Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2019-2020 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'nde bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim öğretim hayatındaki adaletsizliğin hayat boyu süren kalıcı etkilerinin olduğunu, eğitimin hayatın kendisi gibi dinamik bir süreç olduğunu belirterek AK Parti hükümetleri boyunca atılan adımları hatırlattı. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu'nun da hayatın dinamiğine uygun olarak eğitime verilen önemin bir göstergesi olduğunu ve kuruldan beklentilerini dile getirdi.
YÜKSEKÖĞRETİMİN HEDEFLERİ
Birikim ve beceri sahibi mezun
Erdoğan, yükseköğretimde Türkiye'nin belli bir noktaya ulaşmasıyla, üniversitelerin ve mezun sayısının belli bir doygunluğa geldiğini vurgulayarak yükseköğretim hedeflerinin güncellenmesine işaret etmektedir. Öğrenci düzeyinde yükseköğretimin en temel hedefinin "Birikim ve beceri sahibi" mezunlar olduğunun altını çizmektedir:
"Yetişmiş insan gücümüzün sınırlı sayıda olduğu dönemlerde diploma ile ehliyet aşağı yukarı eş anlamlıydı."
"Bu bakımdan gençlerimizi sadece diploma değil aynı zamanda birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz."
"Hem kamuda hem özel sektörde açılan pozisyonlar için yapılan tanımlarda diploma sadece bir faktör haline gelmiştir. Bu tür işleri ancak yabancı dilden birikime ve beceriye kadar pek çok ilave şartın karşılanmasıyla ulaşılabilmektedir. Üniversitelerimizdeki ihtisaslaşma bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabilir ancak asıl yapmamız gereken eğitim öğretim sistemimizi belki de okul öncesinden başlayarak bir bütün olarak bu yönde değiştirmek olmalıdır."
Erdoğan, meslek eğitiminin de birikim ve beceri kazanarak iş sahibi ve istihdam bulabilme noktasında önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Erdoğan'ın koyduğu hedef çerçevesinde Türkiye'nin en önemli ve en öncelikli sorunu eğitimle ilgili kurumların koordinasyon ve uyumudur. Mesela MEB'in açıkladığı yeni orta öğretim tasarımında Meslek ve İmam Hatip Liselerinin bu programla uyumu ihmal edilmektedir. Yine bu tasarımda YÖK ile eğitim fakültelerinin koordinasyon ve uyumu çok zayıf gözükmektedir. "Birikim ve beceri sahibi" insanlar yetiştirme noktasında Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatlarının uyumları, MEB'in, YÖK, YÖKAK ve Eğitim Politika kuruluyla beraber ortak bir zihniyet, stratejik genel bir çerçeve oluşturulabilmesi ve icra konumundaki birimlerin güçlendirilmesi fark yaratacaktır. Bu hedef açıkça bir değişim talebini göstermektedir. Bu hedefe yönelik muhtemel "dirençlerin yönetilebilmesi" başarıyı getirmede önemli bir rol oynayacaktır.[1]
İHTİSASLAŞMA, UZMANLAŞMA VE MARKALAŞMA
Gelinen nokta itibariyle Erdoğan, yükseköğrenimde işaret ettiği ikinci hedef üniversitelerin belirli alanlarda ihtisaslaşma, uzmanlaşma ve markalaşmasıdır. Böylelikle katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesini mümkün kılacak, üniversiteleri bölge ve şehirlerinin lokomotifi hale dönüştürecektir. Bu bağlamda 10 ihtisas üniversitesi, 11 araştırma üniversitesi ve 5 de aday araştırma üniversitesini önemli bulmaktadır.
"Üniversitelerimizi ihtisaslaşma yolunda ne kadar cesaretlendirirsek buralara tahsis ettiğimiz kaynakların o derece verimli ve etkin değerlendirileceğini düşünüyorum."
Bu hedefin hayata geçebilmesi üniversite yönetimlerinin liderlik kapasitesi ve şehir aktörlerinin birbirleriyle uyum ve koordinasyonunu gerektirmektedir.
YÜKSEKÖĞRETİMİN ULUSLARARASILAŞMASI
Erdoğan'ın hedef olarak son vurguladığı husus üniversitelerin uluslarasılaşmasıdır.
"Uluslararası öğrenci sayımızın her geçen yıl artıyor olması Türkiye'nin bu alanda da küresel bir marka olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor". "Beklentimiz, ülkemizin nitelikli yabancı öğretim elemanları için de cazip hale gelmesi, bir başka ifade ile beyin göçünün çekim merkezlerinden biri durumuna dönüşmesidir."
Bu hedef doğrultusunda Türkiye öğrenci ayağında kayda değer ilerlemek göstermektedir. Gelinen noktada uluslararası öğrencilerin artık farklı dünya örneklerinde olduğu gibi üniversitelerin önemli mali kaynaklarından biri olarak tasarlanması gerektiği öne çıkmaktadır. Ayrıca uluslararasılaşmanın öğretim üyesi ve proje ayağı da özel stratejiler gerektirmektedir. Türkiye, kalkınma hedeflerine kolaylıkla ulaşabilmek için uluslararası öğretim üyesi insan kaynağından daha fazla yararlanabilmelidir. Uluslararası öğretim üyelerinin çocuklarının eğitimi, onların Türkiye'de yaşamlarını devam ettirebilecekleri sosyo-kültürel yapıların inşası, vize süreçlerinin kolaylaştırılması, yabancı dilde eğitim veren programların çoğaltılması, lojman imkanları gibi çözülmesi ve iyileştirilmesi gereken bir dizi alan bulunmaktadır. YÖK'ün yasa ve yönetmelik düzeyinde düzenlemeler yaparken, üniversitelerin tüm bu sorun alanlarına yönelik kendi özellerinde çözümler üretmesi süreci hızlandıracak, kolaylaştıracak ve başarıyı getirecektir[2].
[1] https://www.fikriyat.com/yazarlar/akademi/prof-dr-atilla-arkan/2019/04/18/degisime-direncin-yonetimi-reformlari-yonetebilmenin-veya-basarinin-anahtari
[2] SETA'nın yayınlamış olduğu Fatma Nevra Seggie ve Hakan Ergin tarafından hazırlanan rapor bu konuya ışık tutmaktadır: https://setav.org/assets/uploads/2018/09/R120_Yükseköğretim-tamrapor.pdf