Son sıralarda iki husus gündeme geldi. Uğur Mumcu ile Kasım Süleymani cinayetleri. İran fail veya meful düzeyinde iki meseleyle de yakından bağlantılı. Uğur Mumcu cinayetinden sonra bunun arkasında İran parmağı olduğu iddia edildi. Son günlerde ise Mossad parmağı gündeme geldi. Cinayet iki başkent arasında geziniyor, salınıyor. Neden? Zira her iki ülkenin de Türkiye'nin karışmasından çıkarı var. İran açısından Türkiye tarihi düşman ve onun dışında güncel olarak en büyük Sünni ülkesi. Potansiyel olarak Sünni mihverin veya eksenin dayanağı. Bölgeyi dengede tutuyor. Türkiye'nin kargaşaya sürüklendiği bir ortamda İran yerinden fırlayabilir ve daha rahat ve hesapsız hareket etme yeteneği kazanabilir. Sünni ülkeleri daha kolay bastırabilir. İsrail için de durum böyledir. Türkiye ile İsrail arasındaki muvakkat dostluklardan sonra Filistin ve bölgeye yönelik bakış açısı nedeniyle çok büyük uçurumlar oluştu. Netanyahu ve ondan önce oğlu Yair Netanyahu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hitler benzetmesine bozuldu ve İsrail'e ahlak dersi verebilecek son kimsenin Türkler olduğunu söylediler. Buna mukabil PKK kartına sallıyorlar. Esasında PKK ile İsrail 'bebek katili ortak sıfatını' taşıyorlar. İsrail'in kuruluşunda PKK misali Irgun ve Haganah çetelerinin rolü var. Kısaca İsrail, çetelerin ete kemiğe bürünmüş ve devlet diye görünmüş hali. Bu yüzden de en büyük yöntemleri ayrım gözetmeksizin şehirleri sakinlerinin başına yıkmak ve suikastlar zinciri tertip etmektir.
İran açısından Türkiye en büyük Sünni ülke ise İsrail açısından da civardaki en donanımlı ve en büyük İslam ülkesidir. İsrail'in sonunun getirilmesinde başat bir rol oynayabilir. Bunun için PKK ile meşgul etmek İsrail ve İran'ın çıkarlarına eşit derecede hizmet eder. Yakın çevrede tutmak da bir başka tedbirdir.
Denildiği gibi Uğur Mumcu'yu Mossad öldürdü ise bunun nedeni Mumcu'nun laik ve İslami hatlar arasında temsil ettiği kırılma noktasıdır. Türkiye'nin bir kıvılcımla iç kargaşa ortamına yuvarlanması, sürüklenmesi halinde İsrail büyük bir nefes alacak ve büyük bir gaileden kurtulacaktır. Her iki ülke de son derece sinsidir.
Savaşlarını başkalarının topraklarında sürdürmek isterler. Kasım Süleymani cinayetine gelecek olursak. Son günlerde onun yardımcılarından Rıda Musavi, İsrail'in kundaklama veya suikastı sonucu Suriye topraklarında öldürüldü. İran yine doğrudan intikam almak yerine dolambaçlı yollara başvurdu. Suriye rejimi gibi cevap haklarının saklı olduğunu ve uygun olan bir zamanda ve mekanda kullanacaklarını duyurdu. Yasak savma kabilinden züğürt tesellisi. Bilindiği gibi Kasımi, Bağdat'ta Amerikan güçleri tarafından havaalanı civarında öldürüldü. İran intikam almak yerine söylev verdi ya da retoriğe yüklendi.
Bu süreçte İran'ın bilvekale intikam yöntemi geliştirdiğine de kani olduk. Bu başkalarının sırtından öç alma ya da duygularını tatmin etme anlamına geliyor. İran, İsrail'in Gazze saldırılarını seyretmekle yetindi. Kuzeyden Hizbullah üzerinden cephe açmayı reddetti. İsrail ise Suriye'yi İran'a zindan etti ve açık cephe haline getirdi. Netanyahu savaş hatlarını ve cephesini genişletmekten imtina etmezken İran bundan kaçınıyor. Ali Hamaney, Aksa Tufanı baskının kendi marifetleri olmadığını tamamen Filistin ve Hamas ürünü olduğunu söyledi.
Buna mukabil geçtiğimiz günlerde Rıza Musavi'nin öldürülmesinin ardından yüreğini soğutma adına olmalı, İran Devrim Muhafızları Sözcüsü Ramazan Şerif, 7 Ekim Aksa Tufanı eylemiyle Kasım Süleymani'nin intikamının amaçlandığını söyledi. Bu Ali Hameney'in açıklamasıyla da çelişiyor. Aksine Netanyahu'nun söylemini besliyor ve tasdik ediyor. Amerikalılar inanmasa da İsrail tarafı ilk günden beri bunun İran bağlantılı bir eylem olduğunda ısrar ediyor. Bununla birlikte İran bu söylemin ucunun kendilerine de dokunacağını varsayarak bu kuru sıkı açıklamayı geri çekti. İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami sözcülerinin hilafına, Aksa Tufanı eyleminin katıksız bir Filistin eylemi olduğunu ve bunda kendilerinin bir payı ve rolü olmadığını söylemiştir.
İran'ın çarpıtmaları bize, Muhammed Mürsi'nin bu ülke ziyareti sırasında başına gelenleri hatırlattı. Muhammed Mürsi Suriye cephesi ve Esat'ın mezaliminden bahsederken çevirmen kıvraklığını kullanarak Suriye ifadesini hemen Bahreyn olarak çevirmiştir. Canlı yayında ekranda Suriye, çevirmenin maharetiyle birlikte Bahreyn oluvermiştir. İran böyle kaypak bir ülkedir. Kendisi Kunaytıra üzerinden Lübnan üzerinden İsrail'den intikam almak yerine Hamas'ı ya da Husileri öne iterek ve devreye sokarak veya adlarını kullanarak amacına ulaşmaya çalışır. Nitekim İranlı ajanlar veya hücreler İsrailli turistleri Türkiye'de infaz ederek intikam almak isterken Türkiye'deki güvenlik güçleri bu intikam eylemlerini vaktinden önce deşifre ederek akim bırakmıştır.
Mürsi olayından Aksa Tufanı eylemine kadar görüyoruz ki huylu huyundan vazgeçmiyor. İran kendi göbeğini kendisi kessin ve intikamını kendisi alsın. Vekaletle kimseyi kendisine alet etmesin. Hamas da İran'a karşı daha dikkatli ve mesafeli davransın. Zira tekin bir ülke değil. Şunun şurasında, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak da var.
Mustafa Özcan