Namazgâhlara Dâir - 2
(Bu makâlenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)
Osmanlı Devri İstirâhat ve İbâdet Yerleri
Menziller arasındaki mesafeler tecrübî olarak tesbît edilmiş olduğundan, yola çıkanlar nerede konaklayacaklarını önceden hesab edebilirlerdi. Kütübhânelerde rastlanan bâzı menâzilnâmelerde yani menzil aralarındaki saat mesafelerini belirten cedvellerde bunları görüyoruz. Yürüyüş şekline ve vasıtasına göre, cüz'î de olsa, birbirinden farklı saatler ortaya çıkmakdadır. Bir misâl olmak üzere, Üsküdar-Şam yolu üzerindeki menzillere ve aralarındaki mesafelere bir göz atalım:
"Üsküdar'dan Şâm-ı şerîf'e varınca olan menâzil"
"Kartal: 4 saat * Gekbûze (Gebze): 6 saat * Hersek: 4 saat * Derbend: 5 saat * İznik:6 saat * Lefke: 6 saat * Vezirhanı: 4 saat * Söğüt: 8 saat * Eskişehir: 9 saat (Bir gün meks) * Seyyidgazi: 8 saat * Hüsrevpaşa: 7 saat * Bayat: 5 saat * Bolvadin: 6 saat * İshaklı: 6 saat * Akşehir: 5 saat * Ilgın: 8 saat * Lâdik: 9 saat * Konya: 9 saat * İsmail: 11 saat * Karapınar: 9 saat * Eriklik: ... saat (Bir gün meks) * Ulukışlak: 9 saat * Çifthan : 9 saat * Ramazanoğlu Yaylak: 6 saat * Çakut: 10 saat * Adana:..... saat (Bir gün meks) * Misis: 5 saat * Kurdkulağı: 6 saat * Payas: 9 saat * Beylik: 9 saat * Antakya: 9 saat * Zambâkiye: 9 saat * Şuûr: 6 saat * Medak: 11 saat * Hama: 11 saat (Bir gün meks) * Humus: 10 saat * İkikapılı: 7 saat * Bengi: 9 saat * Kat'iyye: 8 saat. Cem'an 294 saatdir". (Bu menâzil cedvelinde geçen meks, istirâhat mânâsına gelir. Bâzan Türkçe karşılık olarak oturak kelimesinin kullanıldığına da rastlanıyor).
Gelibolu'daki Azebler Namazgâhı
Seferde de, hazerde de kullanılan yegâne ulaşım yolu işte bu menzil yollarıdır. Anadolu'ya ve Rumeli'ye üçer kol üzerinden yayılan ve sağ kol-orta kol-sol kol diye ayırd edilen bu yollar, asırlar boyunca ehemmiyetini korumuş; Köroğlu'nun "Tüfek îcad oldu, mertlik bozuldu" dediği gibi, demiryolunun îcadından sonra bozularak yavaş yavaş eski değerini kaybetmişdir.
Burada ben size istirâhat yeri olarak hanlardan, kervansaraylardan bahsedecek değilim. Konumuz "Menzil yollarında ve şehir içinde bulunan istirâhat ve ibâdet yerleri", yani namazgâhlardır.
Bursa'da Umur Bey Namazgâhı
Yukarıda kısaca tarîfini yapdığım namazgâhların, bu şekliyle ne zaman ihdâs olunduğunu gösteren bir vesîkadan mahrûmuz. Nerelerde vardı? Râif Bey'in Mir'ât-ı İstanbulunda ve Ayvansarayî Hüseyin Efendi'nin TSMK-Hazine K.-1565'deki el mecmûasında, ayrıca Vakıf Sicil Defterlerinde yalnız İstanbul'da yapılmış olanların isimlerinden -bu liste metnin sonuna konulacakdır- ve bâzılarının kitâbelerinden bahsedilen namazgâhlar hakkında, toplu bir kaynak da yokdur. Ancak, Osmanlının her gitdiği yerde bunların bulunduğu tahmîn olunabilir. Meselâ, Evliya Çelebi, Yunan yarımadasında rastladığı bir kaçını Seyahatnâmesinde zikrediyor (c.VIII, s.185, 194). Tesbît edebildiğimiz en eski örnek, Gelibolu'daki 810/1407 târihli Azebler Namazgâhı'dır. Bundan tahmînen 35 yıl sonrasına âid Umur Bey Namazgâhı Bursa'da ve XV. asrın nihâyetinde yapılan bir başkası da İstanbul Okmeydanı'ndadır. Lâkin bu namazgâhlar resimlerinde görüleceği gibi (Resim 1-2) üstü açık birer câmi tarzındadır ve mevsimin müsâid olduğu zamanlar cuma ve bayram namazları, hattâ yaz ramazanlarında teravih namazları için, ayrıca toplu yağmur duası yapılırken kullanıla gelmişdir. Bizim burada bahsetmek istediğimiz ağaçlı, çeşmeli ve mihrâb taşlı namazgâhlar ise daha sonralara aîddir. Bunların hem istirâhat , hem de ibâdet yeri olduğuna dâir bir iki misâl verelim: Haydarpaşa'da 1190/1774 târihinde yapılan Saraçlar Namazgâhı'nın üstündeki kitâbede (Resim 3) denir ki:
"Habbezâ nüzhet-fezâ-yı kıt'a-i huld-i berîn
Kim nazîr olmaz buna sahn-ı fezâ-yı gülsitan.
Sâhibü'l-hayr etdi icrâ îki mâ-î müstakîl
Nûş eden bir kâsesin, bûla hayât-ı câvidan.
İstirâhat etmeğe, bîtâb olan züvvâr içün
Doğrusû muhtâc idî bir böyle tarhâ bû mekân.
İsteyen alsın vuzû', kılsın namaz, etsin duâ,
Eylesin tahsîl-i gufrân-ı Hudâ-yı Müsteân
Sermedâ! Târîhin işrâb et a'tâş-ı ümmete
Soffa-î nâdîde-î aynân-ı fîhâ tecriyân".
Soffa taşında Saraçlar Kâtibi Hâcegândan Abdullah Efendi
Gel ey zâir, geçirme vakt-i farzı
Teveccüh kıl bu nüzhetgeh makāma.
Tekâsül etme, isbâg-ı vuzû et
İmâdüddîn içün eyle ıkāme. 1190
Yine, Bağdad yoluna yakın ve Haydarpaşa ile Kadıköyü arasında kalan Çayırbaşı denilen mahalde 1208/1793 târihinde yapdırılan namazgâhın kitâbesinde de, buranın bânîsi Lâdikli Ahmed Ağa'nın hayrından bahsedilirken:
"Oldu mâlik bû makām-ı dilkeşe, kıldı nazar,
Kim havâsı râhat-efzâ, âb-ı pâki gamzedâ.
Soffa yapdı, serviler dîkildi, hem sarf eyledi;
Kim teferrüc eyleyenler îde bir hayr duâ".
denilmekdedir.
Çeşme ve namazgâhlar, hayırsever vatandaşlar eliyle yapdırılıp vakfedilir. Ancak, zaman geçdikçe vakfa aîd eserlere gösterilen umûmî alâkasızlık ve kayıdsızlıkdan namazgâhlar da nasîbini almış, yıkılmasına, yok edilmesine, yerine binâ yapılmasına göz yumulmuşdur. Şu son kalan örnekler olmasa, kültür târihimizin bu bahsi de tamâmen kapanmış sayılabilir.
Haydarpaşa'da Saraçlar Namazgâhı'nın kitâbesi ve üstde kıble taşı.
Uzun yola çıkanlar için, evvelden tesbît olunmuş bir buluşma yeri veya birbirlerine yeni tesâdüf eden yolcuların dostluk kurma mahalli olan namazgâhların, Bağdad ve Edirne menzil yolu üzerinde, ayrıca İstanbul'da tesâdüf etdiğimiz nümunelerinden bâzılarını, resimlerin de yardımıyla size tanıtmağa çalışacağım:
(Yazının devamı gelecek hafta…)
Prof. Uğur Derman