Ömür hızla geçiyor, bir bakıyorsunuz emeklilik yaşı gelmiş ve emekliliğe adım atıp birden boşluğa düşüyorsunuz. Veya olayı dramatikleştirerek öyle algılıyorsunuz.
Her gün erkenden gideceğiniz yer varken, her gün yapacağınız vazife varken, az veya çok, insanlar bir şeyler sorarken ve aranıp önemsenirken çevrenizde kimsenin kalmadığını, işlevsizleştiğinizi görüyorsunuz. Çalışma yaşamından ve onun toplumsal statüsünden vazgeçilmiştir.
Hele işiniz yüksek bir makam ve karar verme mevkisindeyseniz, göreviniz son bulunca kendinizi daha bir boşlukta hissedersiniz.
İşte genel müdürümüzün başına gelen de buydu. Karşımda oturmuş, adeta ağlayacakmış izlenimi veren ses tonu ile anlatıyordu:
"2 ay öncesine kadar önemli bakanlıkta genel müdürdüm. Zor ama zevkle, severek yaptığım işim vardı. Çok aranan, sorulan, sevilen, çevresine ve ülkemize yararlı olan kişiydim. Sabah kalkar görevime giderdim. Gelenlerle görüşmeler, toplantılar ve iş seyahatleri derken günün hatta yılların nasıl geçtiğini bile bilmezdim. Sonra bir yol kazasına uğradım, birden görevden alındım. Mecburen emekliliğimi istedim. Şimdi ise ne arayan, ne soran var. Telefonum durmak bilmezken çalmaz oldu. Bunalımdayım, canım sıkılıyor. Ne yapmalıyım?"
Her yaşlı insan, aktif görevinden emekli olup meşguliyeti kalmayınca kendini işe yaramaz ve boş hissedebilir. Aynı zamanda ekonomik kazançta da bir kayıp söz konusudur.
Ayrıca toplumumuzda biri emekli olduğunda yaşlı olarak görülmekte ve bu da kişinin yaşlılık psikolojisine girmesini ve kendisini yaşlanmış görmesini artırabilmektedir. Kısacası sanki artık dünyadan elini eteğini çekmesi gerekirmiş, ölüm yakınmış gibi algılanmaktadır.
Emeklilikle birlikte duygusal bir çöküntü, davranış ve konuşmalara yansıyan öfke ve kızgınlık, keyifsizlik, işe yaramazlık duygusu ve ümitsizlik, yeme ve uyku bozuklukları, heyecan ve ilgi kaybı görülebilir.
Bu belirtiler emekliliğe hazır olmayan bireylerde daha şiddetli hissedilir. Zihinsel ve fiziksel çöküş hızlanabilir. Çünkü toplum içinde statü sağlayan ve rolleri belirleyen mesleki kimliğin kaybı, bireyin aktif ve üretken hayat sürmesine engel olabilmektedir.
KADINLAR DAHA HAFİF ATLATIYOR
Kadınlar genel olarak önceki rollerinden ve etkinliklerinden yumuşak bir şekilde ve kademe kademe çekilirler. Onları meşgul eden evin ve ailenin sorunlarıyla yine ilgilenmeye devam ederler. Saygınlık kazandıran annelik, büyükannelik ve ev kadınlığı rolleri sürer. Hâlbuki erkekler işten aniden koparlar.
NE YAPILMALI?
Yaşlanmayı iyi yönetenler daha az gerilimli, daha huzurlu, sakin ve mutlu bir emeklilik dönemi yaşarlar. Bu yüzden emeklilikle birlikte gelen yeni rollere ve kayıplara uyum sağlamak büyük önem kazanmaktadır. Çünkü emeklilikte; eş kaybı, gelirde azalma, statü azalması veya kaybı, fiziksel, duyusal ve bilişsel işlevselliğin gerilemesi, ölüme yaklaşma hissi gibi durumlara uyum sağlamalıdır. Otoritenin, saygınlığın ve üretkenliğin yeri doldurulamaz olsa bile yeni rollerle bu boşluk giderilebilir.
Aslında emeklilik yılları; artan boş zaman, aile ve iş sorumluluklarının azalması gibi sebeplerle yaşlılık için planlar yapmak ve yeniden sosyalleşmeyi başarmak üzere kullanılabilir. Yani emeklilik iyi değerlendirilirse yaşlı için yeni açılımlara fırsat olabilir. Az sayıda ama yakın arkadaşlıklar kurulabilir, aile bağları güçlendirilebilir. Eş ve ebeveynlik rollerine güç verilebilir.
Ayrıca mesleğinin tabi niteliğine göre çevreye danışmanlık hizmeti verebilir, birikim ve tecrübesinden ihtiyacı olanı yararlandırabilir.
Ayrıca dernek ve vakıf faaliyetleri, hayır işlerde gayret göstermek de oldukça yararlı olabilmektedir.
Yine emeklikte sağlığı ve özellikle hafızayı korumak için yine şu tedbirleri özenle sürdürmek gerekir:
*Düzenli egzersiz özellikle açık havada yürüyüş yapılmalı.
*Sosyal kalmalı, mutlaka çevresi ve arkadaşları, dost ve ahbapları bulunmalı.
*Yemekte aşırıya kaçmamalı, sağlıklı gıdaları tercih etmeli.
*Aşırı stres, üzüntü ve sıkıntı veren hadiselerden uzak durmalı.
*Uyku yeterli ve düzenli olmalı.
*Sigara ve alkol almamalı.
Yine yaşlılığın önemli bir husus torun sahibi olmaktır. Torunlarla ilgilenmek, hem anne babaya yardımdır hem de gelenekleri ve kültürel değerleri çocuğa aktarmaları için önemli bir fırsattır. Bu onlara psikolojik tatmin sağlar. Yaşlılar kendi çocuklarına ayıramadıkları kadar çok zamanı torunlarına ayırır, onlara bakarlar. Yaşlılar torunlarını çocuklarından daha çok sever, onların kıymetini daha çok bilirler. Çünkü yaşlılar kendi çocuklarını büyütürken çektikleri sıkıntı, sorumluluk ve telaş olmadan torunları ile rahat ilişkiler içindedirler.
Ancak emeklilik dönemi, kabul edelim veya etmeyelim, hayatın son yıllarıdır. Elbette ölümün ne zaman geleceği bilinmez ama daha bir yaklaşmışızdır. Tabi ki ibadetlerimize, hayırlı amellere daha bir sarılmamız gerekir.
Emekli olan kardeşlerimize mutlu ve huzurlu günler geçirmelerini diliyorum.
Prof. Dr. Sefa Saygılı