Gazali'nin çağdaş takipçilerinden ve günümüzün Varaka Bin Nevfel'lerinden olan Faslı felsefeci ve mantıkçı Taha Abdurrahman, Aksa Tufanı'nın ümmetin yeniden doğuşu ve tökezledikten sonra yeniden ayağa kalkışının nişanesi olarak görüyor. Necip Fazıl ödülünü haiz mütefekkir Taha Abdurrahman 'Keşke genç birisi olsaydım da Hamas saflarında savaşsaydım' diye iç geçirmiştir. Bu da bize Varaka Bin Nevfel'in tutumunu hatırlatıyor. Vahyin başlamasından sonra Hazreti Hatice onu amcazadesi Varaka Bir Nevfel'e götürdü. Görmüş geçirmiş tecrübe sahibi bir insandı. 'Yeğenim, ne oldu, hayırdır?' diye sordu. Hz. Peygamber başından geçenleri anlattı. Bunun üzerine Varaka şöyle dedi: 'Bu gördüğün, Allah'ın Hz. Musa'ya gönderdiği Nâmus'tur. Keşke senin davet zamanında genç olsaydım! Kavminin seni bu şehirden çıkaracakları zaman keşke hayatta olsam!"
"Bunun üzerine Hz. Peygamber, 'Onlar beni buradan çıkaracaklar mı ki?' diye sordu. Varaka da: 'Evet, senin getirdiğin bu dava ve mesaj ile gelen herkes, her peygamber, düşmanlığa uğramıştır. Şayet senin davet günlerine yetişirsem, sana elimden gelen yardımı yaparım.' dedi. Çok geçmeden Varaka vefat etti ve o sıralarda bir süreliğine vahiy de kesildi."
Taha Abdurrahman Gazze'de karanlığı temsil eden güçlerle aydınlığı temsil eden güçlerin karşı karşıya geldiğini ifade ediyor. Filistin direnişinin ümmetin şahlanışı anlamına geldiğini bu suretle tarihini yeniden yazıldığını, insanlığı aydınlığa sevk ettiğini ve insanlığı fertten topluma kendini gözden geçirmeye ittiğini kaydediyor. İfadelerini şöyle tamamlamıştır:"Keşke genç olsaydım, onların saflarında savaşsaydım. Ganimet bilinmesi gereken zamandan geçiyoruz ve yaşanması istenecek zaman dilimi budur…"
Ümmetin yeniden kuruluş dönemine denk geldiğimizi ifade ediyor.
Ürdün'ün en deneyimli diplomatlarından, siyasi kişiliklerinden olan ve 25 Eylül 1973 yılında Kral Hüseyin ile birlikte Tel Aviv'deki Mossad karargahına giden ve Golda Meir ile görüşen Tahir el Mısri de Aksa Tufanı'ndan sonra savaşı kim kazanırsa kazansın bölgenin mutlaka değişeceğini söyledi. Filistinliler kazanırsa İsrail'in sonuna giden yol ardına kadar açılacak. Aksi takdirde İsrail Hamas'ı kazırsa bunun rüzgarıyla birlikte Büyük İsrail projesi hayata geçecektir. Kısaca bu savaşı Gazze halkı kazanırsa bunun rüzgarıyla Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında kurulan İsrail'in sonunun başlangıç süreci hayata geçecektir. Aksi takdirde İsrail Nil Nehri ile Fırat arasındaki toprakları "Vaadedilmiş Topraklar" sıfatıyla kendi mülkiyetine kazandırmak isteyecektir. Nitekim tarihte de böyle olmuştur.
İsabella ile Ferdinand'ın Endülüs'ü Müslümanlardan almalarıyla birlikte büyük bir rüzgar yakalamışlar ve bununla İslam beldelerini tarumar etmişlerdir. Portekiz ile Afrika'yı aralarında paylaşmışlardır. O rüzgarla Filipinler/Moro'ya kadar uzanmış ve ulaşmışlardır. Hamas burada ümmetin namusunu koruyor. Hatta İsrail ile işbirliği yapanların da geleceğini koruyor. Bu savaş sonrası Orta Doğu'nun siyasi veçhesinin değiştiğini hep birlikte göreceğiz.
Tunus Dışişleri eski Bakanı ve Gannuşi'nin damadı Refik Abdusselam da aynı kanaati paylaşmaktadır. Bush'un 2002 sonrasında yaptığı lakin Irak direnişiyle kırılan bölgeyi şekillendirme arzu ve dürtüsü (BOP) bu defa da yeniden ateş gücüyle sınanmakta ve denenmektedir. Refik Abdusselam bu melheme veya destanda İsrail ve müttefiki Amerikalıların yenileceğini öngörmektedir. Bu durumda da Orta Doğu, Müslümanların lehine şekillenecektir. Kedumim eski belediye başkanı ve yerleşimci aktivistlerin önde gelenlerinden Ortodoks Yahudisi, Siyonist Daniella Weiss I24 Kanalı'na yaptığı konuşmasında savaşı kazanmaları halinde mülkiyeti kendilerinde olan Nil ile Fırat arası toprakları erişeceklerini ve bu toprakları geri alacaklarını söylemektedir. Kısaca işin gizlisi saklısı yok.
Kısaca Aksa Tufanı'ndan sonra bölge ya değişecek ya da değişecek. İnşaallah Gazzeliler ümmet namına bu savaştan yüz akıyla çıkar.
'Değişim yılları: 2024-2028'
Bazen tarihte yoğunlaşma dönemleri oluyor. Zamanın dürülmesi gibi tarih de dürülüyor. Söz gelimi 1990'lı yıllar bu dürülme yıllarından birisiydi. Berlin Duvarı yıkıldı ve SSCB çöktü. Bunun altından yeni bir dünya çıktı. Doğu Avrupa ile Türk dünyası yeniden tarihe katıldı.
Gazze olayları üzerinden de tarih sahnesi yeniden hareketlenmeye başladı. SSCB'nin altından Türk dünyası çıktığı gibi Gazze olaylarının altından da İslam dünyası çıkacak ve ABD'nin süngüsü düşecektir. Pençelerinin gevşemesiyle birlikte İslam dünyası tutsağı olduğu Amerikan tahakkümünden ve hegemonyasından kurtulacaktır. Gazze olaylarıyla birlikte dünya yeni bir sabahın ufkunda uyanıyor.
Önümüzdeki dört yılın, dünya tarihinin yeniden şekilleneceği yıllar olması mukadder görünüyor. Raid Salah ile Kemal Hatip gibi Filistinli dava ve davet adamları hilafetin kaldırılmasından 100 yıl sonra 2024 yılında yeniden kurulacağını müjdeliyorlar. Hamas eski milletvekillerinden Yunus Estel de İslam ümmetinin fetretinin 100 yılı geçmeyeceğini ve ümmetin bu zaman zarfında ayakları üzerinde yeniden dirileceğini öngörmektedir.
Mazlumlar bu tarihi ve ümmetin ortak bağı olan hilafetin yeniden kurulmasını gözlüyorlar. İnşaallah vakit gelip çattı.
Mustafa Özcan