Arama

Mustafa Özcan
Aralık 17, 2023
500 yıllık döngü tersine dönüyor

Gazze olaylarıyla birlikte İsrail'in böbürlenme ve büyüklenmeye dayalı ikinci vadesinin dolmakta olduğuna tanıklık ediyoruz. İsrail bir adamla somutlaşsaydı belki ona ona tağut derdik ama İsra Suresi onlara toplu halde hitap ediyor. Elbette içlerinde Musa'nın yolundan sapmayanlar var. Bunlar dikkate alınmayan topluluklar. İsrail'in ikinci vadesi dolarken Müslümanların da ikinci küreselleşme dönemi başlıyor. Birincisi serdengeçti nesil olan sahabeler dönemiyle yaşandı ve kapandı. İkincisi de yapılanmak ve kopmak üzere.

Döngülerin tersine döndüğü ve Necip Fazıl'ın ifadesiyle dişlilerin kırıldığı tarihin bu sapağında İslam'ın ikinci günü ya da ikinci küreselleşme devresi ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu devre Kur'an ve hadislerde haber verildiği gibi, İslam'ın bütün dinler üzerine zahir ve bahir olması dönemine tekabül ediyor. İslam'ın ahir zaman diliminde yeniden dirilmesi ayaklarının üzerine durması beşer eliyle sekteye uğratılmak istendi. Üflemekle İslam'ın nurunu söndürmek istediler. İslam'ın ilerleyişinin önüne çomak sokma işlemi kırk yıl önce başladı. Kabe baskını ve sonrasında İslam'ın nurunu söndürmeye matuf çabalar hızlanmış ve artmıştır. Ondan önceki asude iklim, sefa hali kaybolmuştur. Cefa hali bastırmıştır. Müslümanlar bu itibarla kırk yıldan beri fetret hali yaşıyorlardı. Gazze olayları belki bu kilitlenmeyi kıracak ve İslam'a kaybolan ilgiyi yeniden artıracaktır. Anlamını kaybeden dünya yeniden anlam bulacak ve kazanacaktır. Muhammed Bin Selman sahvenin yani İslami uyanışın merkez üssünün Kabe baskını ve pik vaktinin de 1979 yılı yani hicri 1400 yılı olduğunu ifade etmiştir.

Aynı doğrultuda El Cezire programcısı Ahmet Mansur'un Fransa'da yaşayan Abdullah Mansur'un tanıklığı ile vurguladığı gibi Batı'da kırk yıldan beri ihtida öykülerinin arkası kesilmiştir. Manevi iklimi, atmosferi bir kısırlık ve kuraklık havası bürümüş ve sarmıştı. Kırk yıldan beri çorak bir döneme girilmişti. İslam cazibe odağı olmaktan çıkmış ve çekim gücünü kaybetmişti. Ondan önceki İslam'ın romantizm dönemi geride kalmıştı. Halbuki Kur'an ve hadisler üzerinden biliyoruz ki İslam gece gündüzün olduğu her yere, kıl çadır ve kerpiçten evlerin bulunduğu tüm diyarlara yayılacaktır. Bütün dünya onun kapsama alanına girecektir. İslam'ın birinci cihangirlik dönemi olan asr-ı saadeti, yeni bir dönem izleyecekti.

Devenin boyunu yere uzatması gibi İslam da geri çekildikten ve inhisar halinden sonra yeniden i'tila ve ikbal dönemine girecekti. Halbuki kırk yıldan beri yani Kabe baskını sonrasından itibaren duraklama, yavaşlama hatta gerileme dönemine girilmiştir. Gazze ile birlikte çarklar yeniden işlemeye başlamıştır. Necip Fazıl'ın terennüm ettiği gibi 'kırılır da bir gün tüm dişliler/döner şanlı şanlı çarkımız bizim.' Hidayetin karardığı ya da loş hale geldiği bu dönemde erkekler İslam'ın bazı şiarlarını terk ederken kimi bayanlar da başörtülerine veda etmişlerdi. Buna benzer bir hal Osmanlı sonrasında yaşanmış ve Mısır ve Irak gibi ülkelerde okullarda ve kamusal alanda başörtüye veda partileri düzenlenmişti. O günlerin gölgesi birebir olmasa bile yeniden İslam diyarlarına vurmuştu. Dünyanın son direniş adası veya kalesi olan Gazze durumu değiştirdi. Küçücük toprak parçası İslam'ın aynası haline geldi. Sabır şükür metanet makamlarını kuşanan Gazze Şeridi İslam'ın manevi ve kalbi değerlerinin yeşerdiği bir medrese ve mektep haline geldi. Yusuf'un yaşadığı hapishane hücresi medrese-i Yusufiyeye benzetildiği gibi Gazze de insanlık dersi verilen bir mektep haline gelmiştir. İslam'ın aynası olarak insanlığı etkilemiştir. Gazze bir kez daha gösterdi ki, sözde değil özde, akval ile değil ahval ve ef'al ile İslam' ı temsil edersek insanlık kafileler halinde İslam'a koşacaktır. Gazze bunun küçük bir tanığı ve numunesi olmuştur. Ama bir Arapça atasözünde olduğu gibi mahrum olan ne verebilir ki (fakidu'ş şey'i la yutihi)? Dolayısıyla Müslümanların gayri Müslimlerden önce İslam'ı keşfetmeleri gerekir. O zaman onlar üzerine delil ikame etmiş olurlar. Sonrası kendilerine kalmıştır. Yaşayan delil üzerine yaşamış olur.

Gazze küresel mizaçta bir devinim ve değişim meydana getirdi. İsrail'in yalanları çöktü ve Gazzelilerin mazlumiyet hali herkese malum oldu. Vicdanları ihtizaza getirdi. Herkes Gazzelilerin dirençlerinin ve sabırlarının arkasındaki gücü ve sırrı merak etmeye başladı. Bunun Allah'a teslimiyet olduğunu görerek meraklarını giderdiler. Bu aşınmayan değerlerin kaynağına doğru gittiler. Karşılarına Allah'ın beşere uzattığı ipi; Kur'an'ı gördüler.

Yakınlarını ve ciğerparelerini kaybeden analar ve babalar dövünmüyor. Üzerlerini başlarını yırtmıyor belki ölümü metanetle karşılıyor ve 'Allah'tan geldik yine ona döneceğiz, siz önden gittiniz biz de peşinizden geliyoruz, sıradayız' diyorlar. Kur'an nice ayetlerinde buna parmak basıyor. Mesela: Kimi Allah'ın Resulü ile birlikte katıldığı savaşlarda şehit düşmüş, kimi de şehadet sırasını beklemektedir. Nöbet alanı olan Gazze'nin erleri ve çocukları da sıranın kendilerine gelmesine hazırlar. Müslümanlar ölümden korkmaz. Ölümle barışık yaşarlar. Yahudiler ise tersine ölümle burun buruna gelmek istemezler.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Gazze ve Ukrayna olaylarının tarihin yatağını ve akışını değiştirdiğini, tarihi süreçte bir dönüm noktasını teşkil ettiğini vurguluyor. Batı'nın 500 yıllık üstünlük devrinin bittiğine parmak basıyor. El hak doğrudur. Bununla birlikte aynı gemide kendileri de yer alıyor. Belki Çin ile birlikte Batı'ya üstünlük kurduklarını ve karşı zafer kazandıklarını varsayıyor ama gerçek tam olarak öyle değil. Batı'nın üvey çocuğu olarak kendileri de aynı geminin içindeler. Batı Deccal hattını temsil ederken kendileri de Yecüc ve Mecüc hattında yer alıyorlar. 500 yıldan beri bütün yönlere yayılıyorlar. Başlangıçları, Altınorda Devletinin yıkılmasına dayanıyor. Osmanlı'nın çökmesinde İngiltere kadar onların da rolü var. Uful ve ufuktan kayma çizgisi onlar için de geçerli. Dolayısıyla Batı'nın küresel mirasına onlar değil Müslümanlar varis olacaktır. İlk Müslümanların Sasanilerle Bizanslıların mirasına konmaları, varis olmaları gibi.

İsmet Özel'in çevirisiyle Abdulkadir es Sufi, El Cihad kitabında adeta bugünkü Gazze tablosunu hayal etmekte ve el kadar bile olsa küçük bir toprak parçası üzerinde İslami değerlerin işlenmesi ve yeşertilmesi özlemini dile getirmekte idi. Sanki bugünkü Gazze onun bu özlemini gideriyor.

Gazze üzerinden küresel ve bölgesel döngüler değişiyor ve dişliler kırılıyor. Kur'an ifadesiyle: Tilke'l eyyamu nüdaviluha beyne'n nas. İnsanlar arasında zafer ve hezimet günlerini dolaştırırız. Allah döngüleri değiştireceğini ifade ediyor. İç içe Matruşka düzenini temsil eden Batı'nın günleri doluyor, İsrail'in günleri soluyor.

Enfal Suresi 36/37'nci ayetleri de ilahi planda bunu ortaya koyuyor: Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah'ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehennemi boylayacaklardır. Ta ki, Allah pisi temizden ayırsın, pisleri üst üste koyup hepsini bir araya toplasın, sonra da cehenneme atsın. Onlar ziyan edenlerin ta kendileridir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN