(Geçen yazının son iki paragrafını tekrarlıyalım:
Karabekir Paşa'nın, 'bizzat açılacak' kaydıyla, 'Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa Hazretlerine' hitabıyla başlayan 12.6.1337 tarihli şifresinde ise şu tedbirler öngörülmüş, Enver Paşa hakkında:
'Enver Paşa hududumuz haricinde kaldıkça faaliyetinden ümid edilen tehlikenin zaman ve mahiyeti, daima meçhul bulunacak ve bu yüzden en mühim ve buhranlı anlarda emr-i vâkılerle karşılaşmak bir mecburiyet halini alacaktır. Hülâsa-i mütalâam, Enver'in bir an evvel ele geçirilmesidir. Zâten gerek yazdığı mektublarında bizzat Enver ve gerekse temasta bulunanlarla tarafdarları , kendisinin Anadolu'ya gelmeyi ve bir ferd olarak çalışmayı arzu ettiğini bildiriyorlar. Bundan istifade ve daha münasib vesileler ilave ederek mutemed bir zâtın Enver'in nezdine gönderilmesi ve bu sûretle hükûmetimiz tarafından Anadolu'ya davet edilmesi, maksadın teminine hâdim olur kanaatindeyim..' diyor.. (Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, S.124)
Görülüyor ki, Enver'in başkumandanlığı döneminde yıllarca onun emrinde çalışmış olan M. Kemal, Fevzi, İsmet ve Karabekir Paşa'ların, onun vatanına dönmesi ihtimalini memleket için mi, kendi liderliklerini tehlikeye atacağı açısından mı zararlı gördüklerini kestirmenin zor olduğu bir durum..)
*
Karabekir Paşa'nın M. Kemâl ve Fevzi Paşalara hitaben 12.6.1337 tarihinde yazdığı 'zata mahsus, bizzat açılacak' kaydıyla gönderdiği şifreli telgrafa gelen cevaplara bakalım:
'Şarq Cebhesi Kumandanlığına:
Enver Paşa'nın harekâtını yakından takib etmek üzere Moskova Sefareti ataşemiliteri Saffet Bey memur edilmiştir. Mümaileyh, Enver Paşa'nın faaliyeti hakkında alacağı mâlûmâtı bize ve aynı zamanda zat-ı devletlerine bildirecektir.
15.6.1337
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reis Vekili Fevzi'
*
'Hususîdir
Ankara
15.6.1337
Şarq Cebhesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
C. 14.6.1337 Şifreye.
Enver Paşa'nın vukubulacak daveti kabul ile Anadolu'ya gelmesi şüphelidir. Müşarünileyhin elyevm Berlin'de bulunduğu, mahall-i mezkûre giden Moskova sefareti ataşemiliterinin iş'arına atfen Ali Fuad Paşa Hazretleri tarafından bildirilmiştir. (…)
Büyük Millet Meclis Reisi
Mustafa Kemal'
*
Bu arada, Karabekir Paşa, -daha önce, Enver'in bir yolla Anadolu'ya davet edilerek tesirsiz hale getirilmesini M. Kemâl'e teklif ettiğini göz ardı ederek, Enver Paşa'nın Batum'da bulunması dolayısıyla- notlarında şu açıklamalarıda bulunuyor: 'Kars'daki Rus Konsolosu Yoldaş Mihailovsky Sarıkamış'a geldi. (…)
Yunanlıların Sakarya taarruzu esnasında Bolşeviklerin, mağlubiyetimizi düşünerek Enver'den, istifade ile bir iş yapmak istediklerini düşünüyorum. (…) Rus konsolosuna da bunu anlattım ve Enver'in Batum'da tutulmasının Bolşeviklere karşı olan samimiyetimizi sarsmakta olduğunu söyledim.
Derhal Moskova'ya yazdı .(…)'
*
8 Eylûl 1921 tarihinde gelen mesajlar üzerine Karabekir Paşa şöyle söylüyor:
'1 Teşrin-i evvel 1337'de artık Enver Paşa'nın yaptığı işler hakkında vesikalar gelmeye başladı.
(…) İttihad ve Terakki Cemiyeti merkez-i umûmi mührü üzerinde Ali imzası, 'Enver'dir. Kayıkçılar Kâhyası Yahya'ya geliyor. Yazı da Enver'indir. (…) (Karabekir'in burada kullandığı şu alaycı cümlesi de ilginç: 'Enver'in hırsına hayret!.. Kâhya ile , Halid'le inkılab yapacak!.) (Mâdem ki Enver bir şey yapamaz ise, onca tedbire ne hacet?)
'(…) Enver'in bugünkü hâlet-i ruhiyesini 26 Mayıs'ta Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalara yazmıştım.. Muhakkak bir delilik yapacak, fakat nerede, belli değil.. Sakarya muzafferiyeti herhalde Anadolu'dan ümidini kesmiş olsa gerek. (Karabekir'in bu noktadaki notu da şöyle: Enver'in hakikaten 26 Mayıs'taki beyânâtım veçhile cinnet halinde bulunduğu ve nihayet Türkistan'da Ruslarla bir harbde şehid düştüğünü bu bahsin sonunda tafsilen yazdım.)
Karabekir Paşa, devam ediyor: '24.10.1337'de matbuat ve istihbarat müdür-i umûmisi, Muhyiddin Bey'in Tiflis'ten bana yazdığı mektubu aldım. Enver Paşa'nın lehinde ve Ankara'nın aleyhinde mufassal bir mektup. Bazı şâyân-ı dikkat noktaları var. Fakat ne olursa olsun, memleketimiz için artık Enver Paşa zarardan başka bir şey yapmaz.
Çünkü, Harb-i Umûmiye körü körüne atılan ve bütün muzaffer (zafer kazanmış) bir cihanın nefret ve husûmetini kazandığı gibi, halkımızın haklı olarak nefretini kazanmıştır. (…) ' diyor.
Karabekir, sonra da Muhyiddin Bey dediği zâtın (kitabında tuttuğu yer itibariyle) 12 sahifeyi aşan uzuuun mektubunu veriyor. Bu uzuuun mektubda, bazı gazetelerde Enver Paşa aleyhinde yazılmaya başlanan, 'Enver tahakkümü sever , müstebittir, mecnunâne ve cüretkârâne işlere hiffetle atılıp, bu yüzden memleketi felâkete sürüklemiştir ve vatanı mahvetmiştir.' gibi ağır saldırı yazılarına işaretle, bunların haksızlığına değiniliyordu. İlgi çekicidir, bu gibi yazılara Karabekir de (kendi yazdıklarını unutmuş gözüküp) karşı olduğunu belirterek, 'askerî tahakkümlerin ben de aleyhindeyim.. ' demek ihtiyacını hissediyor; 'Fevzi ve İsmet Paşalar, Rauf Bey , Ali Fuad ve Ref'et Paşalar gibi arkadaşlarının Mustafa Kemal Paşa'yı da hüsn-i idare edeceğini zannediyorum.' diye yazıyor.
(Ama, o notunun altına düştüğü bir dipnotunda ise, 'Yazık ki, Bursaya geldiğim zaman -1338 nihayetinde- zafer-i nihaîden sonra- Fevzi ve İsmet Paşaların Mustafa Kemal Paşa'yı diktatör yapmaya karar verdiklerini gördüm..' diyor. -Karabekir, İstiklâl Savaşında Enver Paşa, S. 155-)
Bu arada Karabekir, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyasetine (Fevzi Paşa'ya) 15 .11.1337 tarihiyle ve 'gaayet aceledir, bizzat açılacaktır - notuyla (Enver Paşa'nın amcası olan ve İngiliz ordusunun binlerce asker kaybı verdiği ve onların kumandanı olan General Townshend'i de esir alan Halil Paşa) Kut-ul Amâre Savaşı'nın ünlü kumandanı olduğu halde, Enver Paşa'nın amcası olması hasebiyle, yurd dışına sürülen Halil Paşa'nın kendisiyle görüşmek istediğine dair şu şifreli telgrafı gönderiyor:
'Halil Paşa gayet mühim bazı hususât hakkında şahsen ve mümkün olamazsa, bilvasıta görüşmek üzere hudud dahiline geçmek talebindedir. Bilhassa Halil Paşa'nın nezdime gelmesi ve artık avdetine (geri dönmesine) müsaade olunmamasını muvafık buluyorum.(…)'
*
Evet, 'paşalar kavgası'nda, sürgün edildiği yâd ellerden kendi yurduna geçmek isteyen bir Halil Paşa'nın geri dönmesine izin vermemeyi düşünen Karabekir'e, 'TBMM Reisi ve Başkumandanı Mustafa Kemal' imzasıyla 5.9.1337 tarihli ve 'zâta mahsustur' kaydıyla gönderilen telgrafta, 'Halil Paşa hakkında münasib gördüğünüz muameleyi tatbik ediniz.. Bu muamelenin mesuliyetine ben de Heyet-i Vekile ve Meclis'e karşı iştirak ediyorum.' deniliyordu.
*
Bu yazışmalardan sonra, Karabekir Paşa, Halil Paşa'ya gönderdiği mektupta, 'kendisine Trabzon'da yapılan muamelenin doğru olmadığını' belirttikten sonra, 'o zamandan beri bunun tashih ve telâfisi için uğraşıyordum. Bu kere mes'uliyetim altında zât-ı âlilerinin mıntıkam dâhilinde müreffehen ikametiniz imkânına muvaffak oldum. (…) şahs-ı âlilerinin hariçte ve yabancı nazarlar için mucib-i zan ve tereddütlü bir vaziyette kalmasını katîyyen arzu etmiyorum. (…) mıntıka-i âcizî dahilinde en münasib bir mevkide aile-i muhteremeleriyle birlikte istirahat ve refah ile imrar-ı hayat için her kolaylık ve yardımı, maal'iftihar taahhüd ediyorum.' diyordu.
Bu mektuba karşılık olarak Halil Paşa ise, 'Batum- 19 Eylûl 1921' tarihli cevabî mektubunda, Karabekir'in iltifatına teşekkür ettikten sonra, '(…) Vatana gelip elimdem geldiği kadar hizmeti çok isterdim. Fakat; bir taraftan Anadolu mücadelesinin galebesine yardım için en müşkil anlarda çalıştığım nazar-ı dikkate alınmayarak hakka, kanuna ve hattâ en ibtidaî kaide-i nezakete münafî (aykırı) bir sûrette memleketten çıkarılmaklığıma rağmen ve diğer tarafdan arkadaşlarım memlekete sokulmazken, benim gelip adetâ ikamete memur/(mecbur) imiş gibi oturmamın muvafık olmayacağını siz de tasdik buyurursunuz. (…)' cümleleriyle rahatsızlığını belirtiyordu.
İlginçtir, Karabekir, Halil Paşa'nın bu cevabî mektubunu yayınladıktan hemen sonra, -Batum'a özel memuriyetle gönderdikleri- İbrahim Kemâl Bey'e, Halil Paşa'nın, 'Mustafa Kemal haris bir arkadaştır. Benim hırs ve emel arkasından koşmadığımı bilir ve endişe etmez. Fakat, bütün bu işleri herkesten daha iyi yapacağı kanaatini beslediği Enver Paşa'dan korkar.' dediğini de kaydeder.
Karabekir Paşa, İbrahim Kemâl Bey'in verdiği raporun tamamını da kitabına almış.
Halil Paşa, o raporda yazıldığına göre, 'İngilizlerin ve Ferid Paşa'nın beni takib etmeleri ve memlekette bulunmaklığıma müsaade etmemeleri tabî idi.. Fakat Anadolu Hükûmeti'nce kovulacağımı hiç de ümid etmiyordum. Bu beni pek müteessir ve mütehayyir etti. Şimdiye kadar memleketim hesabına Kızıllar ile alelâde bir 'yoldaş' gibi temas etmiş ve onların itimadlarını kazanmak sâyesinde memlekete nâfî (faydalı) bir çok işler görmüştüm. (…) Mustafa Kemal Paşa harîs (çok ihtiraslı) bir arkadaştır.Benim hırs ve emel arkasında koşmadığımı bilir ve endişe etmez, fakat bütün bu işleri herkesten daha iyi yapacağı kanaatini besleyen Enver Paşa'dan korkuyor.' diyor.
*
Bu arada ortada başka irtibatların da döndüğü veya şekillendiği anlaşılıyor. Nitekim, Karabekir Paşa, Halil Paşa'nın Enver Paşa ile arasının açıldığı gibi bir haber aldığını ve bunun, Enver Paşa'nın Türkistan'da Bolşevikler aleyhine mesaiye başlamasından kaynaklandığının anlaşıldığını yazıyor.
Bu arada, Karabekir Paşa, '-Envercilik cereyanıyla mücadelede yarı yolu geçtiği halde-', İttihad- Terakkî merkez-i umûmî azâsından Ardahan Mebusu Hilmi Bey'in, Enver Paşa'ya verilmek üzere Mustafa Kemal Paşa'dan bir mektupla Trabzon'a geldiğini ve bundan kendisine mâlûmat verilmeyişinden müteessir olarak durumu Fevzî Paşa'ya yazdığını, onun da 'Benim de haberim yok..' dediğini ve bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa'ya 'acı yazdığı'nı belirtiyor.
Karabekir Paşa, kendisine, 13. Fırka Kumandanı Sami Sâbit'in, 'Tehiri gayri caizdir, zata mahsustur' âciliyet notuyla gönderdiği 18.11. 1337 tarihli mesajını aktarıyor. Buna göre, 'Ardahan Mebusu Hilmi Bey Moskova'ya gitmekte olduğu ve Mustafa Kemal Paşa'nın, Moskova'daki sefir Ali Fuad Paşa'dan, 'Hilmi Bey'in Enver Paşa'yla görüştürülmesini istediği ve, 'Kemal Paşa'nın Enver Paşa'ya, harb devam ettiği müddetçe Anadolu'ya gelmemesini, Türkiye'nin İngilizlerle müsalaha (sulh) akdetmesi halinde, âlem-i İslâm'ın İngilizler aleyhinde teşebbüsatta bulunulmaması, Enver Paşa'nın, sulhten sonra da Türkiye'yi bir müddet rahat bırakması' şartlarını yazdığı bildiriliyor.
Karabekir Paşa, Fevzî Paşa'ya, bu bilgileri, doğrudan bilmesi gerekirken, (emrindeki) bir fırka kumandanından öğrenmiş olmaktan son derece rahatsız olduğunu bildiriyor. Fevzi Paşa da, 'Erkân-ı Harbiye-i Umûmîye makine başında..' kaydıyla, 19.11.1337 tarihinde, 'Hilmi Bey'in memuriyeti hakkında malûmatım yoktur, iş'âr-ı devletlerini aynen başkumandanlığa arz ettim..' cevabını yazıyor.
Karabekir Paşa bundan sonra, Mustafa Kemal Paşa'ya yazdığı ve 'acı yazdım..' dediği mesajına yer vermekte olup, bu mesajda, iddia ettiği gibi 'acı' değil, 'kendisine itimadın tam olduğunun açıklanmasının istirham olunuyor' ve 'Envercilik devrine âlet olmak isteyenlerin riyâ ve iğfalkârlıklarına bizzat Hilmi Bey'in örnek olduğunu' belirtiyor ve kendisine itimadın açıkça beyanını rica ediyor.
Mustafa Kemal Paşa ise, cevaben, 26.11.1337 tarihli ve 'zata mahsusutur..' kaydı taşıyan mesajında, 'Hilmi Bey'in seyahati ve Envercilik hakkında iş'ârat-ı devletlerini kemâl-i ehemmiyetle nazar-ı dikkate aldım. Aramızdaki muhabbet ve itimad layetezelzeldir (sarsılmazdır). (…) Müfsidlere karşı vaziyet-i lâzımeyi almakta asla tereddüt edilmeyecektir, kardeşim..' demekte.
Enver Paşa ve 'Envercilik' etrafında, Şarq Orduları Kumandanı Karabekir ile Ankara'da M. Kemal ve Fevzi Paşa arasında, 2 yıla yakın bir zaman kesintisiz devam eden bu yazışmalar arasında, Fevzi Paşa'nın da 25.11.1337 tarih ve 128 numara ile 'Şarq Cebhesi Kumandanlığı'na, 'Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Fevzi' imzasıyla gönderdiği telgraf mesajında, 'İttihad ve Terakkî'nin bazı eski faal unsurlarının 'İttihad ve Terakki Ahali Sovyet Fırkası delegeleri sıfatı'nı takınanların faaliyetlerine değinirken, 'Enver Paşa'nın komünist kisvesine girdiği çoktan beri mütevatir idi. Fakat bu kisvesiyle gayr-i muntazar bir sûrette meydana çıktı.' (S.185) gibi bir ifade kullanması da ilginç idi.
Yani, önceleri Rusya'dan direkt olarak veya Almanya'dan alınan silahları da Bolşeviklerin yardımı ile Rusya üzerinden Anadolu'daki mücadeleye aktarmakta çaba harcayan ve bu konuda M. Kemal ile karşılıklı yazışmaları bulunan Enver Paşa için, artık, M. Kemâl'in daha önce Karabekir'e yazdığı cevabî bir mesajda, Enver Paşa aleyhinde karalama kampanyası başlatılacağına dair beyanının devreye girdiği ve bu konuya Fevzi Paşa'nın da katıldığı görülmektedir.
*
İnsan ister istemez, o sırada cereyan eden mücadeleler Paşa'lar arası bir iktidar ve üstün konum kazanmaya mı; yoksa, Anadolu'yu kurtarma hedefine mi yönelikti demekten kendisini alamıyor.
*
Karabekir, yıllar sonra karşılaştığı acı muameleler ve yargılamalardan sonra, yaptığı değerlendirmede, ilginç yorumlar yazıyor ve 'Mustafa Kemal Paşa bir taraftan Enver'den, bir tarafdan da benden çekiniyordu. Enver'in kolay kolay gelemiyeceğini görüyordu. Esasen, Şark zaferini müteakib, 'Muzaffer kumandanların diktatör olduğunu tarih gösterir. Karabekir'e arşı müteyakkız (uyanık) bulunmalı, husûsiyle asar-keser, söz dinlemez..' gibi propagandalar kulaklarıma mütemadiyen geliyordu. Ankara Meclisi'nde bu şekilde bir adam olarak tecessüm ettirildiğimi de işitiyordum.'
Anlaşılıyor ki, kendisi Kemal Paşa'ya karşı ne kadar samimî davranıyor idiyse, Mustafa Kemal Paşa da ona aynı şekilde davranıyordu.
Karabekir Paşa, değerlendirmelerinin devamında, 'Hilmi Bey'in, 'bir mülazım /yüzbaşı iken, İttihad ve Terakki Merkez-i Umûmiliği'ne sıçrayarak milletin başına geçen Enver, Talât ve Cemal gibi tecrübesiz ve bir devlet idaresi için muktezi malûmâtı haiz olmayan insanları mütemadi pohpohlayarak delice sergüzeştlere saldıran insanların yine haricî telkinlerle yeni bir delilik yapmaları gayet tabiî idi. Bunlar Mustafa Kemal Paşa'ya 'ahlâksız' diye hücum ediyorlardı.. (…)' dedikten sonra, şöyle devam ediyor:
'Enver Paşa'yı 1321 senesinden beri tanırım, mütekabil samimiyetimiz pek yüksekti. Birlikte müsademelerde (muharebelerde /savaşlarda) bulunduk. İttihad ve Terakki teşkilatının ilk zamanlarında birlikte pek mühim işler gördük. Cemal Paşa'nın şuûrsuz hareketiyle, Divan-ı Harbî Örfî'nin hakkımdaki elîm kararını imha ederek beni bugün vatanın en buhranlı zamanında iş görmeye muvaffak etti, bunun için hâlâ da severim ve hürmetim vardır; fakat bugün onun memleketimize gelmesi dâhilî ve haricî felaketlere sebep olacaktır! (…) İşte, Mustafa Kemal Paşa'ya ahlâksızlığı kulp takanlar bana da bir laf! bulmuşlar… Taa ki Enver gelsin ve her şey mahvolup gitsin!.. Enver'in faaliyetini Ruslar gibi Alman gazeteleri de alkışlıyor.. Almanlar tabiatiyle Türklerin ve İslâm âleminin Bolşeviklerden kuvvet alarak Fransız ve İngilizlerle sonuna kadar müsademe etmesini isterler. Memleketimize zararlı olacak şeyleri Enver Paşa ve buna tapınan sâde adamlar da göremez.' (Karabekir, İstiklâl Harbimizde Enver Paşa, Sh. 165-168).
Bu satırlardan sonra...
Karabekir Paşa'yla Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalar arasındaki defalarca tekrarlanan yazışmalarda, Enver Paşa ve 'Envercilik cereyanı' aleyhinde karşılıklı ağır ifadeler yer aldığı görülmekte.
Bu arada, Karabekir Paşa, Enver Paşa'nın 'Türkiye'nin hâl-i hazır hükümetine karşı harekât-ı askeriyeye hazırlanmak sırası gelmiştir..' diye Halil Paşa'ya bir mektup yazdığı haberinin alındığına dayanarak, 13. Fırka Kumandanlığı'na yazdığı 25.11.1337 tarihli telgrafında, '(Batum'dan) Trabzon'a gönderildiği anlaşılan Halil Paşa'ya aid mühürlü evrak paketini açınız (…) ve aynen ve şifre ile makine başında cebheye yazdırınız..' (Sh.181) emrini vermektedir.
Bu yazışmalar üzerine, Karabekir'le, Ankara ve kendi bölgesindeki fırka kumandanlıkları, valilikler arasında, uzuun uzuuun, 100 kadar telgraf yazışmaları sürüp gidiyor. Konu hep Enver ve Halil Paşa ve de Envercilik cereyanı etrafında dönüyor.
Yalnız, Mustafa Kemal Paşa, 'Celâleddin Ârif ve Hüseyin Avni ve Necati Beylere aid evrak dosyasının mevkı-i muameleye konulmamasının faideli olacağını' yazıyor, Karabekir'e, 4.12.1337 tarihli telgrafında...
Bunun üzerine, Karabekir Paşa, 'Mustafa Kemal Paşa'nın bu işlerde dürüst hareket etmediğine kani oldum...' diyor. (S. 209)
Bu arada, 24.4.1338 tarihli telgrafında, Mustafa Kemal, Karabekir'e, 'Erzurum mebusu Necati Bey'le Erzurumlu Cafer'in, Enver'e istinaden, Şark'ta karışıklık hudusuna çalıştıkları hakkındaki Rus ve Ermeni konsoloslarının sözlerine atfen Azerbaycan Konsolosu tarafından mahremâne ihbarât vuku' bulduğu'ndan (…) neticenin iş'âr buyurulmasını rica ve istirham eylerim efendim...' (S.213) emrini veriyor.
Bu yazışmalar böyle sürüp gidiyor ve kocaman kocaman paşa'ların o zamanlar, cebhelerdeki düşmanlara ayırdıklarından daha az olmadığı şekilde birbirleriyle gizli - açık güç denemeleri yaptıkları anlaşılıyor.
*
Bütün bu yazışmalarda hadiselerin Enver ve Halil Paşa etrafında şekillendiği anlaşılıyor.
O halde, gelecek yazıda kimdir bu Halil Paşa? Sorusuna cevap arayalım, inşallah.
Selahaddin E. Çakırgil