Önce medyadan haberi okuyalım:
"Bir anne bunu nasıl yapar! Şırıngayla çamaşır suyu enjekte edip jiletle kesmiş.
İstanbul Avcılar'da Elif K.'nın 1,5 yaşındaki kızı Eylül Miray'ın vücuduna şırıngayla çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte edip jiletle vücudunun çeşitli yerlerini keserek işkence yaptığı ortaya çıktı. Doktorların şüphelenmesi üzerine son 6 ayda 2 kez gözaltına alınan ancak suçunu inkâr ettiği için serbest bırakılan kadın, 1 hafta önce polis merkezine giderek suçunu itiraf etti. Tutuklanan 29 yaşındaki anne ifadesinde, "Kızıma bir türlü ısınamadım, ölmesi için yaptım" dedi.
Bir anne bunu nasıl yapar! Şırıngayla çamaşır suyu enjekte edip jiletle kesmiş.
Avcılar'da yaşayan Elif K. ile Eray K. 12 yıl önce evlendi. 2 çocukları olan çiftin 1,5 yıl önce de Eylül Miray adını verdikleri üçüncü çocukları dünyaya geldi. Ancak Miray bebek, çiftin diğer çocuklarına göre sürekli hastalanmaya başladı. Henüz 1 aylıkken kulaklarından ve göbek deliğinden kan gelen, vücudunda morluklar oluşan Miray bebeği, babası doktor doktor gezdirdi. Bebeğe teşhis konulamadı. Miray bebeğin, geçen yıl ağustos ayında durumu kötüleşti.
O tarihte 9 aylık olan bebek ambulansla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Pediatri Acil Servisi'ne kaldırıldı. Kafatasında çatlak, karnında kanama ve vücudunun çeşitli yerlerinde çizikler, morluklar olan bebeğin durumundan şüphelenen bir doktor, anne Elif K. ile konuştu. Annenin anlatımlarından şüphelenen doktor, durumu polise bildirdi.
Fatih Emniyet Müdürlüğü ekipleri devreye girdi. Savcılık tarafından hakkında 'eziyet ve işkence' suçundan soruşturma başlatılan anne, gözaltına alınarak Avcılar Polis Merkezi'ne teslim edildi. Buradaki ifadesinde suçlamaları kabul etmeyen anne, serbest bırakıldı. Miray bebeğin rahatsızlıkları ise devam etti. Miray bebek, 20 Ağustos günü ise aynı şikâyetler ile Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne götürüldü. Anne bir kez daha gözaltına alındı ancak ikinci kez serbest bırakıldı.
Son olarak yine Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne kaldırılan bebek tedavi altına alınırken bir doktor, annenin odaya girmesini yasakladı. Bebeğin iyileşmeye başladığı görülünce tüm şüpheler yeniden anneye çevrildi. Yakalanacağın anlayan anne de 9 Şubat günü Avcılar Polis Merkezi'ne giderek teslim oldu. Daha önceki ifadesinde suçlamaları kabul etmediğini ancak vicdan azabına dayanamadığını belirten anne, bebeğine işkenceyi kendisinin yaptığını ancak pişman olduğunu söyledi. Anne, bebeğinin vücuduna doğduğu günden bu yana şırınga ile çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte ettiğini, kafatası ile vücudunun çeşitli yerlerini jiletle kestiğini böylelikle de yavaş yavaş ölmesini planladığını anlattı. Hatta hastanede yattığı dönemde bile bebeğine sıvı sabun enjekte ettiğini ifade etti.
Savcılığa sevk edilen anne, buradaki ifadesinde de "Kızıma bir türlü ısınamadım, ölmesi için yaptım" dedi. Kızının doğduktan sonra solunum sıkıntısı nedeniyle 1 ay hastanede yattığını anlatan kadının "Kızımı sevemedim, ona ısınamadım. İşkence yapmaya karar verdim. Bir aylıktan itibaren düzenli olarak şırınga iğnesi ile ağzının içine, burun içine, kulak içine, göbek deliğine batırarak vücudundan kan gelmesini sağladım. Sonrasında hastaneye götürüp tedavi ettirdim. Taburcu olup eve geldiğinde de aynı şekilde şırınga iğnesi ile vücudunun çeşitli yerlerini kanatarak, kafatasına, gözlerinin ortasına, bacaklarına, kollarına, göğüs kısmına jiletle kesikler atarak eziyet etmeye devam ettim. Hastanede tedavi gördüğü sırada tuvaletten şırıngaya doldurduğum sıvı sabunu damarından enjekte ettim. Evde de çamaşır suyunu yine şırıngayla damarından verdim. Bu süreç kızım bir aylıktan itibaren başladı. Hakkımda soruşturma açılmıştı ama ben inkâr etmiştim. Eziyeti ailemdekiler uyuduğu sırada ya da görmedikleri anda yapıyordum" dediği öğrenildi.
Anne Elif K., şu an 1,5 yaşında olan bebeği Eylül Miray'a sistematik olarak işkence ve eziyet yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. Babası Eray K. ile yaşayan Miray bebek sağlığına kavuşmaya başladı."
Aslında burada annenin psikiyatrik teşhisi var: Çocuğuna bu akıl almaz eziyeti uygulayan ve onu hep hasta gösterme gayretine giren anne, yapay bozukluğa maruz bırakma (bakım verenin yapay bozukluğu) veya Munchausen Sendromu adıyla anılan psikiyatrik bir hastalığa mustarip. Bu rahatsızlığı incelemek için önce yapay bozukluğa bakalım.
YAPAY BOZUKLUK
Bu rahatsızlığın temel klinik özelliği hasta rolünün benimsenmesi amacıyla bedensel veya psikolojik belirtilerin üretilmesi ya da taklit edilmesidir.
Eğer yapay bozukluk kişiye bakım veren tarafından oluşturulmuşsa buna bakım verenin (burada bakım veren en sık rastlandığı gibi annedir) yapay bozukluğu denmektedir. Bakım veren bakımını yaptığı kişide hastalık belirtileri ortaya çıkarmaktadır.
Önce yapay bozukluktan bahsedelim. Yapay bozukluğun DSM 5 denilen psikiyatride geçerli sınıflandırma sistemindeki kriterleri şöyle:
* Hastalık veya yaralanma ile ilgili psikolojik ya da fiziksel belirtiler uydurulmaktadır.
* Yanıltıcı davranış görünür dış pekiştireç (ekonomik veya başka türlü kazanç anlamında) olmadan da vardır.
* Davranış, başka bir ruhsal rahatsızlık ile açıklanamaz.
* Yapay bozuklukta, benlikte zorlanma söz konusudur ve kişi kendisini, diğer kişilere karşı hasta, yaralanmış veya zarar görmüş olarak göstermektedir.
* Bakım verenin yapay bozuklukta, kişi bakımını yaptığı başka bir kişide hastalık belirtileri uydurur ve sonra başkalarına o kişiyi hasta, engelli veya yaralı olarak sunar.
BAKIM VERENİN YAPAY BOZUKLUĞUNDA DÖRT TEMEL ÖZELLİK
- Bir ebeveyn veya ebeveyn yerine hareket eden (bakım veren) birisi tarafından bir çocukta taklit edilen veya oluşturulan bir rahatsızlık söz konusudur.
- Sıklıkla birçok prosedürle sonlanacak şekilde, çocuk genellikle devamlı olarak tıbbi değerlendirme ve bakım için sağlık kuruluşlarına götürülür.
- Çocuğun rahatsızlığının kaynağı ile ilgili bakım veren bilgisi olduğunu reddeder.
- Çocuk bakım verenden ayrıldığında hastalık belirtileri hafifler.
NEDEN KENDİ ÇOCUĞUNU HASTALIKLARA MARUZ BIRAKIYORLAR?
Sözünü ettiğimiz gibi annenin kendi çocuğunda hastalık belirtileri ortaya çıkarması bir kazanç getirmiyorsa geçerli etken ne olabilir?
Buradaki temel motivasyon, sağlık çalışanlarının ilgisine duyulan güçlü ihtiyaç gibi görünmektedir. Çocuk burada el altında bulundurulması gereken bir eşya gibi, nesne gibi görülür ve anneyi, hastanenin 'heyecan verici' ortamına ve hekime ulaştırmayı sağlar. Bu anneler çocuklarına karşı derin şefkatleri olduğuna dair dıştan çok inandırıcı rollerde görünmelerinin aksine, gizli kamera ile izlendikleri zaman yalnızken çocuklarıyla ilgilenmedikleri veya onlara acımasızca davrandıkları gözlenmektedir.
Bakım verenin yapay bozukluğu olan anneler 'hasta' bir bebeğin üzerinden hekim, ebeveyn veya eş ilgisini devam ettirmeye yönelik yoğun ihtiyaçlarını gidermektedirler. Bir yandan çok iyi ve hayran olunan ilgili bir bakıcı, diğer yandan güçlü biri gibi görünmektedirler. Sıklıkla zeki ve sağlıkla ilgili bilgisi bulunan, sevimli, işbirliğine yatkın, iyi tıbbi bakımdan dolayı minnettar ve hastane çevresini süsleyen biri olarak tanınırlar. Aslında çocuğa düşkünlükleri gerçek olmadığı gibi bu anneler için çocuklarının fazla bir önemi de yoktur.
Bu kişilerin altta yatan psiko-patolojik yapılarını anlamak güçtür. Narsistik frajilite (kendine hayran ve kırılgan) ve borderline (sınırda) kişilik çok sıktır, ama bu kişilerde pasif-bağımlı histerik kişilik bozukluğu veya sadomazoşist davranışlar ve depresyon da bulunabilir.
Kısacası çoğunda narsistik bozukluklar vardır ve 'sahtekârlar'la psikopat kişilikli insanlarda gözlenen özellikler bakım verenin yapay bozukluğunda görülür.
CEZA ALIRLAR MI?
Burada merak edilen bir konu bakım verenin bakım bozukluğunda rahatsızlıklarından dolayı bu kişiler hasta olmaktan dolayı ceza almazlar mı?
Sadece bu rahatsızlıkları varsa psikotik veya akıl hastası sayılmadıkları için ceza sorumlulukları tam kabul edilmektedir. Yani cezaları neyse çekerler, indirim yapılmaz.
Prof. Dr. Sefa Saygılı