Ahtapot, yuvarlak vücudu, pörtlek gözleri ve en önemlisi de sekiz uzun kolu ile meşhur bir deniz canlısıdır. Yaşam süreleri 6 ayla 2 yıl arasında değişir.
İlk bakışta görünüşü korkutucu gibi görünse de hiç zararı olmayan bir yaratıktır. Davranışları aslında şaşırtıcı derecede kompleks ve zekidir. Bir ahtapot, yiyecekleri ve başka nesneleri seçip onlara uzanabilir, onları kavrayabilir, dokunaçlarıyla derisini fırçalayarak bedenini temizleyebilir, avcılardan saklanabilir ve topladığı deniz kabuklarıyla, taşlarla evler inşa edebilir. Hatta kimi zaman, belirgin bir zekâ örneği olan huzursuz edici davranış örnekleri gösterir. İçinde ahtapot olan bir akvaryuma bakarsanız, yaratık muhtemelen dönüp size bakacaktır. Cesaretinizi toplayıp kolunuzu akvaryum içine sokarsanız, dokunaçlarından biriyle size uzanacak, elinizi 'sıkacaktır.' Bu gibi davranışlar, 'zeki' diye nitelenmeye yetermiş gibi görünebilir, güçlü bir itirazda bulunmazsak eğer. Ayrıca alet kullanma becerileri ve karmaşık bulmacaları çözme yetenekleri de bilinmektedir. Basit labirentlerde yolunu bulabilirler. Kavanozların içindeki yiyeceklere ulaşabilmek için kapaklarını açabilirler. Ayrıca labirentlerde yönlerini bulabilmeleri de bir tür hafıza taşıdıklarını gösterir.
Ahtapot aslında bir kafadan bacaklıdır, dünyanın en aptal yaratıklarından biri olan salyangozun yakın akrabasıdır. Peki, o halde ahtapot nasıl olur da böylesine etkileyici zekâ belirtileri gösterebilir?
Bir kere, ahtapotun bedeni salyangozun bedeninden çok farklıdır. Sekiz güçlü kolu (dokunaçları) ve görünüşe bakılırsa her şeyi gören zekâ dolu gözleri vardır. Bu yüzden de çevresiyle karmaşık bir etkileşime girme becerisine sahiptir. Salyangozun etrafındaki dünyaya tepkisi edilgen ve değişmezken, ahtapot dünyayı dokunma ve görme duyusuyla araştırır. Başka bir deyişle ahtapotun aklı merkezî bir beyinden değil; dokunaçları, gözleri ve bedensel şeklinin hareketinden doğar. Dolayısıyla, ahtapotun aklı bedenlidir ve ancak beden şekli dikkate alınarak anlaşılabilir.
Sıradan bir ahtapotun bedeninde yaklaşık 500 milyon nöron mevcuttur. Her standartta yüksek olan bu miktarın büyük kısmı beyinde değil kollarında yer alır. Kolların kendi sensörleri ve kontrol mekanizmaları vardır. Sadece dokunma duyuları değil, aynı zamanda kimyasalları koku ve tat alarak hissetme kapasiteleri de bulunur.
Bu kollar, onlara çevrelerindeki cisimleri kendi çıkarlarına göre kullanmaya yönelik olağanüstü bir beceri sağlar. Bu dokunaçlar inanılmaz bir ustalığa sahiptir. Kayaların altına saklanarak dokunaçlarıyla avlarını yakalamaları son derece başarılı bir stratejidir.
Ahtapotlar insandan daha fazla gene sahiptirler.
Ahtapotun üremesi
Erkek bir ahtapot dişi bir ahtapotu fark ettiğinde, normalde grimtırak olan bedeni aniden çizgili olur. Dişinin altına doğru yüzer ve kollarından yedisiyle onu okşamaya başlar. Dişi izin verirse erkek hızla ona yaklaşır ve sekizinci kolunu dişinin solunum kanalından içeriye kaydırır. Bir dizi sperm dolu torba, kolundaki olukta yavaşça ilerler ve sonunda dişinin manto oyuğundan içeri kayar.
Dişi ahtapot yumurta bırakma zamanı gelince, kalıcı bir kovuğa yerleşir. Oraya yumurtalarını bırakır ve bunlar gelişirken onlarla ilgilenir. Bir kuluçkada binlerce yumurta olabilir. Yumurtadan çıkma süresi şartlara bağlı olarak bir ay veya daha uzun sürebilir. Anne ahtapot, yumurtaları iki ay boyunca yırtıcı hayvanlardan korur. Yumurtadan çıkan larvalar suya süzülürler. Bundan kısa süre sonra da, görevini yapmış olmanın rahatlığı ile ilk ve tek üremeden sonra dişi ölür.
Ahtapotlar kollarını nasıl bağımsızca hareket ettirir?
Ahtapotlar son derece oynak sekiz kolunu ve binlerce vantuzunu ustaca kontrol edebilir. Ahtapot beyninin 8 kolu ile nasıl iletişim kurduğunu anlamış değiliz.
Gözlemler, bedeninden kopan ahtapot kollarının da bağımsızca hareket edebildiğini ve uyarıcılara tepki verebildiğini göstermektedir. Üstelik kopan kolu kısa zamanda yeniden ürer. Omurgalı canlılarda yaşamsal faaliyetlerin merkezi bir beyinden verilen komutlar aracılığıyla yönetildiğini biliyoruz. Ahtapotların ise sahip oldukları 500 milyon sinir hücresinin yaklaşık üçte ikisi kollarında bulunur. Kollardaki nöronlar, gangliyon adı verilen kitleler halinde kümelenmiştir ve birbirleriyle iletişim halindedirler. Yani ahtapot vücudunda merkezi bir beyne ek olarak, kollarında küçümsenmeyecek boyutta sekiz ayrı beyin olduğu düşünülebilir.
Ahtapotların kollarında bulunan vantuzların her biri on binlerce kimyasal ve mekanik algılayıcıya sahiptir. Vantuzlar bulundukları ortamdan bir bilgi edindiğinde, merkezi beyne haber vermeksizin, bu bilgiyi vantuzlarla paylaşır ve kollarda bir tepki oluşturabilir. Bu sayede kollar bağımsızca ve kendi aralarında koordineli kararlar alarak hareket edebilir(*).
Ahtapotun dokunaçları av yakalamakta bir kamçı gibi çevik ve şaşılacak kadar güçlüdür. Bir metrelik olanları bile oldukça büyük taşları yerinden oynatabilmektedir. Yakalandıkları zaman gövdelerindeki bir tapayı açarak su fışkırtırlar.
Denizlerin bukalemunu
Ahtapotlar kendilerini korumak için son derece ustaca kamufle edebilirler. Renk değiştirmeleri de aynı derecede hayret uyandırıcıdır. Bulundukları yüzeye göre rengi saniyeler içinde değiştiği gibi derisi bulunduğu duruma uyarak ya dümdüz veya buruşuk bir şekil almaktadır. Bu sayede rahatça avlanabilir, av olmaktan da korunurlar.
Ahtapotlar kollarının üstünde dimdik durabilirler, gözlerinden biraz daha büyük bir delikten geçebilirler, aerodinamik bir roket olabilirler veya kendilerini bir kavanoza sığabilecek kadar katlayabilirler.
Darwinizm ne diyor?
Ahtapota Darwinciler evrim ağacında yer bulmakta zorlanırlar. Gelişimleri sıra dışıdır. İnsana benzer gözleri vardır. Zekâları sadece beyinde yer almaz, kollarında da nöronlar bulunur. Yani beyinlerinin nerede başlayıp bittiği belli değildir, sinir sistemleri beden boyunca devam eder.
Meraklıdırlar, yeniliklere açıktırlar ve keşifçi davranışlar sergilerler. Yön bulmada da çok başarılıdırlar.
Ahtapotların üç kalbi vardır. İki tanesi solungaçlara, üçüncüsü ise vücudun geri kalanına kan pompalar.
Kalpleri mavi-yeşil renkli kan pompalar. Tasarımları çok değişiktir.
Ahtapotun gözü
İnsan gözü ile ahtapot gözü dış görünüşleri ve yapıları bakımından şaşırtıcı biçimde neredeyse birbirinin aynısıdır. Ancak bu insanların ondan geliştiği anlamına gelmez. Son derece farklı canlılardır.
Onlardaki göz, insan gözü kadar karmaşık ve etkilidir hem de kör noktaya sahip değildir. Çünkü ahtapot gözünde sinir telleri göz çukurunun dışındadır ve retinadan geçmeden beyne ulaşır. Bir avcının gözlerine sahiptirler. Bunun dışında ahtapot gözünün yapısı insan gözünün yapısına çarpıcı bir şekilde benzer. Buna karşılık ahtapotlarla insanların ortak atası sayılacak canlı yoktur.
Son derece gelişmiş bir görme yetisine sahiptirler. Bu, onların bir hayli loş olan derin sularda bile etkili bir şekilde avlanmalarını sağlar.
Ahtapotlar hakkında bildiklerimiz:
*Üç kalplidirler, kamera türü gözleri vardır.
*Bazı türleri savunma mekanizması olarak mürekkep fışkırtabilir.
*Boyları 2-3 santimetreden 10 metreye kadar değişir.
*Üstün bir renk değiştirme kabiliyetine sahiptir. Bunun sayesinde her çevrede rahatça gizlenirler ve renk değiştirme özelliklerinden dolayı 'deniz bukalemunları' olarak adlandırılırlar.
*Ahtapot mükemmel bir tat alma duyusuna sahiptir. Vantuzunun alt kısmında hassas alıcılar vardır. Bu sayede dokunduğu her şeyin tadını alabilir.
*Ahtapotlar kemiksiz yaratıklardır. Omurgaları yoktur. Ahtapotun kolları, ağızlarının etrafında bulunur ve alt kısımlarında vantuzları, yani emme organları vardır. Kollarını ve vantuzlarını, avlarını yakalamak için kullanırlar. Sekiz adet kolları olduğunu düşünecek olursak avlarının ellerinden kurtulma şansı pek yok gibidir. Temel besinleri; kabuklu deniz hayvanları, dikenli ıstakozlar, yumuşakçalar ve yengeçlerden oluşur. Okyanusun dibine doğru sürünerek ilerlerken, yiyecek bulmak için kollarını küçük aralıklarla daldırır ve adeta çevreyi siler süpürür. Avlarını kollarıyla yakalayıp, kuvvetli gagalarıyla ısırarak öldürürler. Zehirleriyle avlarını felç ettikten sonra da etini ufak parçalara ayırarak yerler.
*Ahtapotlar inlerde, kayaların altındaki boşluklarda, denizin dibindeki çatlaklarda veya büyük kayaların altına kazdıkları çukurlarda yaşarlar.
*Ahtapot, vücudun üzerindeki sifon denilen kaslı boru aracılığıyla suda baloncuklar çıkararak geriye doğru yüzer.
*Yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtaların 8-20 kadarı suda salkım şeklinde bir küme meydana getirir. Dişi ahtapot yumurtaların üzerinde kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtaları terk etmez. Yumurta kapsülünden doğrudan doğruya erginlere benzeyen yavrular çıkar.
*30 0'den fazla ahtapot çeşidi vardır.
Görüldüğü gibi ahtapotlar oldukça şaşırtan özellikleriyle bizleri hayranlık içinde bırakmaktadırlar. Darwin'in evrim ağacına sığmayan bu muhteşem yaratıklara bakıp kimseye omurgasız diyerek hakaret etmeyelim…
KAYNAKLAR
(*) Bilim ve Teknik Dergisi. Aralık 2019 Sayı: 625, sy.53.
(**) Başka Zihinler. Peter Godfrey-Smith. Siyah Kitap, 2020.
(***) İnsanlığın Geleceği. Michio Kaku. ODTÜ Yayıncılık, 2019.
(****) Evrim Tartışması. Arif Sarsılmaz. Altın Burç Yayınları, 2018.
(*****) TÜBİTAK Bilim Çocuk Dergisi. Sayı: 139.
Sefa Saygılı