Arama

Selahaddin E. Çakırgil
Aralık 10, 2018
“Şems'in katline sessiz kalanların torunları!..”
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Konya Devlet Hastanesi'nde memuriyete yeni başladığım günlerdi...

İhtilalcilerce hazırlanan 1961 Anayasası için Temmuz ayında referanduma gidilmişti. Darbecilerce, Adnan Menderes'in siyasî çizgisinde olmakla suçlanan ve em. Org. Ragıb Gümüşpala liderliğindeki Adalet Partisi'nin gizli gizli, 'Hayır...' deyin ki, hayırlı olsun...' diye propaganda yaptığı ihtilalcilerce açıklanıyor, onlar matbuatta hıyanetle suçlanıyordu. Gece yarısından sonra saat 03.30'lara kadar gelen oyların toplandığı Vilayet binasında idim... Konya ili oylarının yüzde 70'inden fazlası gelmişti... Bu oyların da içinde, 'Evet' oyları, yüzde 30-35'lerdeydi... Ama sabahleyin, Konya'da 'Evet' oylarının yüzde 65'ler civarında olduğu açıklanıyordu, radyodan... (İlginçtir, 1962 ve 63'de iki kez ihtilale teşebbüs eden ve başarısız olduğu için sonunda idâma mahkûm edilen ve kurşuna dizilen Harbokulu Kom. Kur. Alb. Tal'at Aydemir yargılanırken, '1961 Anayasa Referandumu'nda Giresun'da İl Jandarma Komutanı iken, vatandaşların göğüslerinde sigara söndürerek zorla kabul ettirdiğim Anayasayı bugün ihlal etmekten dolayı idâm talebiyle yargılanıyorum...' diye çok düşündürücü bir söz edecekti.)

*

17 Eylûl 1961 günü Hastanenin doktor ve yardımcı sağlık personelinin yemek salonunda öğle yemeğini yerken, radyo, 13:00 haber bülteninde, Adnan Menderes'in idâm edildiğini bildirdi... Hiç kimse, Menderes'in idamına üzüldüğünü yansıtmak istemiyordu... İsteksiz birkaç lokma daha aldıktan sonra yemekhaneden çıktık...

Laboratuvara geldiğimde, yarbay rütbesinde bir doktor olan şefimiz İrfan Bey'in içerde, kapısını kapatıp hüngür hüngür ağladığını gördüm... Diğer servis şefleri doktorların yanına gittiğimde de manzara farklı değildi. Hemen hiç kimsede söz söyleyecek bir mecâl kalmamıştı...

Akşam üzeri, mesai bittiğinde şehir merkezine gittim bisikletle... İnsanların birçoğunun karşısındakinin yüzüne bakmamak için gözlerini başka taraflara kaydırdıklarını görüyordum. Çünkü, birbirini tanıyanlar o atmosferde gözyaşlarını tutamayacaklarını biliyorlardı.

O akşam ve yatsı namazları sırasında, Vilayet binasının bulunduğu Saray Meydanı ve çevresinde, Aziziye Camii civarındaki restoranlarda ve yatsı namazında Kapu Camii'nde de cemaatin ağzını bıçak açmıyordu. Havada kurşun ağırlığı, boğazlarda düğümlenmiş sessiz bir hıçkırık kendisini hissettiriyor.

Ertesi sabah da öyle...

Sabahın gazeteleri, öğle sonrasında Konya'ya geldiğinde... Saray Meydanı'na kamyonlardan indirilen gazeteler... Milletin elinde kapış-kapış... Kimisi parasını veriyor, kimisi üstünü alamıyor, kimisi parasız...

Gazetelerin birinci sahifesinde, sahifenin üçte ikisini kaplayan bir fotoğraf... Adnan Menderes'i, uzun bir beyaz gömlek giydirilmiş, elleri arkasından kelepçeli, idâm edileceği yere doğru giderken gösteren bir fotoğraf...

Gazeteleri kapanlar ara sokaklara gidip, hıçkıra-hıçkıra ağlıyorlar...

Bazı mahallelerde de Adnan Menderes'e husûmet besleyen karşı partinin bağlılarının davullu-zurnalı eğlenceler tertip ettiği görüldü...

*

Aradan henüz iki-üç hafta geçmemişti ki, o idâmlarla şoke olan ve sindirilmiş bulunan toplum bir de genel seçimlere sevkediliyordu...

İhtilalin lideri General Cemal Gürsel Yassıada Yargılamaları'nın seçim meydanlarında tartışılmayacağına ve verilen cezaların hepsinin de doğru olduğunu kabullendiklerine dair bütün parti liderlerinin görüş birliği içinde olduklarını açıkladı bir radyo konuşmasında...

*

Bu konuşmadan birkaç saat sonra gecenin 23.00'ünde de Osman Bölükbaşı, partilere tanınan seçim konuşması saatinde canlı yayında, 'Osman Bölükbaşı öyle kararları doğru kabul edecek bir alçak kişi değildir...' gibi bir söz söyledi... Ertesi gün de Bölükbaşı Konya'ya gelecekti ve fazla bir gücü yoktu, Konya'da... Ama bu söz, sadece Konya'yı değil, bütün ülkeyi ayağa kaldırdı, âdetâ...

Gece saat 12.00 haber bülteninde İhtilalin lideri General Cemal Gürsel, 'Radyo idarecileri Bölükbaşı'nın, kulaklarından tutup atmalıydılar!.' diye bir söz söyleyince siyasî hava bir anda bambaşka bir renge büründü... İdâmlar öncesinde böyle bir gerilim olsaydı, belki de o idâmlar yapılamazdı bile...

Ertesi gün, Konya belki de en heyecanlı, endişeli ve de gerilimli günlerinden birini yaşıyordu...

Yüz bine yakın insan Saray Meydanı'ndan, ara sokaklara ve Kayalı Park'a kadar taşmıştı... Her tarafta elleri tetikte, süngüleri takılı tüfekleriyle binlerce asker...

Öğleden sonra... Osman Bölükbaşı, idâmlar konusunda tek aykırı ses yükseltmiş bir siyasî lider olarak, üstü açık bir arabayla meydana geldi...

Bölükbaşı uzun boylu idi... Halkın diliyle ve halkın sevdiği tarzda konuşmayı seven ilginç bir tipti... Demokrat Parti iktidarı döneminde Meclis konuşmalarında, Adnan Menderes, çareyi Meclis'i terketmekte bulurdu... Bir defasında, iktidar partisini hedef alarak 'Alçak Meclis!...' dediğinde bütün meclis ayağa fırlamış, üzerine çantalar fırlatılmış ve 'Sözünü geri al, aksi halde Meclis çalışmalarına katılmaktan bir ay uzaklaştırma cezası verilecek...' denilince.. Kürsüye gelip, 'Sözümü geri alıyorum... Meclis alçak değildir, yüksektir... Alçak olan sizlersiniz...' diyen bir müthiş polemik adamı…

Bölükbaşı acaba şimdi ne diyecekti...

Valilik binasının balkonunda askerî ve Ordu komutanı generaller, dizilmişler, yukardan izliyorlar tabloyu...

Rahmetli babam da Samsun'dan gelmişti, yanımdaydı... 'Oğlum, burada bir şeyler olacak, gel çıkalım bu kalabalıktan...' deyip kolumdan çekse de gitmiyorum ve babamı da bırakmıyorum...

Bölükbaşı geldi, yüzünde başka zamanlardaki tebessümden eser yok... Kalabalık da aynı şekilde gerilimli ve ürkütücü bir sessizlik hâkimdi havaya... Muazzam kalabalığa şöyle bir baktı-baktı ve:

'-Konyalılar!. Size her zaman Mevlana'nın torunları diye hitab ediyordum... Şimdi size öyle hitab etmiyeceğim... Size, 'Şems-i Tebrizî'nin katline sessiz kalanların torunları!' diyeceğim...' sözlerini bir feryad halinde dile getirince... O müthiş kalabalıktan, on binlerce hançereden adetâ patlama halinde bir hıçkırık sesi yükseldi...

Öyle bir tabloyla ilk kez karşılaşıyordum...

O sırada Bölükbaşı o kalabalığa, 'Ne duruyorsunuz, işte o cinayeti işleyenler...' diye generalleri subayları gösterseydi, herhalde o muazzam kalabalığın önünde kimse duramazdı...

Ama, halk adetâ kendi duygularını dile getirmiş bir temsilci bulmuş olmanın rahatlığına kavuşmuştu...

*

Konuşmaları bütün ülkede olduğu gibi, Konya'da da büyük kitlelerce ve zevkle dinlenen, ama, daha önce Konya'da pek etkili olmayıp, oy alamayan Bölükbaşı, o çıkışıyla en azından Konya'da müthiş bir patlama yaptı ve sanırım 23 m.vekili çıkarıyordu Konya, 13'ünü Bölükbaşı'nın Millet Partisi aldı, 6'sını Adalet Partisi, 4'ünü de CHP...

*

(Devam edeceğiz inşaallah...)

Selahaddin E. Çakırgil

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN