Gönül tellerine tercüman olan ehli irfanın veya ariflerin yanında bir de akıl tartısını kullanan erbab-ı fikir ve ilim vardır. Bunlar da tefekkür kuleleridir. Bu sınıflar zülcenaheyn tabir edilen kanatları temsil ederler. Bu kanatları takınmadan irtifa kazanmak, havalanmak mümkün olamaz. Hikmet dünyası bunların telifiyle ve ahengiyle gelişir. Bunlardan birisinin yok olması, gönül ve fikir dünyamızın kararması ve çoraklaşmasına yol açar.
Edirne gibi, serhat ilimiz olan Erzurum da hem ehl-i irfan hem de ehl-i ilmin buluşma ve kaynaşma noktası ve potasıdır. Gönül ve fikir ocağıdır. Mehmet Kırkıncı hocanın da ocağının müdavimleri arasında olduğu Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi bu güzide şehrin ve diyarın irfan pınarlarını temsil eder. Geride silinmez izler ve ezvak-ı maneviye bırakmıştır. Bu tür insanlar hatırlandıklarında gönle sevinç ve sürur katarlar. Secde izi taşıyan simaları Allah'ı hatırlatır. Hâlâ avazları gönüllerde yankılanmaktadır. Anıldıklarında yâdları havayı tatlandırmaktadırlar.
Niyazi Mısri'nin deyimiyle İrfan sofralarının pirleri olan erbab-ı dil ve gönlün yanında bir de fikir erbabı vardır. Fikir cephesinde Erzurum üzerinden bütün ülkeyi kucaklayan ve ötesine taşan isimlerden birisi de merhum Mehmet Kırkıncı hocadır. Zaman zaman ismine değinmişimdir. Hatırlattığı değerler açısından kar taneleri gibi döne döne hatırlanmasında yarar vardır. Zira Kur'an diliyle ve sufilerin diliyle bu tür zevat beldelerinin dengesini sağlayan veted/evtad yani dağlar, yere uzanmış kazıklar ve göğe yükselen sütunlar hükmündedir. İnsanlar onlara tutunarak dengelerini bulurlar. Yoksa dengeyi kaybederek manevi sarsıntı geçirmek kaçınılmaz olur.
Bediüzzaman'ın Gençlik Rehberi isimli gençlere adanmış bir eseri vardır. Onun canlı eserlerinden birisi de Mehmet Kırkıncı hoca idi. O da, usulden furuya müteselsilen geride fikir dünyasına rehber eserler bırakıp önden gitti.
Manevi donanımı ve ilmi müktesebatı gereği fikir rehberi yani kılavuzu ve istikamet gözcüsü ve sözcüsü idi. Yolların çatallaştığı noktada yolun doğrusuna işaret ederdi. Fikri sapaklarda yoldaki levhalar, işaretler gibi yol gösterici idi. Kur'an öğrencisi olmak insana böyle bir miras kazandırır. Kur'an kendini şöyle tanımlar: İnne hazel kur'ane yehdi lilleti hiye akvemu. Kur'an, ipine tutunanları en doğru yola götürür. Seyyid Kutup'un Kur'an-ı Kerim'i tali mevzulara hapsetmek ve onların kitabı yapmak isteyenlere karşı bir cevabı vardır: Kur'an öncelikle ve ivedilikle hidayet kitabı ve rehberidir. Nesillerin ve asırların kitabı ve rehberidir. İlahi kaynaklı ışığı hiç sönmez. Asri değil a'saridir. Geçmişten geleceğe bütün asırları kucaklar. Mazinin derelerine ve derinliklerine nüfuz ettiği kadar, geleceği de kuşatır ve daima doğru istikamet çizgisine işaret eder. Onun ve tercümanlığını yaptığı İslam'ın sıfatlarından birisi beyaz yoldur (el mahaccetü'l Beyza).
Eserleri tartışmalı konuları ele alsa, bunlara dair olsa da, tartışmalara nokta koymak ve son vermek için yazılmış ve kaleme alınmıştır. Eserlerini okuyanlar bu tartışma zemininden kurtularak asude iklime ulaşırlar. Durularak, kendileriyle ve kültürel miraslarıyla barışık hale gelirler. Zihin saksılarındaki askıdaki sorulara cevap bularak gönül huzuruna ererler. Bunun nedeni, ehl-i vukuf, ehl-i tahkik ve tetkik olmasında aranmalıdır. Sağlam teşhisle birlikte yaraya neşter vurur ve tedavinin önünü açardı.
Yazıları ve kitapları hedefe yönelikti. Sözgelimi Hasan el Benna' nın şârihlerinden birisi olarak Said Havva, onun mirasını bir yöntem içine oturtmaya gayret etmiştir. Bunu programlı bir biçimde yapmaya çalışmış ve bu programını 'amaç doğrultulu yöntem çalışmaları' adı altında yürütmüştür. Bu çerçevede Hasan el Benna'nın bütün yönlerine bakan tematik bir kitaplık derlemek istemiştir.
Mehmet Kırkıncı Hoca da aynı şekilde özü tafsil etmiştir. Bunu da akıl gönül beraberliği içinde yürütmüş hatta aklı gönül ikliminde eriterek yapmaya çalışmıştır. Aklı gönülle buluşturarak bu gergefte hikmet dilimleri dokumuştur. Aksi takdirde çabaları kuru bir gayretten öte gitmezdi. Aklı baskın kılarak manevi alanı daraltmamıştır. Zira Bediüzzaman'ın dediği gibi, kim bir alana hasr-ı himmet ederse veya bütünüyle bir alana dalarsa diğer alanlarda körelir. Orijinal ifadesiyle söyleyecek olursak; "Hem de nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki: Kim bir şeyde çok tevaggul etse, galiben başkasında gabîleşmesine sebebiyet verir. Bu sırra binaendir ki, maddiyatta tevaggul eden, mâneviyatta gabileşir ve sathî olur."
Dolayısıyla zülcenaheyn olmak için ahengi yakalamak gerekir. Ahenk de ancak çok yönlü çabalarla elde edilir.
Onun birçok kitabı arasında temayüz eden Hayatım Hatıralarım yaşadığı dönemin ve yüzyılın eşelenmesi ve elenmesi gibidir. Adeta bir fikir atlasıdır. Orada birçok zevatla fikri meseleleri ele alışını görürüz. Bunlar arasında Ömer Nasuhi Bilmen gibi fıkıh cephesini temsil edenler kadar, fikir cephesinin cevval ve parlak simalarından merhum Necip Fazıl Kısakürek gibiler de vardır. Üstat Necip Fazıl Kısakürek'in Risalelerle ilgili bazı itirazlarını birlikte ele almışlar ve Gazali üzerinden çözüme kavuşturmuşlardır. Özellikle öte dünyada kurtuluşla alakalı veya gayr-i Müslimlerin kurtuluş ihtimalleriyle alakalı Bediüzzaman'ın tefrite düştüğüne dair bazı çevrelerde bir kabul oluşmuştur. Kırkıncı Hoca muteber alimlerin müeyyit görüşleri doğrultusunda Necip Fazıl'ın şahsında bu kabulü yıkmıştır. Necip Fazıl'a bu yolda Gazali rehberliği yapan Kırkıncı hoca olmuştur.
Hatıralarında satır aralarında serpintiler halinde bir asrın ilişkiler yumağını bulabilirsiniz. .
En önemlisi de müspet hareketin açılımına olan katkılardır. Müspet hareketle alakalı olarak İlhami Soysal'ın Bediüzzaman'ı ziyaretini ve yankılarını aktarmaktadır. Bir gün ansızın ziyarete gelen meşhur yazar İlhami Soysal Bediüzzaman'la görüşmek istemektedir. Şakirtler ret edileceğinden emindirler. Bir de ne görsünler! Şaşkın bakışlar arasında Bediüzzaman onu odasına görüşmeye buyur ediyor.
İlhami Soysal'ı yolcu ettikten sonra üstad bu beklenmedik kabulün gerekçesini anlatıyor: "
- "Bir insanın İslamiyet'e düşmanlığı yüz ise onu doksan dokuza indirmek bir hizmettir; hatta yüzde bire bile çıkmasını engellemek de bir hizmettir…"
Bu müspet hareket dairesinde, hizmet ve sorumluluk bilincidir.
Velhasıl Mehmet Kırkıncı merhum bir itidal temsilcisidir. Çabaları bu daireyi genişletme amacına matuftu. Arapların deyimiyle 'haris/hürrasu'l akide' idi yani hayatı boyunca kutsal değerlerin bekçisi ve gözcüsü olmuştur.
Hatırlanması ve rahmete vesile olması dileğiyle…
Mustafa Özcan