararında Amerikan etkisi açıktır. İsrail açısından tek teselli kaynağı sivillerin ölümü ve Gazze'nin fiziki tahribatının sağlanmasıdır. Mısır ile Ürdün, Gazze Şeridi'nden kimseyi topraklarına kabul etmeyeceklerini ilan ettiler. Bu durumda Gazze halkını sürmek kolay olmayacaktır. Adalet Eski Bakanı Ayelet Shaked bu seçenekler uymayınca Gazzelilerin üçer beşer binlik kümeler halinde dünyaya dağıtılmalarını ve her ülkenin kendi payına düşeni almasını istiyor. Galiba hayal aleminde yaşıyor. Savaş sırasında da İrlanda seçeneğiyle bunu dile getirdiler. Netanyahu hükümeti 47 gün zarfında tam olarak hiçbir amacına ulaşamamıştır. Önümüzdeki birkaç yıl ise Gazze üzerinden olmasa da İsrail'in yıkılışına tanıklık edecektir. İsrail'in yenilmesi ya da savaşta zorlanması yıkılış alametlerinden birisidir. Muhammed Hasaneyn Heykel, İsrail'in bir tek savaşı kaybetmesi halinde bile geleceğini kaybedeceğini söylemiştir. İsrail'in yenilmeye ve uzun savaşa tahammülü yoktur. Bu çatışmalar ışığında İsrail'in sonu aydınlanmıştır. Bu son 'Yütebbiru ma alev tetbira/Yükseltileri yerle bir olacak' ayetinde yatmaktadır.
Filistin konusunda sistematik kitap yazarlarından ikisi de dünyamıza veda ettiler. Her ikisi de Ürdün'de yaşıyordu. Bunlardan ilki ilgili kitabın yazarı Ürdünlü Ömer Süleyman Aşkar idi. Diğeri olan Salah Abdulfettah Halidi ise tefsir konusu başta olmak üzere üç konuda ihtisas sahibi idi. Uzmanlık alanlarından birisi Seyyid Kutub'un ilmi mirasını elemekti. İkincisi İsrail'in geleceğine bakan Kur'an ayetlerini muhtelif kitaplarda ele almak, tefsir etmekti. Analizini ve çağdaş tefsirini yapmaktı. Çağdaş İsrailiyat onun ilgi ve uzmanlık alanlarından birisiydi. Üçüncüsü de tefsir alanında Şia tefsir geleneğini elemesi idi. Velhasıl Aksa Tufanı eşliğinde İsrail'i sonuna bir adım daha yaklaşmış bulunuyoruz.
Bu ateşkes kararıyla birlikte İsrail Arapça ifadesiyle 'me'zum' hale düşmüştür. Kinini söndürememiş ve gamını alamamıştır. Krizi derinleşmiştir.
Mustafa Özcan