ABD'nin, Türkiye ile koordineli bir şekilde Suriye'de adım atma girişimleri iyice kabak tadı vermeye başladı.
Suriye'de kitlesel ayaklanmaların başladığı andan itibaren bu durum değişmedi.
Obama yönetimi Esed'i devirme söylemini yüksek sesle dile getirdi ama bu işi Türkiye'ye yıkmak istedi.
Binlerce insanın konvansiyonel ve kimyasal silahla öldürülmesi karşısında Obama yönetimi en ağır ifadeleri kullandı ama daha fazla insanın ölmemesi için tek bir adım atmadı.
Yüzbinlerce insanın mülteci konumuna düşmesi karşısında göstermelik davranışlarda bulundu.
DEAŞ ortaya çıktığında ihaleyi yine Türkiye'ye yıkmaya çalıştı.
Türkiye'yi DEAŞ'a karşı tek başına savaşan ya da PYD'nin ABD eliyle meşrulaşması, büyümesi ve askeri yardım alan bir yapıya dönüşmesi arasında bir tercihe sıkıştırmaya çalıştı.
Yine Türkiye'yi DEAŞ'la savaşan ve mültecileri hiçbir sorgulamaya girmeksizin kabul eden ve Avrupa'ya geçişlerini önleyen bir rol biçtiler.
Bütün bu meseleler Türkiye'ye ciddi maliyetler üretmeye başladığında da Türkiye'nin hareketsiz kalmasını istediler.
Birlikte hareket etme önerisine karşı sağır ve dilsizi oynadılar.
Bu tavırları farklı konularda bugün aynen devam ediyor.
ABD'nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey'in son ziyareti de maalesef bu bağlama oturdu.
Yeni plan ve önerilerle gelmesi beklenen Jeffrey'in ziyareti yine hüsranla sonuçlanacak gibi.
Çünkü ne Güvenli Bölge'nin derinliği ne de nasıl oluşturulacağı ve nasıl kontrol edileceği konusunda Türkiye'yi tatmin edici bir yaklaşım sergilemedi.
Kulis bilgilerine göre ABD Güvenli Bölge'ye evet demiş ancak derinliği 5-15 km arasında değişecekmiş.
Bu plana göre Türkiye'nin konuşlanacağı hat PYD'nin elinde bulunan stratejik noktaları neredeyse hiç kapsamıyor.
Hâlbuki Türkiye'nin istediği derinlik sınır boyunda 30-40 km arasında değişiyor.
Bu alan, sınır güvenliğinin sağlanması ve sivillerin yerleştirilmesi için gerekli. ABD'nin önerisi ile bu hedeflere ulaşmak mümkün değil.
Aslında 14 Aralık 2018'de gerçekleşen Erdoğan-Trump görüşmesinde bu konu üzerinde bir mutabakata varılmıştı.
Bunu Trump'ın çekilme kararı ve Türkiye'nin yirmi millik (yaklaşık 32 km) bir bölgede Türkiye'nin inisiyatifinde oluşturulması planlanan güvenli bölgeye dair ifadelerinden anlıyoruz.
Buna rağmen ABD kurumları bu mutabakata direnç göstermekte ve Türkiye'nin güvenli bölge ısrarını yatıştıracak ve fakat ciddi anlamda somut kazançlar üretmeyecek formüller sunuyorlar.
PKK sınırımıza yerleşti ama Türkiye'nin görmezden gelmesini istiyorlar.
Daha tuhaf olanı ise bu önerileri Türkiye'nin kabul etmesini bekliyorlar.
Veysel Kurt