Bastille’in modern yüzü Sednaya’da gömülü sırlar
Sednaya ve Tedmur ya da Mezze hapishanelerinde rejimin karanlık yüzü yatıyor. Bir de bu resmi hapishanelerin dışında mahkumların tutulduğu gölge evler ve gizli hapishaneler bulunuyor. Baas döneminde Suriye'nin altı üstüne getirilmiştir. Baba Esat döneminden beri dünyanın ona tanıdığı dokunulmazlık zırhıyla birlikte Suriye kasabı olmuş ardından şenaatini oğlu sürdürmüştür. Halkını inim inim inletmiştir. Bu rejim ruh hastalığı nedeniyle iptal-i his durumuna düşmüş ve acıma hissini kaybetmiştir. Bu aile eski adıyla Vahş olan isimlerinin gereğini yapmışlardır. Bu nedenle Mahir Esat'ın eşi de ayrışma sürecinde ve noktasında devrimcilerin safına geçmiştir. Mahir Esad'ın eşi Manal Esad sosyal medya hesabından Suriye'nin yeni bayrağını, "Aile ve vatan satıcılarına rağmen, yaşasın özgür ve gururlu Suriye" notuyla paylaşmıştır.
Bu rejim ve destekçileri beşer suretine girmiş canavarlardır. Esat rejimi ile İsrail 54 yıldan birbirlerine dokunmadan yaşamışlardır. Kimileri buna rağmen Esat hanedanlığının İsrail düşmanı olduğu algısına kapılmıştır. Kaddafi'yi ve rejimini kutsayanlar onu da kutsamıştır. İran'ın Kudüs edebiyatı yapması gibi onlar da zahirde İsrail düşmanlığı yapmışlardır. Gerçekte ise Kelim Sıddiki gibilerin dediği gibi İsrail'in geçirmez zırhlardır. Nitekim 1967 yılında Esat kardeşler tarafından İsrail'e peşkeş çekilen Golan Tepeleri bilahare 1973 yılında Kunaytra üzerinden stabil hale getirilmiştir. Rejim hem Golan Tepeleri'ni İsrail'e satmış hem de daha sonra fedai saldırılarını engelleyerek güvenliğini garanti altına almıştır. Fedai eylemleri engellenmiş ve istihbarat birimlerinin en şiddetli işkence yapıldığı şubesini Filistin olarak adlandırmıştır. Bu rejim, dostuna düşmanına herkese zulüm yapmıştır. Coşkun Aral'ın dediği gibi suikastlarıyla her kesimi hedef almıştır. Zulmünden hiç kimse kurtulmamıştır.
Esat muhaliflerinden Mahmut Aşur anlatıyor: 1963 yılında Mart alında Baas darbesi sırasında yararlılıklar gösteren Mahmut Hac Mahmut daha önce ordu ile ilişiği kesilmiş olan Hafız Esat'ın orduya geri dönmesini sağlıyor. Hafız Esat ona medyun-u şükran kalıyor. 1966 yılında ise Baasçılar arası çekişme başlıyor. Mahmut Hac Mahmut bu çekişmede bitaraf kalıyor. Kenarda duruyor. Onu ödüllendirmek ve büyükelçi veya askeri ateşe olarak atamak istiyorlar. Mahmut Hac Mahmut müstağni davranıyor ve kesinlikle teklif edilen görevleri kabul etmiyor. Ardından çekişmede Hafız Esat kanadı galebe çaldığında velinimeti Mahmut Hac Mahmut'a daha büyük görevler teklif ediyor. Lakin bu teklifleri de kabul etmiyor. Ülkenin sekterist/Nuseyri bir yapının eline düştüğünü fark ediyor ve bu düzenin parçası olmak istemiyor. Emin Hafız - Hafız Esat ayrışmasında ve çekişmesinde Emin Hafız'ın tarafını tutuyor.
1979 yılında ülke genelinde grevler ve gösteriler oluyor. Bu gösteriler sonrasında Mahmut Hac Mahmut'u da içeri alıyorlar. Hafız Esat velinimeti Mahmut Hac Mahmut'un da tutuklananlar arasında olduğunu öğreniyor ve yanına getirtiyor. Ona şöyle hitap ediyor: "Bana karşı lütufkar davranışlarını ve sahip çıkmanı asla unutamam. Siz Müslümanlar cenneti severseniz ve cennete gitmeyi arzularsınız. Ben de seni Tedmur Hapishanesi üzerinden kestirmeden cennete ulaştıracağım. Bu iyiliğimi unutma!" Tedmur Hapishanesi'nde kim bilir neler çekmiştir.
Tedmur ve Sednaya hapishanelerinde haftalık idam seansları ve öğünleri yapılmaktadır. Esat'ın darbeci arkadaşlarından Sünni kökenli savunma bakanlarından Mustafa Tlass, Tedmur Hapishanesinde haftalık 150 kişinin idamına imza attığını böbürlenerek anlatmıştır.
Bir ara Tedmur Hapishanesi'nin saldırıya uğramasından sonra koğuşlarında bulunan mahkumlar Sednaya Hapishanesi'ne aktarılıyor. Tedmur hapishanesinden gelenler karşılaştıkları işkenceleri anlatınca Sednaya sakinleri 'duyduklarımızın tesiriyle bir ay kendimize gelemedik' demişlerdir.
Musa Sadr, Sednaya Hapishanesi'nde mi gömülü?
Humeyni devrim yapma sürecinde bölgede iki molla rakibi vardır. Bunlardan birisi iktisadımız gibi kitaplara imza atan Iraklı dini mercilerden Muhammed Bakır es-Sadr'dır. Saddam Hüseyin, Sadr'ı tasfiye ediyor. Diğeri de Lübnanlı Mahrumlar Hareketi kurucusu Musa es-Sadr'dır. O da 1978 yılında Libya'ya yaptığı bir ziyaretten sonra ortadan kayboluyor. Kimileri Libya'dan çıktığını ve Malta ve İtalya yolunda kaybolduğunu söylerken Sednaya Hapishanesi'nin basılmasından sonra ele geçirilen kayıtlarda onun da ismine rastlandı. Musa Sadr, Libya yetkilileri tarafından Hafız Esat'a teslim ediliyor ve Hafız Esat da İran rejimi ya da Humeyni adına onu Sednaya Hapishanesi'nde tutuyor. Sonraki akıbeti meçhul. Elbette mesele tetkik edilmeli ve daha fazla derinleştirilmeli ve hakikate ulaşılmalıdır. Musa Sadr'ın ismi Sednaya kayıtları arasında bulunmaktadır. Bu durumda Humeyni, Esat ve Nebih Berri zincirleme/müteselsil suçlu durumdadır. Bu dini merciler İran Devrimi sonrası hayatta olsalardı İran nüfuzunu Lübnan ve Irak'a bu kadar rahat yayamazdı. Desise ve entrikalarla Humeyni nüfuzunu bölgeye yaymıştır.
Bastille Hapishanesi'nden daha kötü
Fransız Devrimi Bastille Hapishanesi ortamında hayat bulmuştur. 12 Eylül sonrasında Diyarbakır Cezaevi de PKK'nın potansiyel olarak örgütlenmesine tanık olmuştur. Orada yapılan inanılmaz işkenceler mahkumların kimyalarını bozmuştur. PKK'nın çekirdeği veya nüvesi orada maya tutmuştur.
Suriye hapishaneleri ise hepsine tüy dikmiştir. Bu, Esat ailesi yönetimi altında hep böyle olmuştur. 1982 yılında Hama olaylarının akabinde hayatta kalan insanlar bir araya toplanmış ve işkenceden geçirilmiştir. Ellerindeki demir çubuklarla ve makaslarla halkın kafasına vurmakta ve canlı canlı kafataslarını delmektedirler. Bununla ilgili bir belgesel çalışmada bulunan Müslüman Kardeşler'in Suriye kolu liderlerinden Adnan Sadettin konuyla ilgili korkunç detaylar dile getirmektedir. Hama Sanat Okulu'nda 15 bin kişiyi bir alanda toplayan rejimin zebanileri halkı sorgudan geçirmektedir. Hikmet Hani adlı kişiye sırası geldiğinde mesleği sorulur. Göz doktoru olduğunu söyler. Bunun üzerine sorgucu yandaki zebaniye 'bunun gözünü çıkarın' diye talimat verir. Öyle de yaparlar. (https://www.youtube.com/shorts/0_khNZFWo3s)
Cehennemi çok seven bu rejim ve hempalarını bekleyen son durak cehennem olmalıdır.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.